Dünyanın en acı verici olayı olan doğumsa, doğrulan bu yavruyu yetiştirme zorluğunun ardından ikinci plana düşer. Ama hiçbir yerde görülmemiştir ki bir anne bu görevden kaçsın, usansın veya tembellik göstersin.
Tabii kadını, sadece doğum ve doğurduğunu yetiştirme görevleriyle kısıtlamamak gerekir. Onlar dünyadaki tüm ince işlerin altına imzalarını atan, kaba ve ağır işlerin mimarı olan biz erkekleri sırtlayan, destek olan, bazen yol, bazen yordam gösteren, başarının en son kapısının anahtarını cebinde saklayan, çözülememiş ve çözülmesi imkansız olan bir yaratıktır.
Bu gerçekler her ne kadar biz erkeklerin hoşuna gitmese de, yüce dinimiz, tartışılmaz bilim kaynakları, ve derinliğin limitlerini zorlayan filozofların ortak görüşüdür.
Cennet annelerin ayakları altındadır. Her başarılı erkeğin arkasında mutlaka başarılı bir Kadın vardır. Kadın isterse vezir, isterse rezil eder. "Dünyada yıkılamaz denen, tüm imparatorlukları kadınlar yıkmıştır."
Görüldüğü gibi kadın, yeri geldiğinde, amaca ulaştıran bir vasıta, yeri geldiğinde hayatı şekillendiren bir hoca, yeri geldiğindeyse, hiçbir silahın işlemediği surları yıkan karşı konulamaz bir silahtır.
Bense kadın su gibidir diyorum. Bazen, dinlendirici, ferahlatıcı, paklayıcı, hayat ve huzur verici özelliğiyle berrak.
Bazen, derinliğini gizleyen, iştahı kesen, ne gizlediği bilinmeyen, derinliği tahmin edilmeyen özelliğiyle bulanık.
Bazen de önünde hiçbir engel tanımayan, tüm savunma hatlarını delen, hiçbir güç tanımayan, insanlardaki psikolojik, sosyolojik, biyolojik, tüm kavramları imha eden özelliğiyle, celallenmiştir su (kadın)!
Bunları bilmeden yapılan tüm uygulamalarsa, hayatı, hem erkek hem de kadın için çekilmez kılar.
"Bunun içinde kadınlardan çok erkeklere iş düşmektedir."
Onları berraklaştırıp, hayat verici olarak görmekte, bulandırıp iştah kestirende, celallendirip, tüm kanun ve engelleri yıktıran da yine biziz.
"Bu kadar net, bu kadar karmaşık, bu kadar güzel, bu kadar tehlikeli, bu kadar mükemmel varlıklara, senede bir gün ayırıp, o günde de onlara dayak atmak, insanlıkla bağdaşmaz. "
Bir günlüğüne onları tüm değerli varlıkların üstünde tutmak bile yetmezken, biz onların, konuşma fikir beyan etme ve bağırıp çağırma özgürlüklerini kısıtlayıp, copluyoruz.
Babalar, madem 364 gün kısıyorsunuz, bırakın bari bir gün bağırsınlar. Ama yok, o bahsettiğimiz, bu sınırların ötesindeydi...
Bu sene bunlar yaşanmayacak, gülle karşılanacaklar, falan deniyor.
"Umarım gül soslu copa dönüşmez."
Kim ne derse desin, kadına hak ettiği değeri vermeyen, hiçbir inanç, sistem, devlet, ideoloji ve kanunu tanımıyor ve yaşam şansı vermiyorum.
Kadın ve erkeklerin birbirilerinin haklarına dahletmeden, hak ettikleri özgürlüklere kavuşması, ayrımcılık, yasakçılık ve kısıtlayıcılık diye kavramların ortadan kalkması dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın...(ŞT/BA)