2005 yılına damgayı yine "terörle savaş" vurdu. Korkarım ki 2006'da da aynı rüzgârla sarsılacağız. Belki de bütün hak savunucuları "terörle savaş"la savaş kampanyası başlatmak zorunda kalacak.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nü kutluyoruz... Kutlanacak ne var elimizde diye düşünüyorum: Tepemizde uçan CIA işkence uçakları, buna boyun eğen Avrupa ülkeleri ve işkence yapmak için artık herhangi bir mazerete ihtiyacı kalmayan baskıcı ülkeler...
Kendi ülkemde patlatılan bombalar, hukuk rezaletleri, silahların "kaza kurşunuyla" ölen 2 yaşındaki çocuklar...
Eriyen buzular, seller, kuraklık, açlık, küresel ekonomi iyice küreselleşsin diye halkların yok olmasına yol açan ekonomik kökenli hak ihlalleri..
İnsan hakları savunucuları hayatın karanlık yüzlerini görmeye eğilimlidir doğaları gereği, ama giderek kabusa dönüşmeye başladı her şey.
Dünyanın hak savunucuları birleşin!
2006'da yapacak çok işimiz var. İnsanlar için ve insanların üzerinde yaşadığı dünya için.
Dünyanın dört bir tarafında insanlar hâlâ düşüncelerini barışçıl yollarla ifade ettiği için hapsediliyor, susturuluyor. Üstelik ne yazık ki "demokratik" olarak bilinen ülkelerde de bunu artık görebiliyoruz. ABD'de, Fransa'da, Belçika'da haber kaynağını söylemeyen gazeteciler kovuşturma ve baskıya uğruyor.
Çin'de yetkililer, idam ettikleri mahkumlardan çaldıkları organların satışını "düzenleyeceklerini ve yabancı pazar standartlarına uygun hale getireceklerini" söyleyecek kadar fütursuzlaşabiliyorlar.
Gizli gözaltı merkezlerinde, "şer odaklarının suçluları" devletin onayıyla ya da görmezden gelmesiyle işkence görüyorlar.
Bu kadar sorun var, neyi öncelemek gerekiyor ve nasıl çalışmalıyız? Kaynaklarımız sınırlı ve stratejik davranmadığımız sürece ulaşmamız gereken hedefe varmakta zorlanacağız.
İhlal listesi çok uzun olmasına rağmen, iki sorun özel dikkat ve çalışma gerektiriyor.
Küresel "terörle savaş"
ABD liderliğinde başlatılan ve 4. yılını dolduran "terörle küresel savaş" doktrini dünyaya yayıldı ve kabul gördü. Muhaliflerden mültecilere, toplumun tüm kesimini doğrudan ya da dolaylı etkiliyor. Yabancı düşmanlığı, milliyetçilik, güvenlik güçlerinin hukuk dışı uygulamaları artık gazetelerin başköşesini işgal etmeyecek kadar olağanlaştı. Anti-terör yasaları, işkenceyi meşru kılmaya yönelik çabalar uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarını zayıflatıyor.
Küresel ihlallere karşı hak savunucuları evrensel dayanışma içinde çalışmalıdır. Yalnızca kendi ülkemizde yaşanan ihlallere karşı mücadele etmek yeterli değil, çünkü bir ülkede görülen ihlaller gücünü uluslararası trendlerden alıyor.
İfşa edeceğiz ancak bununla yetinmeyeceğiz. Suç duyuruları yapmalıyız, hukuku zayıflatmaya çalışan tüm hükümetlere karşı uluslararası dayanışma içinde yine hukuk kurallarını ve uluslararası standartları hatırlatmalıyız. Evrensel yargı yetkisini hakim kılarak, kendi ülkelerinde yargılanmaktan paçayı sıyıran savaş suçlularının ve insanlığa karşı suç işleyenlerin yargılanmasını sağlamalıyız.
İnsan hakları savunucularının sesinin ve etkisinin çoğalması için herkesin bilgilenmesi için çalışmalıyız.
Küresel ısınma
Uzmanların, üstelik de birçok farklı ülkeden ve alandan gelen uzmanların birleştiği bir diğer büyük sorun da küresel ısınma.
Geleneksel insan hakları örgütleri ve savunucularının bazıları için bu sorun "haklar ve özgürlükler" sınıfına girmeyebilir, ancak çok kısa bir süre sonra çalışmalarımızı yürüteceğimiz bir dünya kalmayacak. Bu gerçek anlamıyla "yaşamsal" bir sorun.
Son derece yetersiz olmasına rağmen hala dünyayı en fazla kirleten ülkelerin bazılarının (ABD gibi) Kyoto Sözleşmesini imzalamaması, korkarım iceberg'in (ki yakında bunun neye benzediğini bile bilmeyen bir kuşak yetiştireceğiz) yalnızca ucu.
Tüm örgütlü ve örgütsüz savunucuların çalışmalarını bu sorunu da kapsayacak biçimde genişletmeleri gerekiyor.
Bazılarımız için (örneğin ben) bu uzmanlık konusu olmayabilir, ancak yıllardır küresel ısınma üzerine çalışan çok sayıda kurum var. Seslerimizi ve gücümüzü onların sesleri ve güçleriyle birleştirmeliyiz. (ÖD/TK)