Kadıköy'de ilk buluşma
Otobüsler, minibüsler, arabalardan inenler belediye önünde bekleşen kadınlarla buluştu. Rengarenk giysileriyle ortalığı şenlendiren kadınlar birbirini tanısın tanımasın sarılıyor, kucaklaşıyor.
Artık hep birlikte araçlara biniliyor, Barış Manço Kültür Merkezi'ne gidiliyor. Çünkü, orada neden bu büyük buluşmanın yaşandığının tarihi var.
Kadın Buluşması'nı ilk kez Mart ayında duymuştuk. İstanbul'dan bir grup yazar, gazeteci, sanatçı kadın, medyanın taktığı adla "ünlü kadınlar" Diyarbakır'a gittiler. Döndüklerinde, yazdıkları yazılarda kucaklaştıkları kadınların barış özlemlerini medya yoluyla kamuoyuna aktardılar. Belki de, hepsinin onca konuşmanın ardından ortaklaşa aktardıkları cümle şuydu: "Bize hep aynı şeyi söylediler; Neden daha önce gelmediniz?"
Bu buluşmayı kolaylaştıran Pınar Selek'ti. Ardından, ikinci buluşma yaşandı. Batman'a gidenler daha çoktular, İstanbul'daki buluşmada daha da çoğaldılar.
Derya Alabora, Jülide Kural, Zeynep Oral, Şükran Soner, Duygu Asena, Deniz Türkali gibi kamuoyunun yakından bildiği kadınların bu buluşmalardaki rolü Selek'le birlikte kayda değer elbette.
İşte, Barış Manço Kültür Merkezi'ndeki sergi iki buluşmanın özetiydi. Çok kalabalıktılar, tek tek fotoğraflara bakma şansları olmadı ama, onlar biliyorlardı ki, kadınlar oradaydılar.
Cuma akşamı, hep birlikte yenen yemek birbirini tanımayan kadınların da tanışmaları, paylaşmaları için hoş bir imkandı.
Cumartesi, Boğaziçi buluşması
Diyarbakır, Batman, Gölcük, İzmit, İzmir, Manisa, Ankara, Şırnak ve Bursa'dan geldiler, İstanbullularla buluştular. Ama İstanbullu dediğimiz kim? Neredeyse her İstanbullunun bir memleketi daha var. O yüzden de, Mardin'den gelip Mardin İstanbullusunu, Yalova İstanbullusunu ya da Bitlis İstanbullusunu görmek gruba sanki daha da heyecan kattı.
Üçüncü Buluşma ile birlikte "Kadın Dayanışma Grubu" adını alan kadınlar Boğaziçi Üniversitesi Kuzey Kampusu Murat Dikmen Salonu'nu doldurduklarında sayıları beş yüzü bulmuştu.
Önce bir film; Kadıköy'deki serginin fotoğrafları bu kez canlı gibi karşımızda. Kadınlar, Diyarbakır'da ve Batman'da birbirlerine sarılıyor, birbirlerini öpüyor, ve neden buluştuklarını anlatıyorlar. Kürt kadınlarının ağzından en çok "barış" sözcüğü duyuluyor.
Film soluksuz izlendi. Artık sıra konuşmalarda. Grubun kolaylaştırıcısı sosyolog Pınar Selek açılışı yaptı.
Selek, "neden kadın dayanışması" sorusuna açıklık getirdi:
"Biz, dünyanın kadın rengine ihtiyaç duyduğuna inanan kadınlardanız. Bu nedenle bir araya geldik. İletişim imkanları gelişse de yüz yüze gelip konuşmadığımız için kendi sorunlarımızla baş başa kalıp bir diğerinin sorunlarına yabancılaşıyoruz. Dün birbirini tanımayan kadınlar bir araya geldi. Önce yabancılık vardı. Sonra konuştuk, anlaştık, birbirimizi tanıdık."
İlk konuşma Batmanlı bir kadından geldi, ve Diyarbakır buluşması sonrası aktarılan ortak cümle yeniden duyuldu: "Bugüne kadar neden buraya gelemedik? Kadının gücüyle tüm dünyaya güzellikler katabilir, barışı getirebiliriz."
İki dilli toplantı
Konuşmalar, bir çatışma yaşamış bölgeden bir deprem yaşamış bölgeden yapıldı. Kadınların çok anlatacakları vardı, ama konuşmak isteyen çok, zaman sınırlıydı. Üstelik kadınlar, iki dilli bir toplantı yapıyordu. Kürtçe ve Türkçe. Konuşmaların pek çoğunda ifade edilen dil sorununu daha iyi anlamanın da bir yolu oldu bu aslında. Ki, daha sonra, bir kadın duygularını şöyle dillendiriyor:
"Başta, Kürtçe çeviriye öfkelendim. Hemen sonra, bunun nedenini anladım. Öfkelenmeme de üzüldüm. Bu benim ilgisizliğim ve bilgisizliğimdi. "
Gölcük'ten bir kadının ifade ettiği gibi, iki grup da yakınlarını kaybetmişlerdi, iki grup da mekansızlaşmışlardı, çoğu çadırlarda yaşamışlardı, hala yaşıyorlardı.
