Bir kısmı İstanbul'un geleceğini şekillendirmek amaçlı. Bir kısmı ise tasarı olmaktan çıkmış fiiliyata dökülmek üzere.
Projeler ağırlıkla tüm İstanbullulara ait olan kamusal alanlarla ilgili. Tabi ki, projelerin önemli bir kısmı da turizm endüstrisini ilgilendiriyor. Başka bir ifadeyle kamusal alan, turizm endüstrisine açılıyor.
İyi mi yapılıyor, ne kadar uyum içinde yapılıyor, tartışmak gerek.
İstanbul'u "yeniden konumlandırmak"
Önce, sürdürülen İstanbul temalı atölye çalışmalarından sözedelim.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), "İstanbul Metropoliten Alan Değerlendirmeleri" çalışmaları başlatmış bulunuyor.
OECD Genel Sekreteri Donald Johnston 'un, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Kadir Topbaş 'ı ziyaretinin ardından kurulan ekipler çalışmalara başlamış bile.
Çalışmanın temel amacı, "İstanbul'un Metropoliten Alan analizini yaparak dönüşüm potansiyelini ortaya koymak ve bu potansiyele bağlı olarak uzun vadeli bir vizyon çerçevesini belirlemek", olarak takdim ediliyor.
Çalışmaya, "İstanbul için global rekabet gücü yaratacak strateji ve politikalarla global ve bölgesel anlamda yeniden konumlandırmak hedefi" eklenmiş.
İstanbul Sanayi Odası (İSO), MÜSİAD, Türk-İş, Tübitak, TCDD, DEİK, İstanbul Valiliği ve üniversitelerin de aralarında bulunduğu kurum temsilcilerinin oluşturduğu çalışma grupları beyin fırtınası geliştirerek yeni projeleri değerlendiriyorlarmış.
İstanbul'un yapılan çalışmalarla dünya şehirleriyle rekabet edecek konuma getirilmesi hedefler arasında yer alıyormuş.
Bu çalışma, OECD'nin Bölgesel Kalkınma Politikaları Komitesi'nin daha önce çeşitli ülke ve şehirlerde gerçekleştirilen Metropoliten Alan değerlendirme çalışmalarından biri olacak.
Çalışma nihai olarak OECD tarafından hazırlanarak OECD-TDPC tarafından onaylandıktan sonra uluslararası tanıtımı yapılacak.
OECD, bu çalışmayı daha önce Kanada, Japonya, Busan, Atina, Seul ve Mexico City gibi ülke ve şehirlerde yapmış. İstanbul için yapılacak çalışma 2006 yılının Aralık ayında bitirilecekmiş.
Haydarpaşa
Bu tür çalışmalara hakim vizyonun, İstanbul'u bir mala indirgeyip, onu pazarlamak üzerine kurulu olmasından endişe ederiz.
Hoş, yeni bir bakış açısı da değildir bu İstanbul'u satma fikri. Bir küresel kent yaparak onu dünya piyasalarının kontrol kulelerinden biri yapmak, dünya sermayesinin bölgesel karargahlarından biri haline getirmek, buna bağlı olarak da İstanbul'u tamamen bu işleve uygun bir iş kuleleri, oteller, alışveriş merkezleri, eğlence ve "beyaz baronların" ihtiyaçlarına uygun yerleşme mekanlarına dönüştürme fikri...
Bu yaklaşım birçok kişinin, birçok turizm yatırımcısının ağzını sulandırabilir, ama çoğu kamusal alanın tahribini, yoksul İstanbulluların tehcirini, tasfiyesini, İstanbul'un genleriyle oynamayı gerektiren bu paragöz yaklaşıma serinkanlı ve turizmci olarak da "sürdürülebilir turizm" optiğinden bakmayı becerebilmek, dolduruşa gelmemek gerekir.
Alalım, bu yaklaşımın bir ürünü olan Haydarpaşa projesini...
Öylesine yangından mal kaçırırcasına kotarılmak istenen bir proje ki, ne olup olmadığı, ancak soru önergeleriyle Bayındırlık Bakanının ağzından kerpetenle sökülüyor.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel 'in "Tarihi Haydarpaşa Garı'nın geleceğine" ilişkin soru önergesini lütfedip yanıtlarken öğreniyoruz ki, Gebze-Haydarpaşa-Sirkeci-Halkalı Banliyö hatlarının iyileştirilmesi ve Boğaz Tüp Geçiş (Marmaray) Projesi inşaatının tamamlanma tarihi olarak planlanan 28 Nisan 2009 tarihinden itibaren Haydarpaşa Garı'nın tren trafiğine kapatılacakmış.
