2010 yılı kültür başkenti seçilen İstanbul'da sanatla ilgili yapılan çalışmalar iyiden iyiye artmış durumda. Bu etkinliklerin İstanbul'un merkezi kabul edilen Taksim'de yoğunlaşması dikkate değer.
Uluslararası arenada önem arz eden konserlerin, tiyatroların, sokak sanatlarının sergilenme imkanı bulduğu Taksim'e izleyici yoğunluğu artmaya devam ederken akıllarda bir soru takılıp kalıyor: Taksim dışındaki semtlerde durum nedir? 2000'lerin ilk senelerine göre bu yıl özellikle sokak sanatçılarının performanslarını özgürce yapabilmeleri açısından önemli gelişmeler var.
Fakat Taksim'de olduğu gibi Kadıköy'de, sokakta sanatını özgürce icra etmek isteyen Pandomim Sanatçısı Janset Karavin bu konuda engellenmeyle karşı karşıya. Geçtiğimiz mayıs ayından beri belediyenin herhangi bir yasal dayanağının olmamasına rağmen Karavin'in istediği yerde performansını yapması yasaklandı.
Belediyenin gösterdiği alanların ise performanslarını sergilemesine uygun olmadığını belirten Karavin'in mücadelesi yasal olarak devam ediyor. Süreç böyle devam ederse İdare Mahkemelerine oradan da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuracağını belirten Karavin ekledi: 'Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurduğum zaman herhalde bir açıklama yaparlar. Ne diyeceklerini merak ediyorum'
Hayatını üretmek üzere kurduğunu, önce yazar sonra da Pandomim ve Marionette solisti olduğunu söyleyen Janset Karavin, geçen mayıstan beri Kadıköy'de performansını sergileyememekten şikayetçi.
Karavin: 'Yasaklanmak için bize söylenen en mantıklı gerekçe bu işi alışkanlık haline getirdiğimiz. Üretmeyi alışkanlık haline getirmem bir suçsa cezamı vermeye hazırım. Ama bu ceza şekli herhangi bir sebep gösterilmeden engellenmek olmamalı' dedi. Karavin, bianet'in sorularını yanıtladı:
Belediyenin yasağının bir yasal dayanağı var mı?
Onların dayanakları neler bilmiyorum. Geçtiğimiz Mayıs ayından beri valilikten izin almaya çalışıyoruz. Ve bir süredir karakolda bekliyor dilekçemiz. Valilikten izin çıkıp da belediyeye geldiğinde izin yenilenmezse önce İdare Mahkemesine başvuracağım. Oradan da olumlu bir cevap gelmezse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurma hakkımı doğuyor bu durum. Kesinlikle gideceğim. Herhalde o zaman yasaklanmanın sebebini açıklama ihtiyacı duyarlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne. Ben de büyük bir merakla bekliyorum, gerekçelerini öğrenmek istiyorum.
En mantıklı gerekçeleri orada çıkmayı alışkanlık haline getirmemiz. Ben üretmek için yaşıyorum. Üretmeyi alışkanlık haline getirmiş olmam bir suçsa eğer ben de cezamı çekmek isterim. Gerçek sebebini öğrenmeyi çok istiyorum ama zaten cevap yok.
Peki Taksim'de durum nedir?
Taksim'de hiçbir engel yok. Galatasaray Meydanı, Taksim Meydan, Tünel Meydanı sadece yasak. Ama İstiklal Caddesi üstünde her noktada serbest. Ve çıkıyorsunuz, hiçbir problem olmuyor. Yani toplumsal bir olay olmadıkça bir gösteri yürüyüşü, bir protesto filan gayet serbest gidip yapıyorsunuz orda. Fakat İstanbul 2010 Kültür Başkenti seçilmeden önce burada da Kadıköy'e benzer sorunlar vardı. Sokak sanatçıları 2000 ile 2004 yılları arasında polis ve zabıtayla sorun yaşadılar, gözaltına alınanlar oldu. Sadece İstanbul'da değil İzmir'de de aynı sorunlar vardı. Hala daha devam ediyor belki. İzmir'de de şu an ki durumun farklı olduğunu sanmıyorum.
