İsveç'in bağımız liberal günlük gazetesi Dagens Nyheter yayın kurulu, İsveç'le giriştiği "iade tartışması" üzerine Erdoğan'ın iddiaları ve hükümetin geçmişte izlediği ve gelecekte izleyebileceği siyasetlerle ilgili olarak eleştirel bir ortak başyazı yayınladı. Aktarıyoruz.
Hepsi hepsi bir gün bile dolmadı. Recep Tayyip Erdoğan tekrar doğruldu ve atağa geçti. Perşembe günü sona eren NATO zirvesiyle ilgili olarak, Türkiye cumhurbaşkanı İsveç'in " 73 teröristi sınır dışı etme" sözü verdiğini iddia etti.
Bu katıksız bir uydurmadır.
Türkiye'yle anlaşma katlanılması gereken bir kötülüktü
İsveç ve Finlandiya'nın Türkiye ile yaptığı anlaşma üzerinde uzun boylu durmak gereksiz. Bu NATO sürecinde ilerlemek için gereken katlanılması gereken bir kötülüktü.
Kendisini eleştiren herkese zulmetmeyi meşrulaştırmak için "terörist" terimini kullanan otoriter bir rejimle terörizm bahsinde yakın iş birliği üzerine yazmak derin bir sorun alanına dalmak demek.
Başbakan Magdalena Andersson'ın Svenska Dagbladet'e verdiği röportajda tevil çabasına karşın, anlaşma açık bir taviz de içeriyordu: İsveç ve Finlandiya, YPG/PYD'ye destek vermemeyi taahhüt ediyorlar. İki ülkenin IŞİD'e karşı mücadelede önemli rol oynayan Kürt örgütüne karşı böyle bir taahhütte bulunmaları üzücü.
YPG/PYD'ye maddi yardım yapılamasa da alış veriş sürmeli
Bu anlaşmayla birlikte yaşamak hala mümkünse, ödemeye değer bir bedel olmasına karşılık, pratikte çok az şeyi değiştirecek olmasındandır.
İsveç YPG/PYD'ye sınırlı maddi yardımda bulunuyordu. Bu konuda aslan payını aslen ABD'nindi. Kaldı ki, Erdoğan tersini çok istese de bu kuruluş [mutabakatta] terörist olarak sınıflandırılmıyor.
Dahası, [onlara] "destek" mümkün olmasa da -sert oyunu seçenler için ki, İveç'in böyle oynaması gerekir- belli bir "değiş-tokuş" en azından uzun vadede gündemden kalkmış sayılmaz.
Anlaşma tek bir kişinin bile teslimini gerektirmiyor
Her şeyden önce, anlaşma Erdoğan'a tek bir kişinin olsun Ankara'ya teslim edilmesi hakkı veya fırsatı vermiyor.
Magdalena Andersson defalarca, hiçbir İsveç vatandaşının Türkiye'ye sınır dışı edilmeyeceğini tekrar etti. Türkiye'den kaçarak geçici ya da kalıcı oturma izniyle yaşayan ya da iltica sürecinde olanlar açısındansa durum tam olarak kesin değil.
Bir kereliğine de olsa, en açık konuşan aslında Adalet Bakanı Morgan Johansson oldu. Bakan İsveçli olmayan vatandaşların "diğer ülkelerin talebi üzerine iade edilebileceğini", ama bunun ancak "İsveç hukuku ve Avrupa [İnsan Hakları] Sözleşmesi ile uyumlu olması halinde" yapılabileceğini" kaydetti. Bakan, "Bu incelemeyi yapan da veto hakkına sahip olan da Yüksek Mahkeme'dir ve bu işleyiş değişmez." dedi.
Salı günü iadesi mümkün olmayan hiç kimsenin, bu nedenle bugün de iade edilmemesi gerekir. Başka bir yorum İsveç hükümetince kabul edilmemelidir.
Üyelik gecikse de felaket sayılmaz, İsveç Erdoğan'a boyun eğmemeli
Aslında Erdoğan'ın vetodan tam olarak ne umduğu hep belirsizdi. Muhtemelen Amerika'yı tavizlere zorlamak istiyordu. Elbette iç politikayla da ilgiliydi. Türkiye'nin onayının zaman almasına hazırlıklı olmalıyız.
Üyeliğin ertelenmesi istenen bir şey değil. Ama aynı zamanda bir felaket değil. Diğerlerinin yanı sıra ABD ve İngiltere'den kapsamlı güvence aldık. Üyeliğe davet edilmişlik statüsü bize toplantılara ve bilgilere geniş kapsamlı erişim sağlayacaktır. NATO şimdi Kuzey Avrupa'daki gelecekteki savunmasını planlarken, İsveç ve Finlandiya'nın buna dahil olması esastır. Tam üye olmayacağımız düşünülemez. Türkiye bir süreliğine bloke edebilir, sonsuza kadar değil.
İsveç Erdoğan'a boyun eğmemeli.
(AEK)