Bunun üzerine CUPE anti-semitizmle suçlanmış, Yahudi grupların saldırılarına maruz kalmıştı. CUPE Ontario, İsrailli barış aktivistlerinden kampanyalarına destek vererek anti-semitizmi savunmadıklarını, desteklenmelerini isteyen bir açık mektup yayınlamıştı. Bu mektup üzerine İsrailli barış aktivistlerinden gelen yanıt, bugün İsrail'deki ve Filistin'deki durum üzerine çarpıcı bilgiler veriyor.
Mektubun özetle çevirisi şöyle:
"Biz İsrailliler olarak CUPE'un boykotunu desteklediğimizi, bunun onurlu ve cesur bir girişim olduğunu ve bu girişimin diğerlerinin de önünü açacağını yürekten diliyoruz.
Bizler, İsrail hükümetini eleştirilmesinin anti-semitik olduğunu düşünmüyoruz. Eğer öyleyse, Vietnam savaşına karşı gelmek de Amerikan karşıtlığıydı ya da Irak savaşına karşı gelmek de Kanada karşıtlığıdır. Adaletsizliğe, yıkıma ve eşitsizliğe karşı gelmek hiçbir zaman anti-semitik olamaz. İsrail'in dünyanın dördüncü büyük ordusuna sahip olduğunu da hatırlatarak, İsrail'in bir varolma tehlikesi içinde olmadığını da teyit ederiz.
İşgalin sona erdirilmesinden hem İsrailliler hem de Filistinliler kazançlı çıkacaklar. Fakat, buradan işgal eden ile işgal altında yaşayan, ezen ile ezilen arasında bir simetri olduğu anlaşılmamalı. Yine de İsrailliler de ölüm, yükselen militarizm ve insan hayatının sürekli değersizleşmesiyle karşı karşıyalar. Özellikle insan hayatı sosyoekonomik olarak sürekli değersizleşmekte ve post-travmatik stres bozuklukları artmakta.
İsrail hükümetleri bugüne dek toprak genişletmek için büyük harcamalar yapageldiler. İşgal olmasaydı İsrail bu paraları sosyal politikalar için kullanabilirdi. İşgal altındaki Filistin topraklarında büyük askeri birlikler bulunuyor. Apartheid Duvarı'nın yapımının bir mili için 4 milyon dolar harcanıyor ve bu duvarın 400 mil olması planlanıyor. 6000 konutun yapımı halen devlet tarafından sübvanse ediliyor. Sadece geçen yıl 12 bin yeni yerleşimci Batı Şeria'ya yerleşti. Bu sayı Gazze'den çıkartılan yerleşimcilerden 4 bin kişi daha fazla. İşgal altındaki Batı Şeria'da sadece İsraillilerin kullanabildiği yerleşimler arasındaki karayolu bağlantıları, gözlem kuleleri ve kontrol noktaları için çok yüklü paralar harcanıyor.
Bütün bunlar büyük ekonomik bedellere karşılık gerçekleştirilirken, İsrail nüfusunun dörtte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Her üç çocuktan biri aç. Ve her dört yaşlıdan biri yoksul. İsrail'de intihar edenlerin yüzde 50'den fazlası 65 yaş ve üstünde. En üzüntü verici istatistikse Holokost'tan kurtulanlarla ilgili olanı. Soykırımdan kurtulan Yahudilerin yüzde 40'ı, yani 170 bin kişi korkunç bir yoksulluk ve sefalet içinde yaşıyor. Soykırımdan kurtulanların özellikle de İsrail'de bu durumda olmaları utanç verici.
Ekonomik durumun kötüleşmesi şiddetin artışını da beraberinde getiriyor. İsrail polisi 2006 yılının ilk aylarında gençler arasındaki şiddet artışının yüzde 24 olduğunu bildirdi.
Filistin tarafındaysa her şey çok daha kötü. Filistinliler için İşgal gece yarısı hoparlörlerden evlerini boşaltılmasının istenmesi demek, yaz, kış, gece gündüz demeden. İşgal kontrol noktalarında uzun bekleyişler demek. İşgal bir çiftçinin tarlasına gitmesi için özel izne tabi olması ve bu izni genellikle alamaması demek. İşgal toprakların çalınması, 100 yıllık zeytin ağaçlarının sökülmesi, hasta insanların ölmesine sebep olabilen sokağa çıkma yasakları demek. İşgal bazı evlerin birkaç dakika içinde moloz haline gelmesi demek.
İşgal hapsedilmek demek. Ocak 2006'da 9 bin Filistinli İsrail hapishanelerindeydi. İsrail işgali Apartheid demek.
Su, yol, ev yapımı ve kontrol noktaları bunun kanıtı. Batı Şeria'da elde edilen 960 metre küp suyun Filistinliler tarafından kullanılmasına izin verilen kısmı sadece onda bir. Gerisi İsraillilere gidiyor. Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinlinin yılda 36 metre küpten fazla su kullanmasına izin verilmiyor. Fakat bir İsrailli yerleşimci Batı Şeria'da 2,400 metre küp su kullanabiliyor.
Filistinliler Batı Şeria'da yerleşimciler için yapılan yolları kullanamıyor. İsrail yeni yerleşimleri yapmaya devam ederken, Filistinliler yeni ev yapamıyor ya da evlerine oda ekleyemiyor.
Kontrol noktaları da son dönemde kendi içinde ayrıldı. İsrailliler, turistler ve yurt dışından gelen Yahudiler işgal altındaki Batı Şeria'dan İsrail'e 11 kontrol noktasını kullanarak geçebiliyorlar. Filistinliler ise İsrail'e işlerine ya da sağlık kontrolüne gitmek için normal yollardan uzak arka yollardan dolanarak ve geçerli izinleri olduğu takdirde girebiliyorlar.
Bütün bunlardan dolayı biz İsrailli Barış ve Adalet Arayanlar olarak CUPE'un başlattığı boykot için minettarız. Boykot ve yoksun bırakma, hükümetler üzerine şiddet kullanmadan baskı kurma mekanizmalarıdır. Ve şu anda İsrail'in Filistinliler ve toprakları üzerindeki işgali sona erdirmesi için acilen ihtiyaç duyulan eylemlerdir.'
İsrail'in havadan, karadan ve denizden bombardımana tuttuğu Gazze'de her gün siviller ölüyor. Filistin İnsan Hakları Merkezi'nin (FİHM) 8-14 Haziran haftasına dair verdiği raporda, 7'si çocuk 28 Filistinlinin İsrail tarafından öldürüldüğünü bildirdi. Aynı hafta boyunca 20'si çocuk 76 Filistinli yaralandı. Batı Şeria'da ise Filistinlilere yönelik 40 baskın düzenlendi ve 12'si çocuk 49 Filistinli tutuklandı. İsrail polisi tarafından bir kez herhangi bir nedenle gözaltına alınan ya da tutuklanan hiçbir Filistinlinin hayatı boyunca İsrail'e girmesine izin verilmediğini de eklersek bunun nasıl etkileri olacağını da tahmin edebiliriz. Batı Şeria ve Gazze'de durum günden güne kötüye giderken CUPE'un başlattığı boykotun yaygınlaştırılması ve acilen uluslararası bir dayanışma ağı oluşturulması gerekiyor. (TS/TK)