Uluslararası Antalya Film Festivali’nden Ulusal Yarışma’nın çıkartılmasını, Ulusal Yarışma’nın İstanbul Beyoğlu Sineması’nda düzenlenmesini, Antalya Film Festivali’nin dünü-bugününü ve Festival’de yaşanan sorunları yönetmen Kaan Müjdeci ile konuştuk.
Ulusal Yarışma’nın Beyoğlu Sineması’nda düzenlenmesine öncülük eden Müjdeci, Antalya Film Festivali’nde sektörle alakasız insanları, politikacıları istemediklerini belirterek; Ulusal Yarışma, Festival’e dahil edilse bile sektörün tüm bileşenlerinin Festival’de yer almaması durumunda Festival’e katılmayacaklarını açıkladı.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in Antalya Film Festivali’nin Cannes Film Festivali gibi olması gerektiği düşüncesiyle Ulusal Yarışma’yı programdan çıkarmasını da eleştiren Müjdeci, “Bu çok absürt bir gerekçe. Bu, parayla çağırılan Hollywood yıldızıyla olabilecek bir şey değil. Sinema böyle bir şey değildir. Çok istiyorsanız Madam Tussauds müzesine gidersiniz ve onlarla fotoğraf çektirebilirsiniz” ifadelerini kullandı.
“Festival, sektörün birbiriyle buluşmasıdır”
Ulusal Yarışma kategorisinin Antalya Film Festivali ve Türkiye Sineması için önemi nedir?
Türkiye sineması açısından büyük bir önemi var. Hollywood Sineması’nın töreni ve bir yıl boyunca değerlendirmesi nerede olur, Oscar’da olur değil mi? Bu, var olan bir sinemanın değerlendirilmesi, toplanması ve neler yapıldığının gözden geçirilmesidir. Siz bunu kaldırdığınız zaman, bu gözden geçirmeyi gerçekleştirememiş olursunuz.
Festival; konserler, kermesler, sergiler demek değildir. Bunlar iyi, hoş, halkın gelmesi sebebiyle yapılmış etkinlikler, festivale zararı da yoktur. Fakat sanırım bu noktada festivalin temel manasını kaçırıyoruz.
Festivalin temel manası, sinemaya dair bu sene ne olduğunu göstermesi ve önümüzdeki yıllarda neler olacağına dair fikir vermesidir.
Festival, sektörün birbiriyle buluşmasıdır. Bu ortadan kaldırıldığı zaman, sektörlerin buluşması engellenmiş oluyor. Bu buluşmayı engellemek de, Türkiye Sineması’nın gelişmesini engellemiş olmaktır.
Bu sektörel buluşma diğer illerde gerçekleştirilen küçük festivallerde olamaz. Bunun için bir itibar ve gelenek gerekir, bu itibar ve gelenek de ancak uzun yıllarda gerçekleşebilir. Mesela Cannes Film Festivali 70. yıllarında, Venedik Film Festivali 74. yılında.
“Festival, parayla çağrılan Hollywood yıldızıyla fotoğraf çektirmek değil”
Menderes Türel, Antalya Film Festivali’nin, Cannes Film Festivali gibi olması gerektiğini ve “Ulusal Yarışma” kategorisinin bu gerekçe ile festival kapsamından çıkarıldığını belirtmişti. Bu gerekçe hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu çok absürt bir gerekçe ve de komik. Bu, parayla çağırılan Hollywood yıldızıyla, Avrupalı oyuncuyla olabilecek bir şey değil. Sinema böyle bir şey değildir.
Bir Hollywood yıldızı gelir oraya fotoğraf çektirirsiniz. Madam Tussauds Müzesi’nde de aynısı var. Çok istiyorsanız Madam Tussauds müzesine gidersiniz ve onlarla fotoğraf çektirebilirsiniz.
Peki, bunun sinemaya katkısı nedir? Dünya sinemasına katkısı nedir? Türkiye Sineması’na katkısı nedir?
“Antalya Film Festivali hep tartışmalı oldu”
Antalya Film Festivali’ne karşı verilen bu tepki yalnızca “Ulusal Yarışma” kategorisinin kaldırılması sebebiyle mi oluştu yoksa öncesinde de festivale dair birtakım rahatsız olduğunuz konular var mıydı? Yani bu tepki bir nevi “bardağı taşıran son damla” mı oldu?
Ben 2014 yılında oradaydım, benim filmim de oradaydı. 2014 yılındaki tartışmaların içinde, en derininde birebir bulundum. En iç görüşmelerde “Çekilelim mi, çekilmeyelim mi?” tartışmaları günlerce sürdü. Ben o sırada Berlin’deydim ve görüşmelere Skype üzerinden katıldım.
Bardağı taşıran son damla değil, en azından benim açımdan öyle değil. Ben açıkçası bu festivalin her zaman tartışmalı olduğunu düşünüyorum, tarih boyunca da hep tartışmalı olmuştur. Ama kaldırılabilecek bir şey değildir.
