Deftere ve aklına yazdıklarını sadece o birleştirerek yeniden okuyabilir ve yeniden yazabilir. Sonra kendi kendine yaptığı sessiz konuşmalarla yazdıkları aklına ve yüreğine yazdıkları "insanlara dair"dir.
Bazen davalara duruşmaların görüldüğü mahkeme odalarında not alırken görürsünüz. Bazen de çok kalabalıklı sanıkların, genç kalemlerin, aydınların, yazarların sanık olduğu ve yargılandığı davalarda, bazen de kendi gibi sırf gazeteci olanların duruşmalarında vardır.
Galiba bu tür bir dayanışmayı kendi gibi gazeteci olanlarla birlikte onlar yarattılar. "Galiba"sı yok, kesindir. "Dayanışmayı" o ve onun gibi gazeteciler yarattı. Öldürülen gazeteci meslektaşlarının davalarını sırf gazeteci olarak izlemeye başladığı andan itibaren, artık sürekli davayı izlediği görülür. Sürekli ve ısrarla izlediği bu davalara gide gele edindiği dostları vardır. Daha doğrusu dostlukları yaratır. Giderek en yakın dostları mübaşirler, zabıt katipleri, kapıdaki güvenlik görevlileri, adliyenin çaycısı olur. Sonra davanın yargıçları ya da savcıları gazeteci olarak onunla dostluk için sıra kaparlar.
O artık sürekli izlediği bu tür davaların, dostları tarafından yeri özel olarak ayrılmış gazetecisi olur. Artık, dostlarının tanıdığı gazetecidir. Dostluğunu sürekli kılacağı insanların gazeteci tanıdığıdır. Genellikle kimsenin fark etmediği sırada not defterine bir şeyler yazar. Davalara duruşma haberlerini herkes adli haber olarak yazarken, gazeteci olarak yazdığı davaya duruşma haberleri "insanlar" hakkındadır. Farklılığı; insanları yazmasıdır. Artık davadan akılda kalan "insan"dır.
Yine böyle yapmış. Kendi önsözünde yazdığı gibi kendini eleştiren insanların eleştirisine kızmak yerine insanlara dair yağmurları yeniden yazmış. Onun sözleriyle "O kadar çok insanla yüz yüze konuşmuşum ki, ortaya İnsan Yağmuru çıktı." diyor.
Gazeteci Nazım Alpman yazdı: İnsan Yağmuru
Ozan Yayıncılık tarafından yayınlanan kitabın öyküsü insanlar, insanlar, insanlar... Adını kim koydu bilmiyorum ama, Nazım Alpman diyor ki, "Biliyorum İnsan Yağmuru, 'Nisan yağmuru'nu çağrıştırıyor. Zararı yok. İkisi de hoşluk veriyor. Kısa süreli olduğu da tartışılmaz."
"Nisan" ile "insan" arasındaki fark, kelimenin başındaki "i" ve "n" harflerinin yani iki harfin kelimede yer değiştirmiş halinden ibaret. Gazeteci Alpman haklı...
Islanmaktan şikayetçi olunmayan yağmurdur nisan yağmurları. Kısa sürelidir. Yağar, geçer. Güneşe rağmen yağar...Bahar sıcağına rağmen yağar. Kimse kızmaz Nisan yağmurlarına. Nisan yağmurlarının ıslattığı insanlar gülümseyerek nisan yağmuruna bakar. Islanır ama aldırmaz. Kimse şikayetçi olmaz. Nisan yağmuru, insan yaşamında hoş bir anıdır. Dostlara, sevgililere anlatılır. Nisan yağmurları akılda çok kalır... İnsanlar da nisan yağmurları gibi değil mi? Hayat da kısa aslında, tıpkı Nisan yağmuru gibi.
Kitabın adı güzel. "İnsan Yağmuru".
Doğubayazıt'ın 45 kilometre uzağındaki Tutak Köyü İlköğretim okulu öğrencileri pikniğe nasıl gider? Öğretmen Dilek şimdi aynı okulda mı? Hem okul müdürü hem öğretmen Ayşenur'un "hayvandan" dönmedikleri için okula gelemeyen öğrencileri büyüdü mü? Karakent Köyünün öğrencileri öğretmenlerini mutlu etmek için sınıfa hala at getiriyorlar mı? Okulun hela taşını değiştirme prosedürü nedir? Van ilinin çevre köylerindeki okullar ve öğretmenler...
