Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları İnceleme Komisyonu raporlarını açıklayınca; İzmir Barosu İHM üyesi avukatlar 2000 ve 2001 yıllarında 13'ü Bakırköy kadın ve Çocuk Tutukevi'nde yaşanan olaylarla ilgili, iddia edilen tarihlerde görevli kişiler hakkında 24 ayrı suç duyurusunda bulunmuştu.
Avukatlar, İstanbul, Kadıköy, Yel değirmeni Karakolu görevlileri hakkındaki suç duyurusu dilekçelerinde, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu raporlarına atıfta bulunmuştu:
* İddiaların faili durumundaki kamu görevlilerince yasaların amir hükümlerine aykırı davranarak suç işlenmiştir.
* Hukuka ve yasalara aykırı olarak, görevleri nedeniyle en başta sağlık ve güvenliklerini korumakla yükümlü oldukları kişilere işkence ve fena muamelede bulunan, bu muamelelere seyirci kalarak iştirak eden, bu şekilde görevlerini ihmal ve suiistimal eden görevliler hakkında kamu davası açılarak cezalandırılmalarını talep ederiz.
Kimlik ve adres gerekli
Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı, kararını "mağdurların kimlik ve adreslerinin tespit edilememesini" gerekçesiyle verdi.
Meclis Komisyonu, mağdurların, isimlerin verilmesi halinde, yeniden zor durumda kalacağı nedeniyle Savcılık talebini ret etmişti.
Kadıköy Cumhuriyet Başsavcı Vekili Nihat Çakar, Komisyona iki kez başvuru yapılmasına karşın olumlu yanıt alınamamasını eleştirdiği ret kararında;
"İddiaları kamuoyuna mal eden kişi ve kurumların da sorumlulukları vardır. Ancak Meclis Komisyonu mağdurların kimliklerini bildirmemiş ikinci talebimize yanıt bile vermemiştir." dedi.
Karar metnine göre, 26 Haziran 2000'de TBMM İnsan Hakları Komisyon Başkanlığına gönderilen yazıya, 21 Temmuz 2000'de gelen yanıt şöyle:
"Raporda ifadeleri yer alan tutuklu ve hükümlülerin, anlattıklarını dışarıda söyledikleri takdirde maalesef güç koşullara düşürülebileceklerine inandığımız için kimliklerini bildiremeyeceğiz."
Savcılığın 10 Ocak 2001'de gönderdiği aynı talepli yazıya ise yanıt gelmedi.
Kadıköy Cumhuriyet Başsavcı Vekili Nihat Çakar imzalı takipsizlik kararında, işkencenin ulusal yasalar ile Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce suç olarak kabul edildiği belirtildi.
Çakar, kararı gerekçelendiriyor:
* Kişinin beden bütünlüğü ve onurunun dokunulmazlığını hedef alan işkencenin engellenmesinde birinci görev yargı mensuplarına düşmektedir.
* İddialara ilişkin hukuki gerçekleri araştırıp bulmak ve dava açmak
zorunda kalan savcıların yanında iddiaları kamuoyuna mal eden kişi ve kurumların da sorumlulukları vardır.
* Mağdurların kimliklerinin tespit edilememesi nedeniyle dava açılamadı.
* TBMM İnsan Hakları İzleme Komisyonu'na kendilerine işkence yapıldığını rahatlıkla anlatan mağdurların iddialarını yargı mensupları karşısında anlatma isteksizliği iddiaların samimi olmayacağı kanaatini uyandırmaktadır.
Komisyon raporunda
Demokratik Sol Parti (DSP) Milletvekili Sema Pişkünsüt'ün başkanlığını yaptığı dönemde Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu cezaevleri ile bazı karakol ve emniyet müdürlükleri hakkında rapor hazırlamıştı.
'Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi Raporu 1998 - 2000' isimli raporda bir çok tutuklu ve hükümlü çeşitli yerlerde işkence gördüklerine dair iddialarda bulunmuştu. (NM)