Sinan Kara'nın sahibi olduğu "Datça Haber" Gazetesi 15 günlük olarak Mart 1999'da yayın hayatına başlamış ve yerel haberleriyle, kapatıldığı Nisan 2002'ye kadar, ilçenin önemli bir ihtiyacını karşılar hale gelmiştir.
Kara, bir yandan gazetesini hazırlarken diğer yandan da DHA Muhabiri olarak çalışmış, iki çocuğunun geçimini de 'gazetecilikten' sağlamıştır. Datça Kaymakamı hakkında hazırladığı bir haber Sinan Kara'nın ülkemizdeki pekçok meslektaşının 'kara kaderini' paylaşmasına yol açmıştır. Kaymakam'ın Fakir Fukara Fonu'ndan ilçenin kalbur üstü şahsiyetlerine verdiği 'iftar yemeği'ni haber yapması, Kara'nın 'mahkeme kapılarında sürünmesine' yol açan sürecin başlangıcı olmuştur. Bir haber, üstelik de hala yalanlanamayan bir haber, bugün hem bir gazetecinin evine ekmek götürememesine, hem de bir gazetenin 'linç' edilmesine yol açmıştır. ÇGD bu lince izin verilmemesinin, DATÇA HABER'in yeniden okuyucuları ile buluşmasının yalnızca bir gazetecilik değil aynı zamanda bir demokratlık görevi de olduğuna inanmaktadır.
Gücünü devletten alan bir Kaymakam asıl olarak olumsuzluklarını gidermekle uğraşması gerekirken, bu olumsuzlukları haber yapan bir gazeteci ve gazeteyi 'susturmayı' çözüm saymaktadır. Bugün DATÇA HABER gazetesi yayınlanamıyor, Sinan Kara da hakkında açılan davaların sayısını bile tam olarak bilemiyor. Saptayabildiğimiz kadarıyla şu anda Sinan Kara hakkında 17 ayrı dava vardır ve bunlardan trilyonlara varan para cezalarına çarptırılması işten bile değildir.
Avrupa Birliği'ne girebilmek ve AB'nin normlarını ülkede yaşama geçirebilmek için mücadele edenler Datça'da bir 'devlet gücü' ile karşı karşıya kalmışlardır. Ülkenin doğusunda gazetelerin yasaklanmasını, kimi gazetelerin kimi Doğu illerine sokulmamasını sık sık duyduğumuz günlerin artık geride kalmasını beklerken, şimdi batıda da bir gazetenin susturulmasına tanıklık ediyoruz. Biz demokrasinin ve özgürlüklerin ülkenin her yanında eşit olarak yaşanmasını isterken, bir Kaymakam adeta "Hayır" diyor, "antidemokratik uygulamalar ve keyfilikler ülkenin her yanına yayılacaktır!" Ve ne yazık ki, Datça'da idare, emniyet ve yargının bir gazeteci ve gazeteyi susturmak için seferber olduğunu görüyoruz. Kimi yargı mensuplarını da aynı çizgide çabalar içinde görmek insanı Türkiye demokrasisi adına daha bir karamsarlığa itiyor.
'Kâtip-yandaş gazetecilik' anlayışından farklı gazetecilik anlayışları da olabileceğinin farkında olmayan idareciler, Datça'da 'toplumsal vicdan' haline gelmiş bir gazeteyi yok edebilmek için yeni manevra alanları yaratmaktalar. Kaymakamın, Datça bir yana, Marmaris'teki matbaalara bile gazetenin basılmaması için 'büyük bir zevkle' yazdığı anlaşılan yazı manevra alanını ne kadar geniş tuttuğunu göstermektedir.
AB'ye uyum amacıyla çıkarılan ve basında hapis cezalarını kaldıran yasa bile bu oyunda görmezden gelinmek istenmektedir. Yasanın yerel gazeteciler için kısmen de olsa iyileştirmeler getiren hükümleri yok sayılmaktadır.
Datça Haber bugün yayınlanamıyor. Sinan Kara dün hapishaneye girmekten kurtuldu ama yarın trilyona varacak ağır para cezalarını ödeyemeyeceği için ne olacağını bilen yok.
İletişim özgürlüğüne ve haber alma hakkına ağır darbe vuran Datça Kaymakamı derhal görevden alınmalıdır. Emniyet, Kaymakamın devlet yönetimini kişisel bir husumete döndürmesine alet olmaktan kurtarılmalıdır. Yargı temsilcileri, yerel iktidar elitinin dayanışması adına gazete ve gazeteciyi yok etme anlayışını paylaştıkları görüntüsünden sıyrılmalıdırlar.
Basın özgürlüğü konusunda titizliğini bildiğimiz Sayın Cumhurbaşkanı, gazeteci kökenli Sayın Başbakan ve sayın bakanlarla geleceği yönetme iddiasındaki siyasetçiler bu oyuna daha fazla seyirci kalmamalı ve gereğini yapmalıdır.
Datça'da bir gazeteci ve gazete linç ediliyor. Bu 21. yüzyıl Türkiyesi için acı ve hüzün verici bir görüntüdür. ÇGD bu linçe seyirci kalmayacak, bütün gücünü gazetenin yaşaması, gazetecinin de görevini yapabilmesi için seferber edecektir. Bu çerçevede üyesi olduğu Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FİJ)'i bilgilendirmiştir ve uluslararası bir dayanışma kampanyası başlatılması için gerekli çağrıyı yapmıştır.
Biz 'sorun uygulamada' diyenleri haklı çıkaran bu olayın seyircisi olmak istemiyoruz. Seyirci olmak istemeyenleri de Sinan Kara ile dayanışmaya çağırıyoruz.
Kara, bugün basın özgürlüğü mücadelesi verenler için bir simgedir ve bir sınavdır. Basın ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma hakkı, demokrasi ve özgürlükler mücadelesinde sınıfta kalmamak için şimdi Sinan Kara ile dayanışma içinde olduğumuzu göstermek gerekiyor.
Datça'da baskı, sansür ve yok etme amaçlı bir oyun sergileniyor ve ÇGD olarak biz, özgürlüklerden yana herkesi bu oyunu şiddetle protesto etmeye çağırıyoruz.