İmralı Heyeti’nin KCK yetkilileriyle altı saatlik görüşmelerinin ardından yaptığı açıklamada, AKP hükümetinin savaş arayışlarına sona vermesi istendi. Hükümetin adım atması halinde KCK’nin bir günde silahsızlanma kongresini toplayabileceğini belirttiği aktarıldı. Çatışmasızlığa, çözüme, sürece ve barışa sahip çıkılması çağrısı yapıldı.
“KCK yetkilileri çözüm süreci ile ilgili kongre hazırlıkları yaparken Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümetinin ortaya koyduğu bu tutumlardan dolayı kongre çalışmalarını dondurduklarını ifade etmiş; süreçle ilgili belirtilen hususlarda AKP hükümetinin adım atması durumunda bir gün sonra bile KCK’nin kongreyi toplamaya hazır olduğunu özellikle belirtmişlerdir.”
Öcalan’a tecrit kınandı
Diyarbakır’daki basın toplantısında Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit uygulaması da eleştirildi.
“AKP hükümeti adeta süreci bitirmek üzere en tehlikeli yaklaşımını yani tecrit kartını, devrilmeye çalışılan müzakere masasının üzerine koymuştur. Bizler İmralı heyeti olarak HDP, DBP, DTK, HDK, KJA, Gençlik hareketimiz başta olmak üzere tüm kurum ve bileşenlerimizle bu durumu asla kabullenmediğimizi, şiddetle, nefretle kınadığımızı açık bir şekilde tüm kamuoyu ile paylaşıyoruz.
“...Kandil’de yapılan görüşmede de KCK yetkililerinin tüm örgüt birimlerinin tecrit ile ilgili büyük bir tepkisellik içerisinde olduğunu açık ve sert bir şekilde ifade etmişlerdir. ‘Önderliğimize yaklaşım sürece yaklaşımdır’ tespitinde bulunmuşlardır.”
Açıklama
İmralı Heyeti’nin herkesi çatışmasızlık sürecine sahip çıkmaya çağırdığı açıklamasının tam metni şöyle:
“Çözüm Süreci kapsamında heyetimizin yürüttüğü çalışmalar devam etmektedir. Bu kapsamda heyetimiz dün Kandil’de KCK yetkilileri ile altı saat süren bir görüşme gerçekleştirmiştir. Son Kandil ziyaretimiz de dâhil olmak üzere heyetimizin Çözüm Süreci kapsamında son iki ayda yaptığı çalışmaları ve bu çalışmalar sonucunda vardığımız sonuçları kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
Bildiğiniz gibi, yaklaşık iki buçuk yıldır devam eden Çözüm Sürecinde kalıcı bir barışın sağlanması açısından önemli bir aşamaya gelinmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümeti müzakere masasını devirmeye çalışmadan hemen önce gelinen aşamayı şu şekilde özetleyebiliriz:
1- İki yıl boyunca devam eden diyalog aşamasından sonra tarihi Dolmabahçe Mutabakatıyla tarafların müzakereleri başlatma iradesini ortaya koyması,
2- Dolmabahçe Mutabakatındaki on maddenin taraflar arasındaki uzun görüşme ve istişarelerden sonra kabul edilmesi,
3- İmralı’da Sayın Öcalan’ın da hazır bulunduğu toplantıda bir İzleme Heyetinin kurulması, bu İzleme Heyetinin son Newroz Manifestosunun açıklanmasından bir hafta sonra adaya gitmesi ve taraflar arasında asgari müştereklerde uzlaşma sağlanması durumunda Sayın Öcalan tarafından KCK’ye, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı silahlı mücadele yerine demokratik siyasi mücadelenin kararlaştırılacağı Kongre toplanması çağrısının yapılması,
4- Sayın Öcalan’ın Newroz manifestosunda da belirtildiği gibi, TBMM bünyesinde oluşturulan bir Hakikatleri Araştırma ve Yüzleşme Komisyonu aracılığıyla Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürt Meselesi ve demokratikleşme sorunu ile ilgili olarak geçmişe dönük bir yüzleşme temelinde demokratik siyasi çözümün geliştirilmesi,
5- İzleme heyetinin devreye girmesiyle amaçlanan hedeflerden biri olan toplumun sürece dâhil olması, sürecin şeffaf bir şekilde ilerlemesi, toplumun karar alma süreçleri ile ilgili denetim görevini yerine getirmesi mekanizmalarının sağlanması,
Bu beş başlıkta özetlediğimiz gelişmelerin otuz yıllık bir çatışma sürecini sonlandırması ve yüz yıllık Kürt Meselesi ve demokratikleşme sorununu çözmesi açısından toplumda ve kamuoyunda yarattığı büyük umutlar hepimizin malumudur. Bizler de heyet olarak bu büyük umudun nihai çözüme dönüşmesi için bugüne kadar üzerimize düşen bütün görev ve sorumlulukları yerine getirme gayreti içerisinde olduk.
