Kimisi yıllar önce kimisi yalnızca birkaç ay önce Türkiye'ye gelen İranlı aileler din değiştirdikleri, yani Hıristiyan olmayı seçtikleri için İran'da yaşamlarını sürdüremeyerek Türkiye'ye sığındılar.
İşte bu din değiştiren ailelerin çocukları İstanbul'daki İran İlköğretim Okulu'na alınmıyorlar. "İran Okulu"nu 1886'da dönemin şahı Rıza Pehlevi Osmanlı'da yaşayan İranlıların çocukları için İstanbul'da kurmuş.
Bu çocuklar için kilisede cemaat içinden ders verebilecek bilgiye sahip olanlar gönüllü olarak öğretmenlik yapıyor.
Çocuklar kilise koridorlarında koşup oynuyorlar. Yaşamlarının bütün kötü koşullarına rağmen keyifleri yerinde, çocukça şımarıklıklardan da eksik kalmıyorlar.
Aria bambaşka bir çocuk...
7 yaşındaki Aria Bayati ve 16 yaşındaki Saman'la konuştuk. Aria'nın ailesi 4,5 yıl önce Türkiye'ye gelmiş. Aria etrafta koşup duruyor, küçük ve patlak bir topla oynuyor, çay içiyor, beğenmeyip suratını ekşitiyor, kendine eğlence bulmakta hiç zorlanmıyor.
Saman, annesi ve kardeşi babasının yanına gitmek istiyor
Saman'ın Hıristiyanlığı seçen babası İsviçre'de bir kilisede çalışıyormuş, o da annesi ve küçük kardeşiyle birlikte babasının yanına gitmeye çalışıyor. 7,5 aydır İstanbul'dalar.
Simin çocukları nasıl diploma alır diye düşünüyor
Aria'nın 37 yaşındaki annesi Simin Ebuzeyd büyük oğlunun Hıristiyan olduğu için Türkiye'deki İran Okulu'ndan kovulduğunu o yüzden Aria'yı doğrudan kilisedeki derslere getirdiğini anlatıyor:
"İran'da yaşayamadık bu şartlarda. Kocam burada ayakkabı işindeydi 5-6 ay önce ayrıldı işten, burada gönüllü olarak çalışıyor. Ama geçinmek zor. Çocuklara kilisede ders veriyoruz. Ama bir okuldan mezun olmuş olmayacaklar sonuçta. Ağustos'ta İran Okulu'nda bütünleme sınavına girebilecekler belki. Öyle olursa diploma alabilirler."
Simin bizimle konuşurken epeyi huzursuz. "Başımıza bir dert gelmesin" kaygısı hakim hepsinin üzerinde. Onları, hallerinden "çarpıcı" bir haber metni çıkarmak pahasına teşhir etmeyeceğimi söylüyorum... Bir koyvermişlik de var üzerinde...
Tedirginler...
Aria'nın babası Cafer Bayati, biz kiliseden ayrılmadan hemen önce geliyor, oradakilerin hepsinden biraz daha fazla tedirgin, doğal belki... Başlarına gelebilecekler hakkında çocuklardan daha çok şey biliyor... Fazla konuşmaya da meyilli değil. Cafer İran'dayken din değiştirmiş, karısı Simin'se Türkiye'ye geldikten sonra.
Bizi onlarla buluşturan Fatema Guderzi çevirmenliğimizi de yaptı. O da İstanbul Üniversitesi Florence Nightengale Başhemşirelik Bölümü'nde okuyor. 10 yıldır İstanbul'da. (NZ)