İHD'nin kurucu üyesinden biri olan Adalet Ağaoğlu'nun açıklamasına yönelik ilk eleştiri zamanlama konusunda.
Doğu ve Güneydoğudaki çatışmanın yaygınlaştığı, askeri operasyonların arttığı, milliyetçi söylemin yükseldiği bir dönemde, Adalet Ağaoğlu'nun yaptığı açıklama, bir yandan övgü toplarken öte yandan yazar ve aydın kimliğiyle çelişik bulundu ve aydın sorumluluğuyla bağdaştırılmadı.
Yazar Adalet Ağaoğlu, "Neden istifa için bu kadar beklediniz?"sorumuza, yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Benim istifa mektubumda ne varsa satır satır o. Şimdi sırası değil, diye diye 15 yıl geçti. Hiçbir zaman sırası gelmez, gelmedi. İstifamı vermeden önce uzun süre bekledim, çok düşündüm ve sonra istifamı verdim".
Ağaoğlu'nun düşüncesine göre,İHD kuruluşuna katkısı olan aydınlardan ortak tutum belirlemeyi istemedi:
"PKK'nın tekrar silaha sarılmasına tepki gösterilmeliydi.İHD üyelerini toplayıp bir açıklama yapabilirdi. Nasıl ki parlamento acil durumlarda toplanıyor. İHD de toplanmalıydı.Hatta bunu diğer insan hakları dernekleri ve örgütler de yapmalıydı ama, yapılmadı.
Ankara'daki merkezin genel kurulları dışında, İstanbul şubesinden hiç davet almadım. Genel Kurulların katılabildiklerime katıldım, yurtdışında olduğum için katılamadıklarımaysa, özürlerimi bildirdim".
İHD'nin insan hakları adına durduğu yeri iyi konumlandırması gerektiği kanısında Ağaoğlu.
"İHD'nin hangi durumda olduğunu, nerede durduğunu anlayabilmesi gerekir. Bunun için de kamuoyundaki tepkileri ve iktidar güçlerinin tutumunu da çok iyi değerlendirmesini yapmalıydı".
Aydın ve edebiyatçı kimliğiyle bugüne kadar insan hakları adına yapılan her türlü haksızlığa karşı tepki koyduğunu söyleyen Ağaoğlu, "Ben düşünen bir insanım. Yazarlık sezgilerime güvenerek bu istifayı verdim"dedi.
İstifasıyla ilgili tek olumsuz telefon Düşünce Suçuna Karşı Girişim Sözcüsü olan Şanar Yurdatapan'dan gelmiş. "Hiçbir şey bilmiyorsun"diyen Yurdatapan'a "Biliyorsan sen açıkla" yanıtını vermiş Ağaoğlu. "İHD'den istifa ettim. İnsan haklarına için tepki koymaktan değil"diyor.
Ağaoğlu, bianet'in sorularına şu yanıtları verdi:
"İstifanız üzerine konuşmadığınız söylendi?"
"İstifamın kamuoyundaki yankısını bekledim. Aldığım tepkiler olumlu. Bu istifayla birlikte kendimle barıştım. İHD'nin durumuna ilişkin saptamamdaki isabetliliği, bana gelen telefonlardan, kutlamalardan ve teşekkürlerden öğrendim. Kamuoyunun nabzını iyi tutmuşum. Zamanı iyi seçtiğim konusunda bir rahatlama yarattı. Bir imtihandan geçiyorum".
"Neden Hürriyet Gazetesi?"
"Yıllardır telefon numarasını bildiğim, iletişim kurduğum bir yayın organıdır. Yazar olarak iletişim araçlarıyla iyi bir ilişkim olmadığı bilinmelidir. Hem, Türkiye'nin en büyük ve en çok okunan gazetesi. Ben de düşüncelerimi en yaygın şekilde kamuoyuyla paylaşacak bir yayın organı olduğu için Hürriyet'i seçtim".
"Pişman mısınız?"
"Hürriyet'in PKK'yı başlığa çıkaracağını bilemezdim. Bu kadar popülist yaklaşacağını düşünemedim. Medya, kamuoyunun nabzını çok iyi tutuyor. Benim yazarlığımı besleyen, Gözlem ve sezgilerimden başka hiçbir gücüm yok".
