Sergide, Tempo Dergisi foto muhabiri Serkan Şentürk ile Pulitzer ödüllü AP foto muhabiri Murad Sezer'in işgali takip eden üç yıl boyunca Irak'a yaptıkları gezilerdeki tanıklıklarını aktaran kareler, açıklayıcı metinler eşliğinde yer alıyor.
Çatışma altındaki Irak'ın bin bir yüzü
Sergideki fotoğraflar bizi, işgalin ardından ciddi bir kaos dönemine giren Irak'ın sokaklarına, sıcak çatışmaların ortasına, çocukların oyun alanı haline gelen mezarlıklara, Saddam'ın ünlü heykelinin ABD askerlerince devrilmesinden sonra Iraklıların "İş bitti, evinize dönün!" yazdıkları Firdevs Meydanı'na götürüyor.
Ülkede yaşanan seçim atmosferine, her şeye rağmen devam eden sosyal yaşama, çocuk dolu sokakalara, Pepsi içerek işgali tartışan Sünni liderlere, eve geldiğinde tüm ailesini ölü bulup direnişçi olmaya karar veren bir gencin portresine, Saddam ve adamlarının oyun kartlarına yansıyan yüzlerine Sezer ve Şentürk'ün objektifinden bakmamızı sağlıyor.
Sergide, iki kez iliştirilmiş muhabir (embedded) olarak ABD askerleriyle Irak'a giden Murad Sezer'in çektiği Felluce ve Tikrit'teki yoğun çatışmalardan görüntüler de yer alıyor.
Sezer: Savaş alanında asker, gazeteciyi kambur olarak görür
Askerlerle beraber savaş alanına gittiği için çok eleştirildiğini söyleyen Sezer, gazetecinin yaşadığı zorlukları şöyle anlatıyor:
"Savaşın esas kişisi, savaşan değilsiniz, sadece tanıklık etmek için oradasınız. Yararlansanız size yardım edebilecek kimse yok. Savaşın içindeki doktor da önceliğini askere veriyor. İliştirilmiş gazeteciyseniz ve yaralanıp direnişçilerin eline geçerseniz zaten sonunuz belli. Birlikte gittiğiniz askerler size yiyecek ve su dışında hiçbir şey taahhüt etmiyor. Gazeteciyi asker üzerinde kambur, yük olarak görüyor.
"Bu bir savaş değil, hala süreci devam eden bir işgal. İşgalin başında benim izlenimim herkes çok ümitliydi. 'Saddam gitti, kurtulduk.' dendi. Şii çoğunluğa hükmeden Sünni bir iktidar vardı. Baskıcı bir sistem, bir diktatörlük vardı. Ancak bunun devrilmesinin ardından ABD'nin Irak'tan hemen çekileceğini düşünmek çok safça bir beklentiydi.
Sezer: Irak'ta iç savaş başladı
"İlk başta bu ümitle halkta askerlere, yabancılara, gazetecilere karşı ciddi bir sempati vardı. Sokakta sarılanlar, şakalaşanlar. Bu ortamda gazeteciler için de her şey çok kolaydı. Ancak sonraki süreçte bunun bir savaş değil, ciddi bir işgal olduğu ve basitçe son bulmayacağı anlaşıldı halk tarafından.
"İşgal ordusuna ve yabancılara ve gazetecilere karşı tepkiler sertleşmeye ve örgütlenmeye başladı.Ayrıca Sünni ve Şiiler arasındaki çekişmeler de bu durumda rol oynadı. "
Sünni ve Şiileri birbirine kırdırma, işgalcilere karşı insanları yönlendirme gibi provokatif etken birbirine eklendiğini söyleyen Sezer, "İç savaş başladı mı, başlamadı mı deniliyor ama iç savaş başladı. Her gün onlarca insan ölüyor ama kimin öldürdüğü de çoğu zaman bilinemiyor. Sonuç ta Iraklılar birbirini öldürüyor "diyor.
"Amaç, serbest gazeteciliğin öldürülmesiydi"
Sezer, hiçbir savaşta öfke ve şiddetin gazetecilere bu denli yönelmediğini, Irak'ta gazetecilerin doğrudan hedef haline gelebildiğini söylüyor:
"Amaç Irak'ta serbest gazeteciliğin öldürülmesiydi. Bugün bölgede gazeteciler çalışamaz hale geldi. Bu noktaya getirilmesi çok bilinçliydi diye düşünüyorum."
Ödüllü fotoğrafın anlattıkları
Irak'ta ABD askerlerini arkadaşlarının ölüsü başında görüntülediği fotoğrafıyla Pulitzer ödülü almasını yönelik eleştirilerin odak noktasının kendisinin bir Amerikan haber ajansında çalışıyor olması, Irak'a iliştirilmiş gazeteci olarak işgal ordusuyla birlikte gitmiş ve Amerikan askerlerinin acısını görüntülemiş olması olduğunu anlatıyor. Ödülü verenin de bir Amerikan kurumu olması da eleştirileri sertleştirmiş.
Sezer, "Ben o fotoğrafın Amerikalılar'ın acısını gösterdiğini düşünmüyorum. Aksine Amerika'nın Irak'ta içinde bulunduğu açmazı gösterdiğini ve aczini çok iyi yansıttığını düşünüyorum.
"Fotoğraf çekildiğinde Bağdat'ın düşüşünün birinci yıldönümüydü. ABD' Bağdat'a girdiğinde savaşı bitirdiğini söyleyip erken zafer ilan etti. Medyanın da etkisiyle bu havaya herkes kendini kaptırdı. Ancak bir sene sonra ABD askerleri Felluce gibi küçük bir yerleşimde bir avuç direnişçiyle baş edemez halde kendini bulmuştu." sözleriyle fotoğrafının bu şekilde de okunabileceğine dikkat çekiyor.