“Bardağı taşıran son damla” ifadesini doğru bulmuyorum, çünkü neye ve kime karşı bardağı taşıran son damla olsun? Gayet pozitif ve yapıcı bir şekilde yapılmasını istiyoruz bu festivalin. Ben pozitif bir dilden ve yapıcı bir yaklaşımdan yanayım. Orada bu festival olmazsa, oranın cıvıl cıvıl, neşeli olması engellenir. Çünkü içimize sine sine gitmemiz gerekir, yoksa iki tane Hollywood yıldızı gelmiş diye ben neden o festivale gideyim? Gitmem için ciddi sebepler olması gerekir. Dolayısıyla benim sebebimi onların yaratması gerekiyor.
Benim o festivale katılma sebebim, bana Dünya sinemasında Türkiye sinemasının nerede olduğuna dair bir bakış sunması. Bunun için giderim ben o festivale, bu sağlanamıyorsa gitmem. Ben gitmezsem, öteki gitmezse bu festival artık festivallikten çıkar.
“CHP Genel Başkanı’nın ödül vermesine de karşıydım”
Aslında söylemek istediğim de buydu? Hep tartışmalı bir festival olduğunu söylediniz, daha önceden de Antalya Film Festivali bir takım tartışmalarla gündeme gelmişti…
Bu tartışmalar CHP’nin olduğu zamanlarda da yaşanmıştı. CHP’nin genel başkanı ödül veriyordu misal, bu sizce kabul edilebilir bir durum mu? Ben o zamanlarda da bu duruma karşıydım. Fakat o zamanlarda yaşım daha küçük olduğu için ve festivalde de filmim olmadığı için sözüm dinlenmedi.
Bu festivali tekrar oraya kazandırdığımız zaman ben bu tür şeylerin tekrar yaşanmasını istemiyorum. Benim için oldukça üzücü bir durum bu. Belediye başkanlarının gelip dakikalarca, saatlerce orada konuşma yapıp kendi partilerine bir alan yaratmaya çalışmaları hoş değil. Bunu hepsi yapıyor. Bir film festivali bu şekilde olmamalı.
Antalya Film Festivali 54 yıllık bir geleneği kapsadığı, Halid Refiğ’den başlayıp Zeki Demirkubuz’ların, Nuri Bilge Ceylan’ların geçtiği bir yer olduğu için, sinemanın tüm yönünü, tüm akışını takip eden, bize hissettiren, ona dair bir tarih biriktiren bir yer olduğu için böyle şeylerin olmaması gerekiyor.
Sinema sanat olarak, belediyelerin, partilerin üstünde bir yapı olmalı, aslında temel mesele bu. Yarın bir gün yeni bir belediye gelip Ulusal Yarışma kategorisini aynı tarzda, aynı bu tartışmalı şekilde tekrar festival kapsamına alırsa bunu da kabul etmiyorum.
Yani ben orada tamamen sinemacıların olduğu, sinemanın konuşulduğu bir festival istiyorum. Bunun dışındaki hiçbir şeyi kabul etmiyorum. Bugün bu parti seçilir, yarın başka bir parti seçilir, biz bunlarla uğraşamayız. Bizim meselemiz de bunlar değil zaten, orada hangi partinin seçileceği Antalyalıların meselesi.
“İstanbul’a gitmek tepkisellik değildi”
Peki, İstanbul’da gerçekleşmekte olan Ulusal Yarışma’nın amacı tam olarak nedir? Tepkisel bir amaç doğrultusunda mı ya da var olana alternatif olmak amacıyla mı gerçekleştirildi?
Hayır. Amaç tepkisel olmaktan ziyade, sinemanın gücünün kendi kendine yetebileceğini göstermekti.
Bakın bir insan film çekmek için sete bir aslan istiyor, aslan geliyor. Bir yönetmen, bir kadınla bir erkeğin ilişkisini bambaşka göstermek istiyor, gösterebiliyor. Bir ışıkçı bir çocuğu dev gibi gösterebiliyor, bir oyuncu bir kadını katil gibi gösterebiliyor ya da bir erkeği dünyanın en iyi insanı gibi gösterebiliyor değil mi? Böylesine sihirli bir güce sahip bir yapının festival yönetimleriyle boğuşması, siyasi yönetimlerle boğuşması ne kadar doğru? Yani festivallerin hepsi birer araç ve bu araçların bize yardımcı olması lazım, bizi engellemesi değil.
Bize şöyle örnekler veriyorlar; “Filmler o kadar kaliteli değildi, o nedenle böyle yaptık. Başka festivaller de var…”
Bu örneği şöyle düşünün, Türkiye’de üçüncü ligde oynayan bir futbolcunun kötü oynadığından dolayı siz diyorsunuz ki ligler iptal olsun, Türkiye’den de futbolu kaldıralım. Bu mümkün olabilir mi?