"İHD'nin istifa mektubunda yazdığınız 'İnsan haklarına tek yanlı, etnik gruplar ağırlıklı olarak sahip çıktığı inancının değişmediği izlenimi edindim' kanısı nerden kaynaklandı".
"Başlarda baskının çok yapıldığı yerlerde İHD şubeleri açıldı, doğaldı. Ama yavaş yavaş İHD'nin silahlı terörün eline geçtiği havasını, Doğuya Güneydoğuya gidip geldikçe sezdim. Bilerek ya da bilmeyerek de olsa bir suç ortaklığı etmek istemedim.
Çünkü bize yakışmaz bunu görmezlikten gelmek. Ben kendi adıma, kendi kafamdaki soruları biriktirdim ve açıklamamı yaptım. En çok sevindiğim konu bu. Nihayet kendimle barıştım bu konuda".
"İHD'den size verilen tepki hakkında ne diyorsunuz?"
"Bizim için sürpriz oldu diyorlar. Yusuf Alataş'ın demecini okudum ve bu demeciyle başkan olduğunu öğrenmiş oluyorum. Kurucumuz olduğu için bizi eleştirmek en çok onun hakkıdır, diyor. Alataş'a teşekkür ediyorum. Birisi düğmesine bastı diyorlar. Kim basacak. Ben tek başıma karar verdim ve istifa ettim.
İHD'nin kendisini savunması normal. Ayrıca benim suçlamam da kötü bir üslupla olmadı. Eleştiri sille tokatla da olabilir, usturuplu da. Bazılarının yanıtları benim iyi yaptığımı gösterdi. Fikir tartışması yapalım. Çok çirkin, oy toplama lafları değil".
"Sizin İHD'nin etkinliğini, eylemlerini bilmediğiniz eleştirisi var?"
"İstanbul şubesinden inanın ki bir bülten bile almadım. Web sitemiz var diyorlar. Benim iletişimle bağım yok, vatandaşın yok, kamuoyunun yok. İnternet sitemiz var demesinler. Ben kamuoyundan söz ediyorum. Benim hareketimin noktası kamuoyunun nabzı, sokakta, esnaf tarafından sorguya çekilmem. Bugün ilk defa kamuoyunun nabzını tuttum, kendimi iyi hissettim".
"İnsan hakları konusunda bugün nerede duruyorsunuz?"
"Bu konuda hem hükümetlerin hem de sivil olan inisiyatifler var. İHD'de sivil, Türkiye İnsan Hakları Derneği. Türkiye'nin Türkiye insan hakları derneğinden istifa ettim. Evrensel olarak insan hakları mücadelesinden değil. Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin üyesiyim. Uluslararası kurumlar da hâlâ üyeliklerim devam etmektedir. Kimsenin baskıyla, silahla üstlerine gidilmesini istemedim. Tüm birikimimizle düşünce özgürlüğü dedim. Aydınlar dilekçesini imzalayıp, siyasi çözüm diledik".
"Bugün..?"
"H.Cemal'ın bir yazısında vatanı tarifi vardır. Vatanın, bu topraklarda ölen insanları silahlı saldırıya uğradığı zaman koruma mecburiyeti var.
Ben, TBMM'nde, MGK diye bir partimiz var demişimdir.Baskıya karşıyım, teröre elbette. Terörün nasıl doğduğunu da, artık kafam işliyor, biliyorum. Terör, ulusal değil uluslararası planda beslenen bir konudur".
Ben hala TBMM'nde silah bütçesinin sorguya çekilmesini bekliyorum.Tüm devlet kurumları bütçelerinin hesabını veriyor. Türkiye'nin, bütçesinin ne kadarını silaha yatırdığını bilmek istiyorum. Yazarlık sezgim istiyor. Bunların konuşulmasını tartışılmasını istiyorum.
Uluslararası olarak da, Avrupa Konseyi'nin, Miloseviç'i verdiği gibi Bush'u da mahkemeye vermesini istiyorum. Kimse kimseyi öldürmesin istiyorum".(AD/EK)