Kimileri, "bilmiyorum"la başlayan cümlelerle görüş bildirmek istemedi, kimilerine de ulaşmayı başaramadık: Ya toplantıdaydılar, ya toplantıdaydılar.
Fatih Altaylı'yı ise, haber Bianet'e ilk ulaştığında hemen aradık. Hürriyet, Radyo D, Teke Tek programı yetkilileri yoluyla kendisine ulaşmaya çalıştık. Dahası cep telefonuna iki kez not bıraktık. Tık yok!
Bianet'in ulaştığı gazeteciler ve görüşlerini sunuyoruz.
Ayşe Arman-Hürriyet: Altaylı'nın bu sözleri bilerek ve farkında olarak söylediğini zannetmiyorum. Akıl almayacak sözler olduğu için bir açıklama yapması ve bilerek söyleyip söylemediğini açıklaması gerekiyor.
Dilek Zaptçıoğlu: Altaylı'nın genel üslubuna uyan bir laf. Tabii ki böyle bir söz söylenmesi kabul edilemez. Altaylı için bundan sonra hakim karar verebilir.
Ece Temelkuran - Milliyet: Erkeklik ideolojisinin silahlarına başvurmak, eğer gerçekten bu silahları kullanıyorsa ya da bu silahlardan bahsedip savunuyorsa, olsa olsa acze düşmektir.
Emel Armutçu - Hürriyet: İnsanı terörize edici, iğrenç şeyler söyledi. Maalesef bir şey yapamıyoruz, çünkü bizim küfredecek köşemiz yok. Bu sözleri duyduğumda kendimi çok kötü hissettim. Hem bir insan kendini nasıl bu kadar rahat hissedip bunları söyler, hem de nasıl bunları hisseder de söyler? Çok hayret ettim ve tek kelimeyle utanç duyuyorum.
Evrim Alataş- Yedinci Gündem: Tüm kadınlara yönelik söylenmiş bu sözler, hem insani açıdan hem mesleki açıdan hiçbir kefeye konulamaz, tek kelimeyle iğrenç sözler. Altaylı'nın meslekten men edilmesi gerekiyor. Bu olaydan sonra kendini aklamak için TV'de anadil konusunda program yaptı. Yine de en azından yazılarını okumamakla bile tepki verebiliriz. Çoğu gazeteci Altaylı'yı karşısına alıp riske girmemek için tepki göstermiyor.
Güldal Kızıldemir- VS Dergisi: Ne zaman insanlar "adam" olacak? Fatih Altaylı gibiler, dünyanın ayaklarının bastığı yer olmadığını öğrendikleri zaman.
Işıl Özgentürk - Cumhuriyet: Buna cevap bile verilmez, aptalca bir şey.
İpek Çalışlar: Rezalet diyorum. Birisi ona, bu programa ve bu köşeye veda ediyorsun demeli. Bu soruyu erkek gazetecilere de sormanızı bekliyorum.
Mine G.Kırıkkanat- Radikal: Eren Keskin'in söz konusu edilen toplantıda neler söylediğini bilmiyorum. Ama en azından nezaket kuralları çerçevesi içinde kaldığına eminim ve sözleri ister yanlış olsun ister doğru, hiç bir uygar ülkede, Fatih Altaylı'nın üslubu kabul edilemez ve böyle bir konuşmayı bir gazetecinin yapması ve bu konuşmanın bir medyada yayınlanması, utanç vericidir.
Altaylı'nın kınanmasına katılıyor ve Avukat Eren Keskin'in açtığı davayı destekliyorum.
Miyase İlknur - Cumhuriyet: Çok çirkin bir laf... böyle yanıt verilmez... Eren Keskin'in söylediğini haber yapabiliriz, haber üzerinden yorum da yapabiliriz. Aklım almıyor, çok iğrenç buluyorum. Basın meslek kuruluşlarının en azından bir uyarı vermeleri gerektiğini düşünüyorum.
Nazan Özcan Radikal 2: Çok ağır sözler olduğu için nasıl tepki vereceğimi bilemiyorum, nutkum tutuldu. Ciddiye almak mı yoksa almamak mı daha iyi olur bilmiyorum. Aslında pek de şaşırmadım, bunları söyleyebilecek biri.
Ruhat Mengi - Sabah: Nedeni ne olursa olsun taciz ve tecavüz hoş görülemez. Ama Altaylı'ya ne gibi bir yaptırım uygulanabilir bilmiyorum. Altaylı'nın bu sözleri hangi nedenlerle söylediğini yazmasını bekliyorum. Yanlışlık olduğuna inanmak istiyorum. Haksızlıklara bu kadar tepki veren birinin en kısa zamanda tepki vermesi gerekir.
Serpil Kurtay - Evrensel: Fatih Altaylı, Eren Keskin'e yönelik hakaret dolu sözleriyle sadece kadınları değil insan hakları alanında mücadele yürüten ve gözaltında tecavüze karşı çıkan kadın-erkek herkesi hedef almaktadır. "Gazetecilik" mesleği adı altında her gün köşesinde yazdıklarıyla nasıl bir sistemin ürünü olduğunu göstermekten çekinmeyen Altaylı, radyodaki konuşmasında da aslında temsil ettiği sınıfın görüşlerini dile getirmiştir. Gözaltında tecavüz edenlerin değil, tecavüze uğrayanların mağdur, hatta sanık olduğu bir ülkede, Fatih Altaylı da var olma nedeni olan sistemin yanında yer almıştır. Altaylı, gözaltında taciz ve tecavüze, yani işkenceye karşı olan herkesin tepkisini hak etmiştir. En başta da gazetecilerin ve gazeteci örgütlerinin...
Şükran Soner- Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı/ Cumhuriyet: Her şeyden önce tetikçi gazetecilik giderek dozu artan ve insan hakları ihlallerinde önemli bir sorun ve üslup haline geldi. Gazete yönetimleri bundan sorumludur. Bu erkek egemen kültürün en uç noktasında. Kadını yok etme duygusunu araç edinen üslup. Kadının insan hakları gaspını kullanan bir üslup. Erkekler kendi aralarında bile birbirleriyle kavga ederken işi annelerine, eşlerine tecavüze götürüyorlar. Gazeteci olarak bu üslubu düşünemiyorum. Bu medyada yapıldığında verilen zarar katlanıyor. Tabii iş örgütlülüğe gelip dayanıyor. Bizler yeterince örgütlü olsaydık medya patronları bu suçları işletemezdi.
Zeynep Oral-Cumhuriyet: Özür dilemesini bekliyorum. Bu konulara duyarsızlığını gösteriyor. Bu sözlerden tek kelimeyle iğreniyorum. (ÖG/NM)