Muhtemelen İslami feministlerin kadın sorunlarına çözüm arayan dinde reform savunucuları ile fikir birliğinde olma tercihleri ve feminist olarak adlandırılmaktan çekinmelerinin nedeni de budur.
Buna rağmen İslami Feminizmin İran'da 30 yıldan uzun bir tarihi olduğunu vurgulamak isterim. Bu hareket, Müslüman kadınların bağımsız kimliğini vurgulayarak İran toplumunun yarı geleneksel yarı modern karakterinden kaynaklanan toplumsal boşluğu doldurmaya çalışmıştır.
Bu hareketin içindeki aktivistlerin bilinçli ya da bilinçsiz olarak gerçekleşen katılımları, Müslüman Kadınlar Hareketi olarak bilinen bağımsız bir olgu ile sonuçlandı. Toplumun tüm sınıfları içinde bu grubun çok sayıda üyesi mevcuttur.
İslami feminizmi, onun tezini ve karşı çıkışını anlamak için onun unsurlarını ve bunların tüm özelliklerini ayırt etmek zorunludur
İlk Unsur: Evrensel Feminizm ile olan ortak noktalar.
İkinci Unsur: İran feminizmin toplumsal özgünlükleri.
Üçüncü Unsur: Dini reformların kadın hareketi üzerindeki özgün etkileri.
Kalp, kollar, bacaklar ve beyin
Bu unsurlar İslami Feminizmi vücuda getiren faktörler olarak görülmelidir: Birinci unsur İslami Feminizmin kalbidir; ikinci unsur bacakları ve kollarıdır üçüncü unsur ise başı ve beynidir.
İlk Unsur: Evrensel Feminizm ile olan ortak noktalar:
1) Benzer tanımlamalar: Feminizmin etraflı tek bir tanımını yapmak güçtür. Ama asgari bir tanım yapmak gerekirse: kadınların toplumsal cinsiyet temelinde bir ayrıma konu olduğuna inanan kişi feministtir.
Bu nedenle kadınların belirli ihtiyaçları göz ardı edilir ve yerine getirilmez. Ve bu ihtiyaçları elde etmek için sosyal, iktisadi ve politik yapıda önemli değişiklikler olması zorunludur(I)..
2) İdeolojik yaklaşımlardaki farklılıklar: Feminist fikirler liberalizm, sosyalizm ve Marksizm gibi, eski ya da yeni düşünce öğretilerinin etkisiyle şekillenmiştir Feministler arasındaki ayrım genelde bu ideolojiler içindeki konumları ile belirlenir.
3) İç dinamikler: Feminizm kuşak farklılıkları, ulusal sınırlar ve zamanın ruhunu anlamak (çağdaş tarih) gibi meselelerin de etkisiyle esnekleşmiştir. Sürekli olarak içsel yansımalar ve değişim süreçleri ile iç içe olmuştur.
4) Feminizmin başkaldırısı: Feminist fikirler, yalnızca ideolojik inancın ya da zaman ve mekana bağlı sosyal ve kültürel değişimlerin bir sonucu değildir. Bu fikirler sadece kendilerini çevreleyen diğer fikirler ve ortam ile etkileşim içine girmezler, aynı zamanda onlar, söz konusu ortamı da eleştirirler. Bu eleştiriler sıklıkla yıkıcılık sınırına erişirler.
5) Ataerkil sistemin reddi: Ataerkil sistem kadının hem kamusal hem de kişisel alanda eşitsizliğe maruz kaldığı duruma işaret eden bir terimdir. Ataerkillik erkeklik ve dişilik tanımlarına belirli bir anlam yükleyen toplumsal bir çerçevedir.
6) Toplumsal cinsiyete dayalı düşünce yapıları: Feminizmin zorlu görevinin çeşitli stratejileri mevcuttur: Erkek merkezci, androjen ve cinsiyet merkezci. Söz konusu stratejiler cinsiyet ve sekse verilen öneme dayanır.