Binali Yıldırım, Haydarpaşa Garı ve çevresi için geliştirilmekte olan projede ulusal ekonomiye katkı ile birlikte bölgenin tarihi dokusunun korunmasının da öncelikli hedef olduğuna işaret etmiş ve Marmaray Projesi'nin tamamlanmasının ardından Haydarpaşa Garı ve çevresinin atıl olarak tutulması yerine, tarihi dokusu bozulmadan uluslararası ticaret, kültür, sanat, kongre ve turizm merkezleri olarak kullanılması için çalışmalar yapıldığını açıklamış.
Tam tarihi yarımadanın karşısına gökdelenleri, beton yığınları ile bir Dubai özentisi getirin gözünüzün önüne. Bunun hazırlıkları kaş göz arasında kotarılmak üzere.
"Demokratik ilkeler açısından da..."
"İstanbul-Haydarpaşa Dünya Ticaret Merkezi ve Kruvaziyer Limanı" projesinin kamuoyuna da açıklanması ve ilgili kesimlerin görüşlerinin alınması için Mimarlar Odası bir hamle ediyor ve hükümete başvurma kararı almış bulunuyor.
Oda Genel Başkanı Oktay Ekinci tarafından Başbakanlığa ve Bayındırlık ve İskan Bakanı'na iletilen başvuruda, "Proje hakkında yeterli açıklıkta bilgiler ilgili kurumlardan edinilemediğinden, kentin gerek tarihsel silüeti, gerekse toplumsal yararlanma alanı olarak çok özel bir konum taşıyan bu bölgesindeki yeni kulanım kararlarıyla ilgili kaygılarımız oluşmuştur" denilmiş.
Kültür ve Turizm Bakanlığı-İstanbul 3 Numaralı Bölge Koruma Kurulu'nun onayına sunulan planların kurulca "uygun görülmediği" belirtilen mektuplarda yeni imar planı düzenlemesinin, yeni çıkarılan yasaya dayanarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nca yapılıp onaylandığı; anımsatılmış.
İlçe belediyelerinin konuyla ilgili görüşlerinin alınmadığını kaydeden Ekinci, mektubunda şöyle demiş:
"Takdir edersiniz ki - yapılan işlemler bahsi geçen ve bizce hukuka uygun olmayan yeni yasayla gerçekleşse bile- bu gibi kentsel ve çevresel etkileri yüksek yatırımlara ait projelerin, kamuoyundan ve özellikle de konunun uzmanı meslek odaları ile üniversitelerden, hatta yerel yönetimlerden adeta 'gizlenerek' işleme konulması, kente ve demokrasiye duyarlı tüm kesimlerde haklı kaygılar yaratmanın ötesinde, devleti yönetenlere de güvensizlik yaratmaktadır.
Ayrıca hem ulusal çevre mevzuatımızdaki 'çevresel etki konusunda halkın bilgilendirilmesi' kurallarına, hem de Türkiye'nin de imzası olan uluslararası sözleşmelerdeki 'açıklık' ve 'demokratiklik' ilkelerine uygun görülmemektedir."
Haydarpaşa Projesi hakkında da hem kamuoyuna ve ilgili kesimlere, hem de yerel yönetimlere açıklama yapılmamasının, kaygıları sadece kentsel ve çevresel açıdan değil, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerimiz açısından da derinleştirdiğine değinen Ekinci, kamuoyunun Mimarlar Odası'na bilgi başvurularının da karşılanamadığını anlatıyor mektubunda.
Ekinci, Mimarlar Odası'na konuyla ilgili bilgi verilmesini ve Oda dahil ilgili kuruluşların görüşlerinin dikkate alınmasını istiyor, haklı olarak.
Aslında, insan, bu duyarlılığı, Mimarlar Odası kadar, sürdürülebilir turizm kaygısı olan turizmci meslek örgütlerinden de bekliyor.
Otelcisinden yatırımcısına, rehberinden seyahat acentasına hangi meslek kuruluşu, İstanbul ile ilgili düşünülen tasarruflar konusunda bilgi sahibi.
Eğer bilgi sahibi iseler bunu üyeleri ile paylaşıyorlar mı, ya da politikalarını üyelerine danışarak oluşturuyorlar mı?
İstanbul, her şeyden önce bir tarihi mirastır ve bizden sonraki kuşaklara en az zayiatla devretmemiz gereken bir zenginliktir.
Ona bir mal, evet sadece bir mal gibi bakıp davrananlara karşı duyarlı davranmazsak,çocuklarımıza karşı sorumsuzluk etmiş oluruz ve hiç de iyi anılmayız.(MS/EÜ)