Deprem bölgesiyle olağanüstü hal bölgesinden gelenlerin sorunlarının ortaklığında anlaşıldı ama, nedenlerine de dikkat etmek gerekti. Depremin yaşattıkları, devletin ihmali unutulmaksızın bir doğal olaydı, diğeri ise bambaşka.
Batmanlı kadın, "barış savaştan çok daha zor, çok fazla emek istiyor" diyor ve kendisini anlatıyor:
"Göç mağduruyum. Tüm yaşamım değişti. 6 çocuğumla bir odada yaşıyorum. Orada yaşam çok zordu. Köyümüz kurşun yağmuru altındaydı. Biz her şeye rağmen köyümüzü boşaltmamakta kararlıydık. Bir bayram akşamı, zorla çıkartıldık. İki seçeneğimiz vardı; ya köyü terk edecektik ya da silahlanıp korucu olacaktık. Biz, koruculuğu kabul etmedik. Köyü boşaltmak zorunda kaldık. Köyümüzü yaktılar."
Diyarbakır Kadın Platformundan bir kadın, karısının mezarındaki gül fidanını korumak için gittiği köyünde vurulan bir adamı anlatıyor, bölgedeki kadınlarda depresyon ve psikosomatik sorunlara dikkat çekiyor. Nedeni, göç, dilsizlik, yoksullaşma.
Ölünce beni siz gömün
"Babamı 17 yıl önce kaybettim." Bu ses Yalova'dan. Kadın, bir an duruyor, sonra da konuşmayacağını, az önce yazdıklarını okuyacağını söylüyor:
"17 Ağustos depreminde 3 çocuğumu ve annemi kaybettim. 40 gün sonra kocam evi terk etti. Lütfen gitme dediğimde, beni duygusal davranmakla suçladı. İntiharı çok düşündüm ama acizlik olarak algıladığım için yapmadım."
"Mücadele ettim ve ayakta kaldım. Burada sizleri buldum, hayatta kimsem olmasa da yalnız değilim. Bir şey daha söylemek istiyorum. Ölünce, beni siz gömün."
Özellikle, deprem bölgesinden gelen kadınların ortak sevinçlerinden biri de eşlerinden toplantıya gelmek için izin almada kazandıkları mevzi idi. Diyarbakırlı ve Batmanlı kadınlar için bu "sorun" aşılmış görünüyor.
Bu "zorluğu", Gölcüklü bir kadın şöyle anlatıyor: "Biz 17 Ağustos'u sürekli yaşıyoruz. Erkekler kadınlara yardımcı olmuyor, üretken olma talebimiz çocuklarımızdan ve eşlerimizden tepki alıyor, yavaş kabulleniyor. Eşimin bu toplantıya da izin vereceğini düşünmüyordum, ama başardım. Bunu da başardıysak gerçekten çok şeyler başarmışız demektir."
Birbirimizi nasıl bulacağımızı biliyoruz
Bursa'dan gelen bir kadın bambaşka bir yerden konuşuyor: "Geldiğim kent bir saraysa, biz kadınlar saraydaki köleler kadar özgürüz. "
Ankara'dan Uçan Süpürge grubundan bir kadın toplantının özetini yapıyordu:
"Kadın örgütleri ve gruplarıyla iletişime geçemiyoruz. Birbirimizden haberdar olmak çok önemli. Şimdi artık birbirimizi tanıyoruz. Birbirimizi nasıl bulacağımızı biliyoruz. Batman'da Kadın Kütüphanesi'nin varlığını biliyoruz. "
Toplantıda, tek tek kadınların yanı sıra, Diyarbakır ve Batman Kadın Platformu, İzmir Anti-Mitilarist Feministler, İzmir Bağımsız Kadın İnisiyatifi, İnsan Hakları Derneği, Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) Kadın Kolları, Uçan Süpürge ve KADAV gibi örgütlerden de kadınlar da vardı.
Pazar, Kadın Panayırı
Kadınlar Cumartesi konuştular, dinlediler. Pazar Maslak Doğa Çocuk Köyü'nde şenlik vardı. Birlikte türküler, şarkılar söylendi, halaylar çekildi. Üretilen mumlar, dantelli yemeniler, el işi çantalar satıldı. Kadınlar yayımladıkları dergilerini dağıttılar.
Derya Alabora'nın sunuculuğunu yaptığı şenlikte, Kardeş Türküler, Belkıs Akkale, Kızlırmak Grubu'ndan İlkay Akkaya, Deniz Türkali, Muammer Ketencioğlu, Koma Asmin de yer aldı.
Belki de, en heyecan yaratan olay Dicle Kadın Kültür Merkezi'nin sunduğu defileydi. Genç kadınlar geleneksel Kürt kadın giysilerini müzik eşliğinde sundular.
Üç günlük kadın buluşması, bir müjdeyi de içeriyor gibi. En iyisi, son sözü kadınlar söylesinler. İşte Cumartesi buluşmasında aktarıldığı şekliyle, Diyarbakır'daki uğurlamada 60 yaşındaki bir kadının söyledikleri:
"Kadınlar dayanışmadan sorunlar çözülmez, eşitsiz toplum kadının ezilmesiyle başladı. Eşit toplumda kadınlardan yola çıkacak. İnsanlığın yeniden kazanıldığı bir toplum!.."(BB/NA)