Seks Temelli Farklılıklar:
Bazı feministler, erkek ve kadın arasındaki farklılıkların ayırt edilmesinin, kadınların baskı altına alınmasının nedeni olarak, biyolojik, dolayısıyla seksüel farklılıkların üzerinde durmaktadırlar. Bu yaklaşım üreme için gerçekleştirilen cinsel deneyimdeki radikal farklılıkların cinsel eşitsizliğin devamı için temel teşkil ettiğini önermektedir.
Cinsiyete Dayalı Farklılıklar:
Bu ayrım toplumun erkeklik ve kadınlık rollerini nasıl kurduğu üzerine odaklanır. Kadının toplumsal kimliğinin, cinsiyet ile belirlendiğini savunan ilk gruptan farklı olarak bu görüşe inananlar, cinsel kimliklerin kültürel anlamlar çerçevesinde oluştuğu görüşündedir.
İkinci Unsur: İran Feminizminin Toplumsal Özgünlükleri
Genel olarak feminizme ilişkin bahsi geçen temalar İslami Feminizmle de ilgilidir. Ancak ilk kuşak İslami Feministlerin 1960'ların politik şartlarından etkilenerek diktatörlüğe karşı İslami aktivizme katılan devrimciler olduğu bir gerçektir.
Daha sonra siyasi dini liderlerin savundukları dinsel reformcu fikirleri benimsemişlerdir. Bu kuşağın sosyal ve politik deneyimleri yavaş yavaş bu kadın aktivistleri cinsel ve seksüel ayrımcılık kökenli kısıtlamalar ile yüz yüze getirmiştir. Bunun sonucu ise, üçüncü kuşakta açıktan açığa ifade edilen bir İslami Feminizmin evrimleşmesi olmuştur.
Bununla birlikte bu formülasyon geçtiğimiz yüzyıl İran'ının politik geleneğini takip eder. Siyasi protestolar sayesinde, sosyal ve politik alanda kadınların siyasi partilere ve toplumsal hareketlere dahil olması mümkün olmuştur. Protestolar sindirildiği anda kadınlardan evlerine geri dönmeleri beklenmiştir.
Ancak, her sindirme sonucunda, toplumsal kimliklerinin ve pozisyonlarının korunması talebini dile getiren bir kadın topluluğunun, artan bir güçle oluşmasına yol açtı. Bu sürecin işleyişini, erken 20. yüzyıl anayasal devrimi sırasında kadınların okullarda ve yayın evlerinde toplumsal yerlerini elde ederlerken görüyoruz. Bu gelişme feminist yazının ortaya çıkmasına öncülük etti.
1960'lardaki köklü siyasi değişim ve ideolojik çeşitlilik, devrimci İslam kadınlarına, evlerine dönmeye zorlanmalarından önce, feminist yazını üretmenin ötesine geçme fırsatını verdi. İslam reformcularının fikir ve düşüncelerinin de katkısıyla bu kadınlar, günümüz İslami Feminizminin temellerini yarattılar ve gelenekçilere karşı cesurca direndiler. İslami Feminizm içindeki değişim süreci gerçekten de İran Feminizmi'nin toplumsal özgünlüğü tarafından etkilendi. Söz konusu sosyal özgünlükler şöyle sıralanmaktadır:
I. İran Feminizmi cinsel-yapısal farklılığın bir ürünüdür
Gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi, İran Feminizmi İran'a özgü toplumsal ayrılıkların varlığına verilen bir cevaptır. Aynı zamanda söz konusu ayrılıkları sınıflandırmaya yönelik bir çabadır.
Geçmişte İran toplumunun sahip olduğu gelenekçi karakter dolayısıyla, kadınlar eşlerinin ardından geliyorlardı ve sosyal ya da siyasi bir role sahip değillerdi.
Bu nedenle geçmiş dönemlerde cinsiyet ayrılığı sosyopolitik yapı üzerinde etkinlik sahibi değildi. Sonraları bir dizi toplumsal dönüşüm geçiren İran'da kadının toplumsal ve iktisadi konumu değişti. Bu gelişmeler kadınların özgürlük isteklerini teşvik etti.