Başta Sayın Öcalan olmak üzere büyük bir özveri ve fedakârlıkla, çoğunlukla da tek taraflı olarak bu aşamaya getirdiğimiz süreçte, AKP’nin oyalama yöntemlerinin sonuna gelindiği, tarihi barışı sağlamak için müzakerelere geçiş adımlarının kendini dayattığı bütün kamuoyu tarafından bilinmektedir.
Hükümetin politikaları
Tam da böylesi bir dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kamuoyuna deklare edilen ve AKP hükümeti tarafından da harfiyen yerine getirilen söylem ve politikalar bu barış çalışmalarını sekteye uğratmıştır. Çözüm umudunu da yaralayan bu söylem ve politikaları da şöyle özetleyebiliriz:
-Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilen ‘İzleme Heyetinin kurulmasını yanlış bulunduğu’
-‘Dolmabahçe mutabakatının doğru olmadığı’
-‘On maddenin demokrasiyle ilişkisi yoktur’
-‘Ortada masa yoktur, taraflar yoktur, devlet böyle kirli pazarlıklar içerisine girmez’
-‘Bu yapılanlar İmralı’yı meşrulaştırma çalışmalarıdır’
-‘Kürt Sorunu yoktur’
gibi söylemler, politikalar ve yaklaşımlar yüz yıldır Kürt Meselesinin temel zeminini oluşturan inkar ve buna dayalı statükocu, asimilasyoncu devlet anlayışının devam ettirileceğinin mesajıdır.
Bu açıklamaların hemen akabinde;
-Ağrı Diyadin’de üç gencin yaşamını yitirmesine sebep olan operasyonel süreç,
-Roboski ve sınır hattı başta olmak üzere bölgenin tamamında ordunun kışla dışına çıkarılması,
-Çözüm sürecinin ruhu olan demokratik siyasetin alanına yönelik HDP’ye karşı kullanılan hakaret ve tehdit dili,
-HDP çalışanlarına yönelik başlatılan gözaltı ve tutuklama furyası,
-Eş zamanlı olarak pek çok merkezde HDP seçim büroları ve seçim çalışmalarına yönelen tek merkezden planlanan ırkçı linç saldırıları,
-Genel Merkezimize yapılan silahlı saldırı,
-Yandaş medya aracılığı ile HDP’ye karşı yürütülen psikolojik linç kampanyası,
devreye konmuştur.
Heyetimiz çözüm sürecinin ruhu ile bağdaşmayan ve süreci adeta ortadan kaldıran bu gelişmelerle ilgili 20-25 Nisan tarihleri arasında devlet ve hükümet yetkilileri ile görüşmüş; bu politikaların ve yaklaşımların olası tehlikelerine muhatapların dikkatini çekmiştir. Yine bu görüşmeler esnasında İzleme Heyetinin kurulması ve bu heyetin İmralı’da Sayın Öcalan ile birlikte toplantı yapması talebi, İmralı Heyetimiz tarafından resmi olarak muhataplarına ifade edilmiştir.
Tecrit
Üzülerek belirtmek isteriz ki, bu yapıcı önerilerimize karşın AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan içine girdikleri olumsuz tavırdan tek bir geri adım atmamış; süreci rahatlatacak tek bir gelişmenin önünü açmamışlardır. İzleme Heyeti hala kurulmadığı gibi Sayın Öcalan’la heyetimizin görüşme talebi hiçbir şekilde resmi olarak cevaplandırılmamıştır.
Bırakalım görüşme talebimizin karşılanmasını, Çözüm Sürecinin mimarı olan Sayın Öcalan üzerinde yeni bir tecrit sistemi AKP hükümeti tarafından devreye konmuştur. Tecrit barış umudu üzerine adeta bir karabasan gibi çökmüştür. AKP hükümeti adeta süreci bitirmek üzere en tehlikeli yaklaşımını yani tecrit kartını, devrilmeye çalışılan müzakere masasının üzerine koymuştur.