Sokağın ilkisi?
Karavin: Çok iyi tepki veren insanlar da var, tuhaf karşılayanlar da. Saçma sapan tepki verenler de var. Çok şaşkın vaziyette izleyenler var, teşekkür edip fotoğraf çektirenler de. Çünkü sokak olması çok önemli. İnsanlar hiç ummadıkları bir yerde sanatla çarpışıyor. Bu yüzden sokakta olmak ayrı bir değer taşıyor. Sokakta birbirinden farklı konumdan gelen insanları yan yana görmek çok enteresan, sokak bu zaten. Sokakta herkes eşitleniyor.
Oyunların hikayelerinden biraz bahsedebilir misiniz?
Benim oynadığım 3 tane performans var: Bez Bebek, Pastacı ve Para Ağacı. Bunlar tamamen simgesel. Yani imgeler kullanılarak anlatılan şeyler. Bez Bebek tamamen gerçeküstü. Orda aslında bir küçücük bahçeye fırlatılıp atılmış bir bez bebek var. Ve o bez bebek bir süre sonra kendisine geliyor ve etrafına bakınıyor. Etrafının duvarlarla çevrili olduğunun farkında değil. Onun için çok büyük bir bahçe orası. Sonra dikişlerini kopartıyor. Ve sağa sola gidiyor. Her tarafında duvarlar var ama duvarların arkasında sesler var. Birileri var, çocuklar var diye tahayyül etmiştim ben. Ondan sonra bir fidan görüyor bahçenin içinde. Onu suluyor. O elmalar veriyor. O elmalardan birisini yiyor ve karnını doyuruyor. Fakat sonra duvarların arkasından gelen sesler aklına gelince gidip elmaları topluyor ve duvarların arkasına atıyor. Son elmada atıp atmamakta kararsız kalıyor. Götürüp onu da atıyor en sonunda. Sonra ne yapacağını düşünürken birdenbire kolundaki fermuar aklına geliyor. Bir makas çıkartıp kalbini çıkartıyor. Ve kalbini gömüyor, onu suluyor. Yine bir fidan filizleniyor ve büyüyor. Üstünde kalpler var. Onları koparıp toplayıp duvarları öteki tarafındaki seslerin olduğu yere atıyor. Gene en son kalpte tereddütte kalıyor. Kendisine mi taksa yoksa atsa mı diye. Ama en son gidip atıyor gibi.
Yani oyun tamamen simgeler üstüne kurulu. Aslında gerçekle bir bağlantısı yok anlatılan şeyin. Pastacı'da tam tersi. O tamamen gerçekler üzerine kurulmuş. Para ağacı en politik olan oyun aslında şuana kadar çıkarttığım. İnsanın eline fazla para geçince onun bir süre sonra silaha dönüştüğünü söylüyor oyun.
Sokakta performans neden önemli?
Sokak performanslarının insanların hiç ummadıkları anda sanatla çarpışmasını sağlıyor. Sokak performanları arasında özellikle pandomim insanların düşünmesini sağlıyor. İnsanların bütün gündelik koşuşturmasından, kaygılarından sıyrılmasını sağlıyor biranda. Korkunç düzeyde çalıştırıyor zihni. Ayrıca kültür düzeyi yüksek, zengin, fakir, yaşlı, çocuk yani herkes performansınızı izlerken eşitleniyor.
Kimisi oyunu anlamak için pür dikkat kesilirken kimileri aralarında konuşarak oyunu sabote etmeye çalışıyor. Her kesimden insanın size verdiği tepki bambaşka. Sokak bu anlamda çok verimli bir yer. Mesela geçtiğimiz bayramda alışveriş yapan insanlar biran durup beni izlediler.
Oyun bitince ellerindeki poşetleri bırakıp alkışlamaya başladılar. Bizim amacımız da bu. Günlük hayatın koşuşturmacası içinde insanların hiç beklemedikleri bir anda sanatla çarpışmasını sağlamak ve silkelenmelerini sağlamak. (NT/EÖ)