Pazartesi günü İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Emir Abdullahyan ve başka birçok hükümet yetkilisinin ülkenin Doğu Azerbaycan eyaletinde meydana gelen helikopter kazasında ölmelerinin ağır ihlallerden acı çeken İranlılar açısından insan haklarının geleceğini nasıl etkileyeceği dünyada en çok merak edilen konular arasında.
Ölüm komitesinde
Şahlığı deviren 1979 devrimini izleyen ilk yıllardan bu yana hiçbir üst düzey İranlı yetkilinin ciddi insan hakları ihlallerinden sorumlu tutulmadığını hatırlatan uluslararası hak kuruluşu İnsan Hakları Gözlem'in (HRW) İran ve Kuveyt Kıdemli Araştırmacısı Tara Sepehri Far, Reisi'nin bu ihlal mirasıyla çok yakından bağlantılı olduğunu kaydediyor. Far, pek çok ailenin, Reisi'yi hükümet eliyle işlenen en korkunç suçlardan dolayı adalete teslim edilmesini istedikleri yetkililer listesinin en başına yerleştirdiğini söylüyor.
Far 1988'de binlerce siyasi mahkuma idam cezası veren ve Reisi'nin de aralarında yer aldığı, "ölüm komitesi" olarak anılan dört kişilik mahkeme heyetinin adil yargılama standartlarıyla alay edercesine başında durduğu toplu infazların, insanlığa karşı suç olarak soruşturulması gerektiğini vurguluyor.
Jîna Mahsa Amînî'nin ölümünde pay sahibi
Reisi Cumhurbaşkanı olmadan önce İran'ın yargı kurumunun başkanıydı ve ve cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı dönemde de yürütme organının başıydı. 2019'da yaygın protestolara yönelik ölümcül baskılar ve Jîna Mahsa Amînî'nin ahlak polisinde gözaltında ölümü ardından 2022'de düzenlenen "Jîn, Jîyan, Azadî" (kadın, yaşam, özgürlük) protestolarına da yönelik birçok baskıcı politikanın önemli sorumluluğunu üstlendi. Reisi ayrıca adil olmayan yargılamalar sonrasında protestocuların infaz edilmesinde, barışçıl muhaliflerin yargılanmasında ve ülkenin insan haklarını ihlal eden, zorunlu başörtüsü yasalarının uygulanmasında da büyük sorumluluk sahibiydi.
Ancak İran'ın baskıcı mekanizmasının cumhurbaşkanının iktidarının ötesine geçtiğini kabul etmek önemli. Temel bir değişiklik olmadığı takdirde bu ihlallerin devam etmesi beklenir.
İran Anayasasıma göre cumhurbaşkanlığı seçiminin 50 gün içinde yapılması gerekiyor. Yetkililerin geçici olarak 28 Haziran tarihini kabul ettikleri haber veriliyor. Tarih boyunca İran başkanlık seçimleri özgür veya adil olmaktan uzak olsa da toplumun bazı kesimlerine ve adaylara sosyal ve siyasal özgürlükler de dahil kimi meselelere ağırlık vermeleri için sınırlı da olsa bir fırsat suna geldi.
On yılı aşkın bir süredir İran Muhafız Konseyi, uygun aday havuzunu daraltarak parlamento başkanının bile 2021 cumhurbaşkanlığı seçimlerinden dışlandığı bir uygulama çerçevesinde, seçilmiş organların hükümet politikasını etkileme alanı olmaktan çıkartılacakları şekilde yetkilerinin sistematik bir biçimde budanmasının başını çekti.
Siyasi ortamda büyük bir değişiklik olmadığı sürece Reisi'nin ölümünün İran'da insan hakları konusunda gerçek değişiklikler getirmesini beklememek gerekir.
(AEK)