İliştirilmiş gazetecilik amaç değil, araç olmalıdır
Sezer, o gün Amerikan ordusunun tarafından Irak'ta yaşananlara tanıklık etmesinin, bir seçim değil, çalıştığı ajansın işleyişi gereği bir iş bölümü olduğunu belirtiyor. Aynı anda ajanstan başka arkadaşlarının da direnişçilerin ve sokakta halkın yanında olduğunu söylüyor.
"İliştirilmiş gazeteciliği baştan beri savunmuyorum diyorum ama kendimce de savunuyorum" diyen Sezer, "Orduların kendi çektikleri fotoğrafları ve basın bültenlerini yollaması ne kadar sağlıklı olabilir?" diye soruyor ve "İliştirilmiş her ne kadar belli baskılar altında da olsa doğruya yakın habercilik yapmak için bir amaç değilse de araçtır."
Savaş ortamında gazetecilik
Gazetecilere bölgede sıcak bakılmaması nedeniyle Irak'a ticaret yapan bir kişi gibi girdiğini söyleyen Şentürk, ülkede fotoğraf çekmenin hiç de kolay olmadığına dikkat çekiyor:
"Fotoğraf makinesini çıkardığınızda askerler sizi engelleyebiliyor, insanlar sizden korkuyor, hatta iç savaş ortamın giderek daha yoğun hissediliyor olması nedeniyle ajan muamelesi bile görebiliyorsunuz."
Ancak genç fotoğrafçı bu zorlukları büyük ölçüde aşıp, sergiye iletişim kurmayı başardığı direnişçilerin fotoğraflarını da eklemiş.
"Direnişçilerin fotoğraflarını vermek istememelerinin güvenlik kaygılara dışındaki nedenlerinden biri de misafire verdikleri önem; "Bu fotoğraf senin üzerinde bulunursa, senin de başın derde girer korkusunu da yaşıyorlar."
Fotoğraf karelerinde Irak seçimleri
Şentürk'ün karelerinden bir kısmı da Aralık ayında ülkede gerçekleşen genel seçimleri konu ediyor. Şentürk seçim izlenimlerini, "Komik bir seçim süreci izledim diyebilirim" sözleriyle anlatmaya başlıyor:
"Ülke genelinde çok ilgi gösterilen seçimler, aynı zamanda farklı grupların üstünlük sağlama mücadelesi ile de, bir kişinin birden çok kez oy kullandığı, kimi zaman başka bölgelerden oy dolu sandıkların getirildiği, seçim görevlilerinin Türkmenlerden olduğu bölgede Kürtlerin, Kürtlerden olduğu bölgede Türkmenlerin engellendiği, çocuk ve özürlülerin bazı sandıklarda oy kullandığı bir atmosfere bürünmüş."
Şentürk, seçimden önceki bir hafta boyunca hayatın durduğunu, ülkede sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini, insanların araçlarını kullanamamaları için benzin satışlarının yasaklandığını ve son derece yoğun güvenlik önlemleri alındığını da sözlerine ekliyor.
Altyapısı çökmüş, hastalıklara gebe bir Irak
Şentürk'ün fotoğrafların da vurguladığı bir diğer konu ülkede gündelik yaşamın zorluğu.
"Altyapı neredeyse tamamen çökmüş durumda, su sıkıntısı çok yoğun, elektrik ara ara veriliyor, çöpler yıllardır toplanmıyor. Bunlar da tabi birçok hastalığa yol açıyor."
"Oradaki insanlar gündelik yaşamın tüm bu zorluklarına alışmış görünseler de sürekli bir gerginlik havası kendini hissettiriyor. Her an bir yerden ateş açılabilir, bir patlama olabilir. Zaten hava karardıktan sonra çatışmalar başlıyor. Gündüz esnaflık yapan herhangi biri, akşam olduğunda direnişçi olarak çatışmalara katılmaya gidebiliyor. Halk arasında bu direnişçilik kültürü çok yaygın."
Fotoğraflar arasında, gece baskınlarında tutuklanmış, elleri ve gözleri bağlı, üzerlerinde beyaz, uzun pijamaları olan Iraklılar'ın askeri araçlara bindirilişlerini aktaranlar da en çarpıcı karelerden.
Iraklı çocukların oyun alanı "mezarlıklar"
Sergide yer alan Irak fotoğrafları arasında, mezarlıklardaki insanların fotoğraflarının çokluğu da dikkat çekiyor.
Şentürk; "Her ailenin bir acısı var. Çocuklar da, ya anneleri babalarını kaybettikleri için ya da anneleri babaları sık sık kaybettikleri yakınlarını ziyarete geldikleri için mezarlıklarda olmaya çok alışmışlar. Oyun parkı yerine mezarlıklarda oynayan çocuklar görüyorsunuz."
Gazetecilik öğrencilerine uygulamalı ders
Serginin gerçekleşmesini sağlayan isimlerden İletişim Fakültesi öğretim üyesi Kayıhan Güven'e göre bu sergi aynı zamanda, gazetecilik bölümü koridorlarında, öğrencilerin fotoğraflarla iç içe olmasını ve deneyimli fotoğrafçılarla birebir ilişkiye geçmelerini sağlayan uygulamalı bir ders.
Güven için, MÜ İletişim Fakültesi'nin haber ajansı olan MİHA'dan yetişme bir foto muhabir olan Şentürk'ün fotoğraflarının bu sergide yer alması ayrıca anlamlı. (GS/KÖ)