Çocukların darp edildikleri, çırılçıplak soyuldukları ve hayalarının sıkıldığı olaylar sonrasında, Cumhuriyet Savcılığı kovuşturmaya yer olmadığı kararını verirken şikayetçi çocuklar hakkında ise polislere iftira ettikleri gerekçesi ile suç duyurusunda bulundu.
Ordu'da 2 Ekim 2005 tarihinde gerçekleşen olay gazetemizde "Çocuklara Ebu Garib işkencesi" manşeti ile yer almıştı.
Bir mağazanın açılışı sırasında düzenlenen Tarık Mengüç konserinde yaşanan kazanın ardından gözaltına alınan çocuklar, karakolda dövüldüklerini, ölümle ve tecavüzle tehdit edildiklerini iddia etmişler, aynı zamanda polislerin kendilerini çıplak fotoğraflarını çekmekle tehdit ettiklerini dile getirmişlerdi.
Gözaltına alınan E.B, hayalarının sıkıldığını anlatmıştı. Aileleri tarafından Ordu Devlet Hastanesi'ne götürülen çocukların bedenlerinde morluklar ve kesikler olduğu saptanmış ve hastanede kamera ile görüntüler kaydedilmişti.
Eziyet iftirası
Yaşanan olaylar sonrasında çocukların aileleri, 7 polis hakkında Ordu Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundular. Ancak gelinen süreçte delil yetersizliği nedeni ile suçlu polisler hakkında kamu adına kovuşturmaya neden olmadığına karar verildi.
Kararda "Meydana gelmemiş bir olaya ilişkin olarak adı geçen şüphelilere işkence ve eziyet yakıştırması iftirasında bulunan olayın mağdurları hakkında, iftira suçundan soruşturma başlatılmasına" sözleri kullanılarak çocuklar hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Kararda, çocukların vücutlarında tespit edilen izlerin işkence ve eziyet sonrası oluşmasının mümkün olmadığına da yer verildi.
E.Ç'nin babası Erbay Çeküç çocukların suçlanmasının haksızlık olduğunu dile getirerek "Yargıya güvenim sıfır, sanki amire brifing veriliyormuş gibi hazırlanmış karar. Endişe ediyorum. Çocukların çektikleri yetmezmiş gibi bir de yargı karşısına çıkacaklar. Oğlumun psikolojisi bozuk.
Geceleri uyanıyor. Panik atak oldu. Doktora götürdük; çocuğum hâlâ psikolojik yardım alıyor. Savcı bizim gösterdiğimiz şahitleri dinlemedi. Yakınması; çok dosya var şeklinde oldu. Onun hakkında da suç duyurusunda bulunacağız. Taraflı karar vermiştir" dedi.
HSYK'ye götüreceğiz
Kararı gazetemize değerlendiren İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Yusuf Alataş, "Tüm çabalarımıza rağmen halen, bu kadar açık bir vakada dahi, yargıdan böyle bir karar çıkmış olmasına şaşırmamak mümkün değil.
İşkenceye karşı mücadele çerçevesinde Ordu'daki olayla ilgi olarak bir heyet oluşturmuştuk. Bir rapor düzenledik ve genel merkezimizde bunu kamuoyuna taşıdık. Biz en azından dava açılabileceği görüşündeydik" diye konuşarak polislerin açık ve net bir şekilde korunduklarını söyledi.
Benzer olaylarda şikayete gidilmemesi için halka gözdağı verildiğini dile getiren Alataş, yasal düzenlemelerin havada kaldığına vurgu yaptı. Alataş, Bu kadar açık ve net bir olayda savcı rahat bir karar veriyor. Biz İHD olarak bu konuyu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) götürmek niyetindeyiz. Olayın kapatılması, mağdurlara soruşturma açılması gibi hak aramanın önüne set çekecek kamu görevlileri ile iglili her zaman çalışmalarımızı sürdüreceğiz" dedi.
Kararda iddialara yanıt yok
Konuya ilişkin açıklama yapan Avukat Meryem Erdal, sonucu gazetemize değerlendirdi. Erdal, "Yaptığımız heyet incelemesinde kayıt dışı gözaltı söz konusu. Çocukların özgürlükten yoksun bırakılma kuralları ihlal edilmiş durumda. Yasadışı ve keyfi bir uygulama. İki ihlal var birincisi yasadışı keyfi gözaltı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali var. İkincisi işkence yasağı anlamında bir ihlal söz konusu. Birinci ihlale dair hiçbir soruşturma yok. İşkence iddiası zaten haklı bulunsaydı o iddia da kanıtlanacaktı" şeklinde konuştu.
"Savcılık kararı işkence iddiasının yersizliğine ilişkin bir karar ve iddialara yönelik bir yanıt içermiyor. Takipsizlik kararı ile birlikte mağdurlar hakkında iftira nedeniyle soruşturma başlatılması bu şu anlama geliyor; işkence mağdurlarına susun mesajı veriliyor. Her işkence mağduru kaçınıp kendini alıkoyacaktır şikayet etmekten. Takipsizlik kararları oldukça yüksek. Bu durumda takipsizlik kararı verilen iddiaların cezalandırılması söz konusu olacak ve bu işkence yasağı ile bağdaşmayan bir yaklaşım tersine yasak işkencenin etkili bir şekilde soruşturulmasını ve yargılanmasını gerektirir" diyen Erdal, mağdurların cezalandırıldığı değil insanların haklarının aradığı bir ortamın sağlanmasının gerekliliğini vurguladı.
Karara itiraz
Çocukların avukatı Simla Türkmen, karar hakkında şunları söylüyor: "Karara itiraz ettik. Tekrar değerlendirilecek. İki hafta içinde sonucun çıkacağını sanıyorum. Hukuki sürece ve her türlü kararı hazırlıklıydık. Savcı delilleri inandırıcı bulmuyor. Çocuklar hakkında suç duyurusunda bulundu büyük ihtimalle dava açılacak gibi görünüyor.
Savcının tavrına dikkat çekilmişti
Gazetemizin 15.10.2005 tarihli nüshasında yayınlanan haberde Avukat Meryem Erdal, olayda polisin imza attığı usulsüzlüklerin yanı sıra savcının tavrının da düşündürücü olduğunu belirtmişti.
Erdal, savcılığa suç duyurusunda bulunan çocukların ailelerinin, savcının olumsuz tavrı ile karşılaştıklarını da anlatarak, böyle bir suç duyurusu alan savcının çocukları doğrudan adli tıbba sevk ederek darp izlerini belgelemesi gerektiğini dile getirmişti.
Erdal, savcının bunu yapmak yerine ailelere "Bu hikayelere inanıyor musunuz" diye sorduğunu söylemişti. Böyle bir yaklaşımın bağımsız ve tarafsız olması gereken savcının bağımsız olmadığını gösterdiğini belirten Erdal, devlet hastanesinden alınan raporun da delil olabileceğini, ama savcının aileleri adli tıbba sevk etmeyerek işkencenin kanıtlanmasını zora soktuğuna dikkat çekmişti. (SS/KÖ)