Uygulamaya göre kadınlar otobüslere arka kapıdan binmeye, araç boş olsa dahi arkada "kadınlara ayrılmış" bölümde seyahat etmeye zorlanıyor ve hatta "makul" giyinmemişlerse otobüse binemiyorlar. Kadınlar, bunları yapmayı reddettiklerinde ise sözlü veya fiziksel tacize uğradıklarını anlatıyor.
Uygulamayı yürüten Egged ve Dan otobüs şirketlerini ve Ulaştırma Bakanlığı'nı dava eden beş kadın arasında Haredi yazar Naomi Ragen da bulunuyor. Ragen bu kararı almasında etkili olan tecrübesini şöyle aktarıyor:
"Kudüs'ün merkezinden oturduğum bölgeye giden tek otobüs olan 40 numaralı otobüse bindiğimde araç boştu. Ben de öndeki tek kişilik koltuklardan birine oturdum. Hemen etrafımı erkekler kuşatmaya başladı. Bana arka tarafa geçmem gerektiğini söylüyorlardı. Ben de otobüste yolcuların nereye oturacağını düzenleyen işaretler bulunmadığını, göreneklere dikkat eden bir kadın olarak cins ayrımcılığını gerektiren bir dini kuralın varlığını da bilmediğini söyledim. Yolculuk boyunca hakaret, kuşatma ve tehditlere maruz kaldım. Otobüsün şoförü de güvenliğimi sağlamak için hiç bir şey yapmadı."
"Uygulamanın kaynağı kadınların 'aşağı' olduğu düşüncesi"
Süregiden uygulamayı bir "Taliban uygulaması" olarak niteleyen Ragen ve diğer kadınların başlattıkları protestoyu, 50 yıl önce ABD'de otobüslerde siyahi yolcuları beyazlara yer vermesi uygulamasına karşı çıkan harekete benzetiyor.
Uygulamaya karşı çıkan kadınlar mahkemeye verdikleri dilekçede "Bu uygulama demokratik hak ve ilkelerin ihlalidir çünkü kadınların bu şekilde erkeklerden ayrı tutulmaya çalışılması kadınların 'aşağı' olduğu düşüncesinden kaynaklanıyor" diyor.
Otobüslerin işlemeye başladığı 1977 yılında Ulaştırma Bakanlığı yayımladığı bir kararla tüm yolcuların istediği kapıdan binip, istediği yere oturabileceklerini bildirmişti. Böylece sürücülerin yolculara müdahale etmesi yasaklansa da, karar aynı zamanda kadın ve erkek yolcuları ayrı yolculuk etmeye 'ikna etme'nin Haredi cemaatine bağlı olduğu söylüyordu.
Ayrımcılığa uğrayan kadınlar bu uygulamayı yürüten şirketi bu kararın ihlal edildiğini söyleyerek Ulaştırma Bakanlığı'na da şikayet etmiş ancak Bakanlık özel şirketler üzerinde yetkisinin olmadığı cevabını vermişti. Mahkeme Ulaştırma Bakanlığı'na dilekçeyi yanıtlaması için 45 gün süre verdi.
Kadınların yaşadığı baskı ve ayrımcılık yalnızca otobüslerdeki uygulamayla da sınırlı değil. Geçen hafta Kudüs'te "ahlaksız" giysiler satan bazı giyim dükkânlarına saldırılıp "Dar giysilerden kurtulacağız ve tanrı merhamet edecek'" pankartı açılan Haredi gösterileri yapılırken, bazı grupların sokakta devriye gezerek "tahrik edici" giyinen kadınlara şiddet uyguladığı da gelen haberler arasında. (KÇ/TK)
* Bu haberi Kudret Çobanlı derledi.