Kampanyanın tanıtım toplantısı, Diyarbakır Dedeman Oteli'nde gerçekleştirildi. Toplantıda Diyarbakır Valisi Efkan Ala, KA-MER Başkanı Nebahat Akkoç, Merkezi İngiltere'de bulunan Zero Tolerance (Sıfır Tolerans) Hayır Kurumu Kurul Vekili Ann Hamilton, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Mehmet Keskin, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürü İsmail Barış, İngiliz Kültür Heyeti'nden Esra Çanakçı ve İskoçya Glasgow Üniversitesi'nden Kate Philips birer konuşma yaptı.
Keskin: Namus cinayetleri cahiliyet döneminden kalma
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Mehmet Keskin, İslam dininin insan hayatına önem veren bir din olduğunu, yaşam hakkının herşeyden önce geldiğini söyledi.
Namus cinayetlerinin İslam dini öncesindeki geleneklerin devamı olduğunu, cahiliyet döneminin ürünü olduğunu belirten Keskin, "Bir insanı kasten öldürmenin cezası ömür boyu cehennemdir. İnsan öldürmek çok büyük bir suçtur ve bu suç için hiçbir gerekçe gösterilemez" dedi.
Akkoç: İki yılda 54 kadın başvuruda bulundu
KA-MER Başkanı Nebahat Akkoç ise, merkez ve çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Merkezi, 1997'de, kültür ve geleneklerin kadına zarar veren uygulamalarıyla mücadele etmek; kadınları toplumsal, hukuksal ve ekonomik anlamda güçlendirmek için kurduklarını anlatan Akkoç, 5-6 yıllık çalışmanın sonunda, amaçlarını, "kadın ve çocuklara zarar verilmesini önlemek için çalışmalar yürütmek" olarak netleştirdiklerini söyledi.
Kurdukları Acil Destek Hattı ile aile içi şiddete maruz kalan kadınlara acil ilkyardım desteği sağlamaya çalıştıklarını belirten Akkoç, şiddetin boyutlarını ve niteliğini belirlemek, namus adına işlenen cinayetlerle ilgili duyarlılığı artırmak için çalıştıklarını da anlattı.
Akkoç, bilinç yükseltme grupları oluşturarak grup çalışmaları yürüttüklerini de söyledi.
Cinayetler normalleştirmek adına kullanılan "namus", "töre" gibi her türlü sıfata karşı olduklarını da belirten Akkoç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu cinayetler, sadece kadınları kurban seçen birer yargısız infazdır. Kültür ve gelenekler, kadın erkek eşitliğini engelliyor. Kadının ikincil statüsünü korumak için belli ölçüler bulunuyor ve bu ölçüleri aşan, zorlayan ya da aştığı zannedilen kadın cezalandırılıyor. İki yıl içinde, bölgedeki 12 il ile yurt dışından özellikle İsveç ve Almanya'dan olmak üzere toplam 54 kadın bize başvuruda bulundu."
Akkoç, kendilerine başvuran kadınların ekonomik açıdan ayakta durabilmesi için açtıkları 30 ayrı işletmenin tamamının faaliyetlerini sürdürdüğünü de sözlerine ekledi.
Hamilton: Şiddetin boyutu değişse de benzerlikler sürüyor
Zero Tolerance Hayır Kurumu Kurul Vekili Ann Hamilton da kurumlarının çalışmaları ve kampanyalarına ilişkin bilgi verdi.
Çalışmalarında hükümetlerin, sivil toplum örgütlerinin ve belediyelerin rolüne değinen Hamilton, İskoçya ve İngiltere'de kadına yönelik şiddetle Türkiye'deki kadınlara yönelik şiddeti karşılaştırdı.
Hamilton, "İskoçya ve İngiltere'deki kadınlara yönelik şiddetin boyutu ve içeriği, Türkiye'deki kadınların maruz kaldığı şiddetten farklı da olsa, pek çok benzerlik taşıyor. Bu benzerlikler de kadının toplumdaki eşitsiz konumundan ve erkeklerin gücü suiistimal etmelerinden kaynaklanıyor" diye konuştu
Vali Ala: 11 ayda üç cinayet işlendi
Diyarbakır Valisi Efkan Ala, namus cinayetlerinin ve kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için tüm çözüm önerilerine açık olduklarını söyledi.
2004 yılında Diyarbakır'da "namus" gerekçesiyle üç kadının öldürüldüğünü anlatan Ala, "Salonlardan sokaklara çıktığımızda geleneklerle karşılaşıyoruz. Bu gelenekleri, eğitim faaliyetleri ile aşmalıyız. Beklemeye tahammülümüz yok, pratik sonuçlar ortaya koymalıyız" diye konuştu. (BB)