II. Sınıf unsuru ve oligarşinin etkileri
İran feministleri oluşum süreçleri sırasında sınıfsal farklılıklardan etkilendiler. Erkeklerin daha fazla siyasal hareket alanı elde ettiği her koşul kadınları sosyal ve politik yaşamda daha dinamik aktörler olmaları için harekete geçirdi
III. İran Feminist Hareketi içinde oligarşinin ve seçkinlerin liderliği
Toplumsal protesto eylemleri sonucu oluşan cinsel farklılık, alt ve orta sınıf mensubu kadınların harekete geçmelerine yol açsa da, feminist hareketin liderleri, rejim yönetiminde yer alan aile çevrelerine yakın kişilerden oluşmuştur. Bu nedenle, İran Feminist Hareketi'nin liderliği seçkinlerin elindedir.
IV.Önder feminist örgütlenmelerin yukarıdan aşağıya hiyerarşik dinamikleri
Geçtiğimiz yüzyılda kadınları toplumsal ve politik hareketlerde önemli bir güç olarak harekete geçirme taktiği, önde gelen feminist örgütlerin, aşağıdan yukarıya bir yapının tersine, yukarıdan aşağıya yönelimli bir dinamik uyarlamalarına yol açtı .
Aşağıdan yukarıya hiyerarşiden kopuşun bir sonucu olarak, ilk toplumsal hareketler, sosyal farklılıklar etrafında görülmeye başladılar ve daha sonraları, gerçek sosyal hareketler ortaya çıktı.
Bu eylem biçimi sonuçta, öncü kadın örgütlerini kucaklayacaktır ve onlar tarafından benimsenecektir. Ancak İranlı Feministler göz önüne alındığında, kadınların siyasi partilerden ve kamu örgütlerinden ayrılmaları, özgün kadın örgütlerinin kurulmasına yol açmıştır ve onlar da halk tabanında mobilize olmaya başlamışlardır.
İslami Feminizmin toplumsal temeli İran'daki kadın hareketinin hassasiyetlerinden ayrı tutulamaz. Bununla birlikte İslami İran Feminist hareketi ve İran Feminizm Hareketi arasındaki gerçek fark dini reformist hareket etkili ideolojik yaklaşımlardan kaynaklanıyor..
Bu hareket İslami Feminist faaliyetlerinin ana ekseni olarak kabul edilebilir ve belirli meselelere yönelik birçok farklı yaklaşıma sahip olması ayırt edici özelliğidir. Söz konusu farklılaşma, çeşitli dini reformist görüşlerden türeyen bir esinlenmeden geliyor.
Dini reformizmin islami feminizm üzerindeki belirli esin unsurları
I.)Dini Reformistler arasındaki temel farklılıklar
a) Dinin temel unsurlarını (usul-e din) ve kökenlerini düzeltmek.
b) Dinin ikincil unsurlarını (forou-e din) düzeltmek
Fark şu şekilde de açıklanabilir:
(i) Dini reformlara dayalı dini fikirlerin yeniden canlandırılması.
(ii) Dini olan ve olmayanı ayırt etmeye dayanarak dini fikirlerin yeniden canlandırılması
2. Dini Sosyalizmin takipçileri
Devrim öncesinde Dr. Ali Shariati tarafından formüle edilen bu fikrin aydınlar ve öğrenciler arasında birçok destekçisi vardı. Dini sosyalizm birinci kuşak İslam kadını (devrimci kadınlar) üzerinde de önemli bir etkide bulundu.
Dinin ideolojileştirilmesi yöntemiyle, Sharati dine sosyalist bir temel sağladı. Sharati'nin dini görüşü yoğun olarak sosyal bilimlerden etkilenmişti.
Ama birinci kuşak kadınları asıl etkileyen, rol modelleri ortaya koyarken kullandığı kategorizasyon yöntemiydi.
Fatma ve Zeynep'i (Peygamberin kızı ve torunu) aile yapısı içindeki sosyalist örnekler olarak öne sürdü.
