Bugünkü yazınızı, Bağlar'da ikamet eden bir vatandaş, bir genç ve bir kadın olarak ama aynı zamanda birlikte yaşama olan inancımı güçlendiren öngörüsüne ve sağduyusuna güvendiğim bir yazarın yazısını okumakta olmaktaki güvenle okumaya başladım. Devam ettikçe rengim attı, ta yüreğimin derinliklerinde ekşi erik tadında bir ekşime duydum. Sonra giderek sinirlenip öfkelendim. Tekrar ve tekrar okudum. Üçüncü ve son kez okuduğumda çok yorgun hissediyordum kendimi, büyük bir hayal kırıklığı ve üzüntüyle çökmüştüm oturduğum koltuğa.
Yanılmış olmaktan üzgünüm ve kızgınım kendime size bunca zaman bu kadar inandığıma.
Neden mi? Çünkü yazınızın hiçbir bölümüne katılmıyorum. Katılmama gerekçelerimi doğrudan içimden geldiği gibi sizinle paylaşmaya çalışacağım aşağıda:
Bu yazıyı yazarken 5N1K'nın hangilerini uyguladınız? Bence...
Ne: DTP'li yerel yönetimler ve hizmetlerini karalamak.
Ne zaman?: Hemen şimdi.
Nerede?: Görüldüğü her yerde. Uygun olan her araç ve her yöntemle. Ama sizin başyazınız vardı. Orası uygun şimdilik.
Nasıl?: Her ne kadar künyesinde 'Radikal, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir' diye yazsa bile besbelli Radikal'in verdiği başka sözler de vardı. Duyuyordum, okuyordum ama bir türlü inanmıyor inanmak istemiyordum. Artık biliyorum. Nasıl olduğu önemli değil gazetenin başyazısı olarak yayınlasın hele bir kere.
Bence hiçbir somut veriye dayanmamış, hiçbir insani ve mesleki etik prensibe riayet edilmemiş asla ama asla Bağlar Belediyesi gerçekliğini yansıtmayan tamamen maksatlı ve art niyetli bir yazı.
Niye?: Emir aldınız. Briefe edildiniz. Doğan grubu AKP hükümetini destekliyor. Radikal bu destek hattınız az gerisinde kaldığı için 'operasyon' yiyip fırçalandı. Operasyonun hemen ardından yayıncılık çizgisinde 'değişim' gördük. 38 Nazi Almanya'sını aratmayacak sokaklarımızdaki linç ve faşizm havasına 'radikal' bir katkı sunmalıydı. Bunu en üsten yapmalıydı ki konfirme dilsin. Akreditesi yenilensin ve update olsun.
Kim: Yurdusev Özsökmenler. Çünkü o bir Türk. Çünkü O bir kadın. Çünkü O bir gazeteci. O bir antropolog. Çünkü O her şeye rağmen birlikte yaşayabilmenin üretebilmenin ölçülebilir somut göstergesi ve zemini. Çok iyi seçilmiş bir hedef. Tebrik ederim sizi.
Bu benim 5N1K beyin fırtınam. Kabul edersiniz ya da etmezsiniz. Ben hiç olmazsa birden fazla seçenek üzerinde duruyor ve mümkün olduğunca background'ları ve belgeleri olan (briefing, Meclis Başkanı; andıç, Genelkurmay, ırkçılık, faşizm, ayrımcılık) keyword'lerden yola çıkarak oluşturuyorum teorimi. Ya siz?
Siz yazınızı yazmadan önce bir kere olsun bile Bağlar'a gelme lütfunda bulundunuz mu? Ya da Bağlar Belediye ve hizmetleri ile ilgili bir dokümana göz attınız mı?
Ya da mütevazı!! davranıp sayın Başkanı telefonla aramayı denediniz mi? Olmadı asistanınıza Bağlar'da yaşayan 5 tane vatandaşla rastgele telefon görüşmesi yapıp genel bir izlenim edinmeye çalıştınız mı? (sanmıyorummmmmm)
Sayın Berkan;
1-) Bağlar'ın nüfusunun 350 bini geçtiğini bu nüfusun % 68'inin zorunlu yerinden edinme ile geldiğini biliyor musunuz?
2-) Bağlar'ın 12 mahallesi var. 12 mahallenin 7'si tamamen göçle oluşmuş.
3-) Bağlar nüfusunun %47.6'sı 16 yaş altı. Yani 160 bin çocuktan bahsediyorum. 26 tane ilköğretim var. Bunların sınıf ortalaması 50.2. Sadece bir ilköğretimin öğrenci mevcudu 5600.
4-) Bağlar'da merkezi hükümet tarafından kurulmuş hizmet vermekte olan tek bir sosyal çalışma (kütüphane, gençlik merkezi, yaşlılar evi vb.) yoktur. Tek bir hastane yoktur. Sadece birkaç banka şubesi ve birkaç sağlık ocağı bulunmaktadır.
5-) Diyarbakır'da işsizlik %60'ların üzerinde Bağlar'da ise bu oran % 80'lerin üzerindedir.
Ve Bağlar Belediyesinin merkezi hükümetin tüm sistematik ayrımcılıklarına karşı hem Bağlar'ın altyapı ve fizyolojisine hem de bence en önemlisi her alanda tüm öncelikli dezavantajlı sosyal gruplara yönelik bölgesel düzeyde model olabilecek projeler ürettiğini biliyor muydunuz?
İkinci mesele temsil ettiğiniz gazete böyle yapacaksanız sayın Berkan, Hürriyet gazetesine geçmenizi öneririm. Zaten bu çizgide yayın yapan çokkk gazete ve gazeteci var? Neden buna ihtiyaç duydunuz ki?
Peki sayın Berkan ben ne diyeyim şimdi size? Beni nasıl ikna edebilirsiniz bu ülkede gerçekten bir ayrımcılık yapmadığınıza? Yazılarını gelen direktiflerle yazmadığınıza.
Tabiii beni dikkate almayabilirsiniz. Sonra ne olacak hani so what? Bir akşam gelip bizi götürecekler. Belki de evlerimizi ve şehirlerimizi, Bağlar'ı başımıza yıkacaklar. Mutlu olacak mısınız o zaman? Erinç duyacak mısınız? Gönençlenecek misiniz? Hangisi?
Ama ya bir gece sizi de götürmeye karar veririlerse ansızın? Ya sizi konfirme etmekten vazgeçip kızarlarsa sayın Berkan? Dönüp baktığınızda arkanıza kimse ol(a)mayacak.