Irakta Kadın Öldürmek Suç Değil
8 Mart'ta Iraklı kadınları dünya kadınlarıyla birlik olmaya çağıran örgüt, Irak'ta sağlanmasını istedikleri hakları sıralıyor:
* Çalışma hakkıIrak'ta kadın öldürmek suç değil
* Eğitim hakkı
* Yaşayacağı yeri seçme hakkı
* Güven içinde, tehlike altında olmadan, aile içi şiddete karşı korunarak yaşama hakkı
* Zorlama ya da tehdit olmaksızın eşini seçebilme hakkı
* Eşlikçi dayatması olmadan seyahat etme hakkı
Bildiri, Iraklı kadınların karşı karşıya olduğu baskıyı şöyle anlatıyor:
"Iraklı kadınlar, insanlığın gördüğü en berbat rejimlerden biri olan Baas rejimine karşı, eve hapsedilsinler, iradesiz bırakılsınlar, en temel haklarından yoksun kalsınlar, düşüncelerini ifade ettiklerinde ya da haklarını kullandıklarında ölümle tehdit edilsinler diye mücadele etmediler.Yeni anayasada kadınlar ikinci sınıf olacak
İşte son savaştan bu yana Iraklı kadınların başına gelenler bunlardır.
ABD işgali başladığından beri, siyasi İslamcılar (hem Sünniler hem de Şiiler) kadınların haklarına yen bir saldırı başlatmak üzere "serbest" kaldılar. Bu saldırı, faşist Baas rejiminin otuz yılı aşkın bir süredir içinde olduğu, sonunda kadınların kamuya açık alanlarda, çocuklarının ve ailelerinin önünde kafalarının kesilmesine kadar varan kadın hakları ihlallerini sürdürmekle kalmayıp daha da derinleştiriyor.
İslami hareketler, bir kadının temel hakkı olan istediğini giymeyi seçme hakkını ihlal ederek, kadınların çarşaf (hicap) giymelerini silah kullanarak zorunlu hale getirmiş durumdalar. Baas rejimi yasalarının çoğu hâlâ yerli yerinde. Çok eşlilik ve zevk evlilikleri (fuhşun düzenlenmiş hali, aynı zamanda beyaz köle ticaretinin de yolunu açıyor) yaygın bir uygulama.
Öldürülen kadınların sayısı binleri buluyor. Milyonlarcası, evlerine hapsedilmiş durumda; okula, işe gitmeleri, hatta yürüyüş yapmak, alışverişe gitmek için dışarı çıkmaları engelleniyor.
Namus cinayetlerinin sayısı şimdiye dek görülmemiş derecede çoktur. Irak Geçici Hükümeti, bu suçları görmezden gelmektedir.
Şaşırtıcı gelebilir ama, kadın öldürmek, "özgürleştirilmiş" Irak'ta bir suç değildir."
Irak'ta Kadınların Özgürlüğü Örgütü, 8 Mart bildirisinden kısa bir süre önce yaptığı duyuruda da, Irak'taki seçimlerin ve yeni oluşacak meclisin kadınların durumunu iyileştirmeyeceğini, hatta daha da kötüleştireceğini açıklamıştı.
"Oluşacak meclis, son iki yıldır ülkeyi yöneten Konsey'in ve Geçici Hükümet'in devamından başka bir şey olmayacaktır.
(...)
Bu meclis tarafından ağustosta yazılacak olan anayasanın ilk maddeleri, Irak'ın bir Arap ülkesi, İslam'ın da resmi din olduğunu belirtecek. 'Anayasa' İslami şeriat yasalarıyla çelişecek hiçbir sivil hakkı kabul etmeyecek.
Bu 'anayasa' Arap, Müslüman erkekleri birinci sınıf vatandaş olarak ilan edecek. Arapça konuşmayan halklar, başka inançlara mensup olanlar, dinsizler ve bütün kadınlar, ikinci, üçüncü sınıf vatandaş olarak ilan edilecekler.
Ne bu "meclis"in, ne de bu "anayasa"nın bize bir yararı var.
Irak toplumunun yüzde 60'ını, yani kadınları TEMSİL ETMİYOR. Irak'ta ve denizaşırı ülkelerde oy kullanmayı kabul etmeyen milyonları TEMSİL ETMİYOR. Başka inançlara mensup olanları, laik ve ilerici insanları TEMSİL ETMİYOR. Toplumun yalnızca küçük bir azınlığını temsil ettiği için bu "meclis" MEŞRU DEĞİLDİR.
(...)
* Irak'ta dinle devleti birbirinden ayırmak istiyoruz.
* Irak'ta yaşayan herkese eşit davranan yasalar istiyoruz.
* Etnik köken, din, cinsiyet, mezhep ve ırka dayanan bütün ayrımcılıklara karşıyız.
* Irak'ta yaşayan, kadınlar da dahil herkesin, eşit olmasına ihtiyacımız var. (TK)