“Festivallerin karakterini bozamazsınız”
Menderes Türel, Ulusal Yarışma’nın kaldırılması kararını duyururken, yerli filmlerin Uluslararası yarışma kategorisinde boy ölçüşebilecek kalitede olduğu sürece ödül alabileceğini de söylemişti…
Mesele yarışmak değil, amaç yarışıp ödül almak ve para kazanmak değil. Bu çok bireysel bir bakış açısı. Mesele, sektörün bütün bileşenlerinin toplanması ve birbirleriyle kaynaşarak sektöre yön vermesidir.
Dünyada sinemaya Cannes Film Festivali, Venedik Film Festivali, Berlin Film Festivali yön veriyor. Neden? Çünkü sinemanın tartışıldığı yer orası. Yoksa o Altın Portakal’ı almış, öbürü 100 bin lira almış. Bunlar işin eğlenceli tarafları. Mesele oraya çağırılmış 12 filmin birbiriyle tartışması ve sinemacılara “Biz ne yaptık bir bakalım” dedirtmesi.
Diyorlar ki, “Bunu Adana’da yapsınlar, İstanbul’da yapsınlar.” Bu olamaz, bunun en eskisi ve en köklüsü Antalya Film Festivali. Onun belli dinamikleri var, belli bir kültürü var, tarihi var. Her festivalin ayrı ayrı karakteri var, siz bu karakteri bozamazsınız.
“Sinemanın konuşulmadığı film haftası”
Buna göre, Antalya Film Festivali’nin yarışma ve ödül öncelikli bir yapıya büründüğü, buna karşın sizin sanat kaygısıyla hareket edilen, sinemanın öncelikli olduğu bir festival talep ettiğiniz sonucuna varabilir miyiz?
Elbette. Şu anda Antalya Film Festivali’nin geldiği durum bir film haftasıdır. Bugünkü haliyle festival, ünlü birkaç yıldızın geldiği, sinemanın konuşulmadığı -ki konuşacak kimse yok- bir film haftası konumundadır.
Bir de şöyle bir şey var, bir Hollywood yıldızını yüz binlerce dolar ödeyerek -ki bu rakamlar açıklanmalıdır- getirip halka el sallatmanın sinemamız açısından faydası nedir?
Ben bunu gerçekten merak ediyorum ve öğrenmek istiyorum. Bu kadar para ödenerek getirtilen bu oyuncuların Türkiyelilere, Antalyalılara bilhassa sinemaya ne katkısı olabilir bunu öğrenmek istiyorum.
“Sadece sinemanın konuşulduğu bir alan istiyoruz”
Diğer bir konu da, Antalya Film Festivali’ne olan ilginin az olması ve bazı filmlerin boş salona izletilmesi yönündeki iddialar. Size göre durum nedir?
Mesela Kurtlar Vadisi boş salona oynamış orada ama Kurtlar Vadisi gösterilmiş bir film zaten. O nedenle ilgi olmamış olabilir. Ama başka bir salon da doludur belki, bunu çok önemsemiyorum açıkçası. Biz de çok doluyduk ama mesele bu da değil benim açımdan. Boş olabilir, seyirci sevmemiş olabilir.
Ben festivalci değilim ki, zaten çok iyi, çok ilgi gören bir festival de vaat etmedik biz. Yanlış anlaşılmasın, salonlarımız çok doluydu, festival oldukça fazla ilgi gördü fakat baştaki iddiamız bu olmadı asla. “Biz çok iyi bir festival yapacağız, onlar boş, biz doluyuz” gibi bir şey söylemedik, bunlar çok çocukça şeyler zaten.
Bizim tek isteğimiz, Türkiyeli sinemacılarla, sadece sinemanın konuşulduğu bir alan. Bunun da en köklü yeri Antalya Film Festivali. Diğer yerlerdeki festivaller elbette olsun, elbette bu festivaller artsın, fakat onların da bu köklü festival kadar etkin olması uzun yıllar alır, bu birden bire gerçekleşmez.
“Sektörle alakası olmayanları, politikacıları istemiyoruz”
Ulusal Yarışma, Antalya Film Festivali’ndeki talepleriniz kabul edilene dek her yıl düzenlenmeye devam edecek mi?
Elbette, taleplerimiz kabul edilinceye dek bu festivali yapmaya devam edeceğiz. Ama şunu net bir şekilde söylemeliyim; diyelim ki yarın bir gün belediye başkanı değişti ve Ulusal Yarışma kategorisini festival içine dahil etti, yine bizim istediğimiz şekliyle taleplerimiz karşılanmazsa bunu da kabul etmeyeceğiz.
Biz, içinde sektörün tüm bileşenlerinin olduğu bir festival istiyoruz. Biz sektörle alakasız insanların, politikacıların olmadığı bir festival istiyoruz. Tekrardan Antalya’ya geldiğimizde de bu şekilde geleceğiz, başka bir şekilde gelmeyeceğiz yani. Sinema sektöründeki kişilerin ve kurumların değer gördüğü, söz sahibi olduğu bir festival istiyoruz. (BC/EKN)