Tzipi Livni’nin Kadima Partisi 28, sağcı Likud partisi de 27 sandalye kazansa da, İsrail seçimlerinin asıl galibi Avigdor Lieberman oldu. Lieberman’ın aşırı sağcı partisi Yisrael Beitenu 13 sandalye kazandı ve olası bir koalisyon hükümetinde yer alma şansını büyük ölçüde kazandı. Seçim kampanyası boyunca, İsrail’de yaşayan Filistinli azınlığa saldıran Lieberman, Filistinlilerin İsrail topraklarından tamamen çıkarılmasını savunuyor.
İsrail’de yaklaşık 1 milyon 400 bin İvatandaşlığa sahip Filistinli yaşıyor. Bu Filistinliler seçimlerde üç siyasi parti tarafından temsil edildi. Toplamda yüzde 10 oranında oy alan bu partilerden en güçlüsü olan Ra’am (Birleşik Arap Listesi) sözcüsü Kiffah Abed al-Ahim, bianet’e seçim sonuçlarını değerlendirdi ve aşırı sağcı Lieberman’ın hükümete girmesi durumunda İsrail’deki Filistinli azınlığın durumunun nasıl değişeceğini anlattı.
Yisrael Beitenu, İsrail’in yeni faşist partisi: Parlamenterlerimizden biri olan doktor Ahmed Tibi’nin defalarca dediği gibi, Lieberman’ın partisini İsrail’in yeni faşist partisi olarak kabul edebiliriz çünkü bu ırkçı bir partidir ve bütün seçim kampanyası İsrail’deki Arap azınlığı aşağılamak üzerine kurulmuştur. Eğer Lieberman hükümete girerse, diğer ülkeleri bu yeni hükümeti boykot etmeye çağıracağız; aynı Avusturya’da daha önce hükümetin bir parçası olan faşist Haider’in partisini boykot ettikleri gibi.
Arap azınlığın seçimlere katılımı oldukça iyiydi: Seçimlerden önce Merkez Seçim Kurulu, bizim listemizin ve bir diğer Arap listesinin seçimlere girmesini yasaklama kararı aldı ancak biz Yüksek Mahkeme’ye başvurduk ve sonunda seçimlere girmemize izin çıktı. Filistinli partiler toplamda bütün oyların yüzde 10’unu aldı. Bunlar arasında Ra’am en fazla oyu alan gruptur. Biz bu sonuçtan memnunuz çünkü seçimlerden önce Arap azınlık içinde halkı seçimleri boykot etmeye çağıranlar oldu ancak buna rağmen katılım çok iyiydi. Yüzde 50’nin üzerinde bir katılım oldu. Bence İsrail’deki Arap azınlık, bu seçimlerin ne kadar önemli olduğunun farkına vardı. Lieberman ve onun aşırı sağcı partisinin yükselişte olması Arap azınlığın ve onun liderliğinin güçlenmesini zorunlu kılıyor. Bence Arap halkı, içinde bulundukları tehlikeli durumun artık farkında.
İsrail’deki Araplar yaşamın her alanında ayrımcılığa uğruyor: İsrail’deki Arap azınlık yaşamın her alanında ayrımcılığa uğruyor; işte, okulda, sosyal hizmetlere ulaşımda… Diyebilirim ki, oy kullanma hakkı dışında Araplarla Yahudilerin eşit olduğu hiçbir yer yok. Örneğin bizim listemiz, Arapların toplumda daha çok temsil edilebilmeleri için mücadele ediyor. İsrail yasalarına göre Arap azınlığın resmi işlerde ve devlet memuru olarak çalışma hakkı bulunuyor ancak bugüne kadar, devlet kademesinde çalışan Arap oranı sadece yüzde 7. Oysa biz nüfusun yüzde 20'sini oluşturuyoruz. Bu nedenle burada eşit bir temsiliyetten söz edemeyiz.
Sokak, Arap partilerin birleşmesini istiyor: İsrail’de yaşayan Araplar, kendilerini temsil eden partilerin tek bir çatı altında birleşmesini istiyor. En geniş çoğunluğa sahip Arap partisi olarak biz bunu önceki ve bu seçimlerde denedik ve diğer partilere bize katılmaları yönünde çağrıda bulunduk ancak olumlu yanıt alamadık. Bu sokağın isteğidir. Şu anda birleşik mücadele yürüten sadece bizim listemizdir, 3 partiden oluşuyor: Değişim için Arap Hareketi, İslami Hareket ve Demokratik Arap Parti.
Medyanın, Arap azınlığa gösterdiği ilgi bizim için bir şans: Bu seçimlerde ilginç olan bir şey vardı; yabancı medya, gerek yurtdışından gelen muhabirler gerekse İsrail’de çalışan yabancı gazeteciler Arap azınlıkla çok ilgiliydi. Sürekli bizimle görüşmeler, röportajlar yaptılar ve seçim gezilerimizde bize katıldılar. Bu bizim için çok önemliydi çünkü ancak bu şekilde İsrail’deki Arap azınlığın durumunu yurtdışındakilere duyurabiliriz. (AT/SÇ/EÜ)
* Alberto Tetta'nın haberini Semra Çelebi Türkçeleştirdi.