3.Dinamik dini hukuk savunucuları
Bu düşünce kolunun öne çıkan teorisyeni Ayatollah Morteza Motahari idi. Bu yaklaşım özellikle Kum şehrindeki İlahiyat Fakültesi aydınları arasında taraftar bulmuştu. Motahari'nin tezleri Mola Sadra'nın felsefesine dayanıyordu.
Dini bilginin gelenekçi kavrayışını esas alıyor ve projesinde dinin gizli kalmış yönlerini tasvir etmeyi temel alıyordu. Dinin temellerinin değil ikincil unsurlarının yeniden düzenlenmesi taraftarıydı .
Kullandığı yöntemin temeli ijtehad'ı (2) (içtihat - meselelerin islami hukuk uzmanları tarafından bağımsız olarak değerlendirilmesi) zaman ve mekanın gereklerine uygun olarak yeniden düzenlemekti.
Zamanın gereklilikleri üzerine tartışmalarında ve dinin temel unsurlarını korumak için şu felsefi yöntemden faydalandı: Geçici olan hayatın anlaşılmasında, değişimin aracılık etmesi. Çağın gereklilikleri ve İslam üzerindeki tezinde Motahari içtihadı, ara bir unsur olarak öne sürmekteydi.
İçtihat, dinin temel unsurlarından biri olmakla beraber zaman ve mekanın gerekliliklerine uygun biçimde meselelerin çözümlenmesi için kullanılan dinamik bir süreçtir.
Devrimden sonraki ilk 10 yılda Motahari'nin ikinci kuşak İslami Feministler üzerindeki etkisi oldukça belirgindir. Çeşitli alanlarda kadın haklarının ve islami emirlerin akılcı tanımlamasını yaparak çağın gerektirdiklerinin kadın haklarına dair değişimleri zorunlu kıldığını kabul eder.
4. Rasyonel din anlayışının savunucuları
Bu savın savunucuları geniş bir dini aydın grubundan ibarettir ( bu terim devrimden sonraki ikinci on yıldaki dini reformistleri tanımlamak için kullanılıyor). Bu topluluğun özel projesi dini inanışı rasyonalize etmek ve onu bir zorunluluk olmaktan çıkarıp bir hakka dönüştürmek üzerineydi.
Akılcı din anlayışını savunanlar içtihadı dinin ikincil unsurlarından biri olarak kabul eder. Kadın sorunlarının çözümü gereklidir ama tek başına yeterli değildir. Onlar sorunun gerçek çözümünün dinin temel ilkelerinin İçtihadı'nda ve yeni ufuklara ulaşılmasında yattığını düşünürler.
Bu grup dinin kadınların durumlarıyla ilgili olan temel yönlerinin kuran zamanındaki iktisadi yeterliliğin ve kültürün bir yansıması olduğunu kabul ederler. Bu görüş Kuran'ın ilahi doğası ve uygunluğundan taviz vermeyen bakış açısından esas itibariyle farklıdır. Bu nedenledir ki rasyonel düşünce öğretisine göre, kadınlarla ilgili birçok dini emir ve hakkın tesadüfi ve değişken olduğunu düşünülür.
Üçüncü kuşak islami feministlerin bu aydın grubunun taraftarı olduğu ileri sürülebilir.
İslami Feminizm üç kuşak üç soru
İslami feminizmin bileşenlerini dile getirdikten sonra İslami Feminizmin üç kuşağından bahsettim. Söz konusu üç kuşağın İran Feminizminin toplumsal şartlarından etkilenmesine rağmen bunların her üçü de evrimseldir ve son 30 yıldaki değişimin çok önemli birer parçasıdırlar.
Dini reformist hareketin tezahürlerinde feminist hareketi direkt olarak işaret etmediğini belirtmek gereklidir. İslami Feminizmin üç kuşağı toplumsal değişim süreci içerisinde dinamik ve devamlılık arz eden bir hareket olarak sorunlarına cevap aramışlardır.