Ortadirek, Çetenli, Suveren, Bardakçı, Çitören köylerinin köy öğretmeni kızlar nasıl yaşıyor ve çalışıyorlar? İki binli yılların modern "Çalıkuşları", yeni "Ferideler" gazeteci Nazım Alpman'ın kitabında nisan yağmurları gibi insan yağmurlarının damlaları...
Reşat Nuri Güntekin'in "Çalıkuşu" romanındaki idealist genç öğretmen Feride'nin hayatını merak edenler, belki bir gün bu romanı okur. Belki gazeteci Nazım Alpman'ın kitabını okuyanlar modern çalıkuşları yeni Feridelerin hayatlarına okuyarak tanıklık ederler. Kim bilir? Kim bilir Nazım'ın kitabındaki öğretmenlerin şimdiki hayatı nasıldır? Onca yıl sonra köy öğretmeni olarak yaşadıkları nisan yağmurları gibi mi?
Avrupa'nın kıyısında unutulmuş ilçe Enez... Yunanistan sınırına sıfır noktasındaki sınır bölgesi. Rıdvan Adanır Enez'de spontane törenlerin olduğunu anlatırken, Alpman'a kendini "Enez Rakı Spor Kaptanı" olarak tanıtmış. Adliyenin zabıt katibi olarak emekli olduktan sonra dava vekilliği yapıyormuş. İçkiden de emekli olmuş. Adanır'ın takım arkadaşlarından biri de aşçı Galip Usta... Kalenin içindeki Ayasofya Kilisesi'nin arka duvarlarının dibinde içiyorlar. Çilingir sofrasına masa olarak da Ali Galip Usta eski bir tabutu uygun görüp deviriyor.
İçki alemi sonrasında tabutun içine girip, parayla adam tutarak kendi cenazesini Enez içinde dolaştırıyor. Herkes Ali Galip'in çok içkiden öldüğünü zannediyor. Cenaze Ali Galip'in lokantasının önüne geldiğinde Usta tabuttan çıkıp mutfağına geçiyor ve yemek servisine başlıyor. Bu olaydan sonra Rıdvan Adanır ile Ali Galip karşı karşıya geldiklerinde durumun vahametini çok daha iyi anlıyorlar. Müftülük savcılığa şikayet dilekçesi vermiş. Dava açılmış. Hakim, zabıt katibi Adanır'a "yaz oğlum" diyor. "Şikayetçi Müftülük, sanık Ali Galip'in dini örf ve adetleri hiçe sayarak..."
Ağrı'nın gölgesinde sınırlı yaşam Doğubeyazıt'da güne erken başlıyorlar. Sabah saat 06:30'da kasetçi Bekir'in ü tekerlekli arabasından Kürt sanatçı Civan Haco'nun rock tempolu Kürtçe parçalarını dinlemek mümkün. Kitaptaki insanlar yaşadıkları yerlerle birlikte anlatıyor. Çini ile nefes alıp veren bir kent İznik... Batı Karadeniz'in 'kara elmas'ı, emeğin başkenti Zonguldak, Anadolu'da yeni eğilimlerin hızla geliştiği özel vaha Eskişehir...
Eskişehir'i anlatırken üçüncü şahısların tanıklığına başvuran Nazım Alpman, kenti dolaşırken Musa Kart'ın söylediklerini kitabına almış: "Kendimi bir Avrupa kentine gelmiş gibi hissediyorum". Türkiye'nin ilk termal kenti Çekirge. Ardından şarabın tadı ve Mürefte. Acaba Siirt Pervari'nin Doğanköy'ü Türkiye'nin demokrasi hayatında neden bir kilometre taşıdır? Midyat ve insanları...Ardından Süryanilerin kutsal toprakları Midyat, Mardin ve çevresi Turabiddin... Oxfordlu Metropolit kimdir? Antakya'nın Hanımağaları..Atina'nın göbeğinde İstanbullu Rumların mahallesi Pailo Faliro'nun merkez üssü Modalı Kosta'nın kahvesinde maç nasıl seyredilir? Ve resimler...
Daha önce yazdığı insan yaşamlarının güzelliklerini nisan yağmuru güzelliğinde yeniden kaleme alan gazeteci Nazım Alpman'ın; İnsan Yağmuru kitabındaki insanlar yağmur gibiler. Bu kitapta şimdilik sadece bu kadar yağmakla yetinmişler. Yağmurun ıslattığı topraktan yayılan toprak kokusu gibi kokan insanlar... "İnsan Yağmuru", nisan yağmurları gibi. Geçici değil, gazeteci Nazım Alpman'ın istediği gibi; kalıcı olmuş.(EÜ)