Diğer bir açıdan bakıldığında kuşak farklılıklarının kaynağı bir dizi toplumsal unsurdur. Bunlar duygusal unsurlar, değerler üzerine kurulu akılcı unsurlar ve dini stratejik unsurlardır.
İlk kuşak için öncelikli feminist ideolojik eğilim islami sosyalizm olduğu zamanlarda eylemleri duygusaldı. İlk kuşağın sorunsalı kendi hayatlarını, dünya gerçekliğini ve toplumu tanımlama ihtiyacı ile anlamlar üzerineydi.
İlk kuşağın tarihi aynı zamanda akılcı olmayan ve duygusal bir tarihti. Bu nedenle Shariati'nin tanıttığı ve öne sürdüğü modeller onların ihtiyaçlarına cevap niteliği taşıyordu.
Peygamber ailesi mensubu kutsal kadınlara dayalı olan bu modeller (Kadijeh, Fatma ve Zeynep, peygamberin eşi, kızı ve torunu) kadınların ruhlarında yarı mucizevi ve karizmatik bir inanç oluşturma tasarısının bir parçasıydı.
Bu onların mücadele için içsel motivasyonlarını güçlendirmek amacıyla yapılmıştı. Devrimci kadınların karizmatik deneyimi Müslüman kadınların sadece şu temel sorusuna bir cevap verebildi: Ben Kimim?
Devrimden sonraki ilk 10 yılda sosyal ve politik şartların değişimi ile bağlantılı olarak ikinci kuşak feministler karizmatik eylemi belirli değerler dizisi üzerine kurulu olan akılcı eyleme dönüştürdüler. Benim görevim nedir? Bu soru ikinci kuşağın sorusudur.
Bu arayış cevabını dinamik dini hukuk ilmi çerçevesinde bulabilmiştir. İkinci kuşak feministlerin görevleri üzerine yoğunlaşması zamanın ve mekanın gerekliliklerine dayalı olarak kadın haklarının yeniden tanımlanmasına yol açtı.
Teolojinin ideolojileştirilmesi ve dinin zorunluluklar üzerinden yorumlanması kadının belirli geleneksel rollerinin kutsallaştırılmasına yol açtı. Geleneksel olandan moderne doğru dönüşen bir toplumda kadının gerçek rolü ve görevine verilen ideolojik teolojik cevaplar arasındaki çatışma bazı mücadele alanları açtı. Bu sorunsalın meyveleri üçüncü kuşak islami feministler tarafından toplandı.
Ancak üçüncü kuşağın " Benim haklarım nelerdir?" sorusunu yanıtlayabilmesi için dini aydınların belirli rasyonel arayışlarına katkıda bulunacak akılcı ve stratejik eylemleri kullanması gereklidir.
Ancak üçüncü kuşağın mücadele etmesi gereken ideolojik teolojinin savunucuları değil ama rasyonel İslamcılardır. Üçüncü kuşak feministlerin gerçeklik ve insan hakları diyalogları tarafından yönlendirilen akılcı eylemlerle bağlantılı olarak yaşadığı entelektüel değişim islami aydınların henüz yeni fark ettiği bir durumdur ve onların tepkisi dinamizmle değil tembellikle anılacaktır. (MAG/HG/CC/BA).
1) Rosalind, Delmar, "What Is Feminism? (feminizm nedir?" In Juliet Mitchell and Ann Oakley, eds. What is Feminism?
2) Ijtehad, Sadece sınırlı sayıdaki yüksek düzey din adamı tarafından uygulanma yetkisi olan bağlayıcı dini görüş yaratma eylemi.
* Halen gözaltında bulunan İranlı feminist ve gazeteci Mahboobeh.A.gholizadeh'ın bu yazısı, genel yayın yönetmenliğini de yaptığı İran ve İslam Ülkelerinde Kadın Öğretileri ve Araştırmaları Dergisi Farzaneh' ın Kış 2000, Cilt 5, 10. sayısında Farsça yayımlandı. Cihan Cinemre, yazıyı Haley Ghorayshi'nin İngilizce çevirisinden Türkçeleştirdi.