Bizler İmralı heyeti olarak HDP, DBP, DTK, HDK, KJA, Gençlik hareketimiz başta olmak üzere tüm kurum ve bileşenlerimizle bu durumu asla kabullenmediğimizi, şiddetle, nefretle kınadığımızı açık bir şekilde tüm kamuoyu ile paylaşıyoruz. Sayın Öcalan’ın koşulları konusunda tüm Kürt halkının, Türkiye’deki demokrasi çevrelerinin ve barış yanlısı tüm dünya kamuoyunun son derece hassas olduğu uyarısını AKP hükümetine hatırlatıyoruz.
Tecridi gündemleştirmek ateşe benzinle gitmektir. Tecridi gündemleştirmek barışı kanlı çarmıha yeniden germektir. Bizim açımızdan bugüne kadar AKP hükümetinin süreç içerisinde pek çok sekter yaklaşımı tolere edilmiş olmasına rağmen barış önderliğinin konumu asla kanıksanacak bir durum olarak ele alınmamıştır.
Bugün de aynı tutumumuz geçerlidir. AKP hükümetini derhal bu tecrit uygulamasından vazgeçmeye davet ediyoruz. Barış isteniyorsa, gerilim yaratılmak istenmiyorsa AKP hükümetini Sayın Öcalan’a doğru yaklaşmaya çağırıyoruz.
Kaldı ki bu süreçte AKP’li yetkililer tarafından bile defalarca HDP ve Kandil’e yönelik en sert eleştiriler yapılırken, Sayın Öcalan’ın yaklaşımlarını olumlayan açıklamalar yapılmıştır. Biz bu olumlu açıklamaların tecrit ile olan ilişkisinin tezatlığını kendilerine hatırlatıyoruz. Madem hepimiz açısından Sayın Öcalan bu sürecin toparlayıcısı konumundadır, o zaman bu insanlık dışı ve çözüm karşıtı tecridi bir an önce kaldırmalarını beklediğimizi ifade ediyoruz.
Dün Kandil’de yapılan görüşmede de KCK yetkilileri tüm örgüt birimlerinin tecrit ile ilgili büyük bir tepkisellik içerisinde olduğunu açık ve sert bir şekilde ifade etmişlerdir. “Önderliğimize yaklaşım sürece yaklaşımdır” tespitinde bulunmuşlardır. Sürecin devamından yana bir tutum ortada varsa, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin bir an önce kaldırılması gerektiğini heyetimize aktarmışlardır.
KCK: AKP politikaları samimiyetsiz
KCK yetkilileri tecrit ortadayken, İzleme heyeti kurulmamışken, resmi müzakerelere geçilmemişken, demokratik siyasetin tüm alanları her gün saldırı altındayken AKP yetkililerinin çözüm sürecinde her şey yolunda gidiyormuş gibi yarattıkları algıyı ve sürdürdükleri politikaları tüm halklarımıza karşı büyük bir ciddiyetsizlik ve samimiyetsizlik olarak değerlendirdiklerini ifade etmiştir.
CK yetkilileri çözüm süreci ile ilgili Kongre hazırlıkları yaparken Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümetinin ortaya koyduğu bu tutumlardan dolayı Kongre çalışmalarını dondurduklarını ifade etmiş; süreçle ilgili belirtilen hususlarda AKP hükümetinin adım atması durumunda bir gün sonra bile KCK’nin kongreyi toplamaya hazır olduğunu özellikle belirtmişlerdir. Heyet olarak ifade etmek isteriz ki, tüm bu olumsuzluklara rağmen halkımız barışın gerçekleşmesi uğruna büyük bir demokratik sabırla süreci takip etme ve nihai sonuca götürme kararlılığındadır.
Bu demokratik sabrın ve nihai çözüm kararlılığının AKP hükümeti tarafından da doğru algılanmasını ve çözüm süreci ile ilgili yanlış yaklaşımlardan bir an önce vazgeçilmesini umut ediyoruz.
HDP'ye saldırılar
Çözüm süreci açısından önemli bir tehlike de partimiz şahsında tüm demokratik siyasi alana yönelen pervasız saldırılardır. Seçim süreci başladığı günden bugüne kadar 70’in üzerinde merkezde seçim bürolarımıza ve seçim çalışmalarımıza yönelen saldırılar, dün eş zamanlı olarak Adana ve Mersin teşkilatlarımıza yapılan bombalı saldırılarla yeni bir aşamaya geçmiştir.
Bu saldırıların arkasında partimizi her fırsatta hedefleştiren, nefret diliyle ötekileştiren Cumhurbaşkanı, başbakan ve AKP’li yetkililerin olduğu açıktır. Biz hem bu saldırıyı yapanları hem de arka planda bulunanları şiddetle kınıyoruz.
Cumhurbaşkanı, başbakan ve hükümet yetkililerinden timsah gözyaşı anlamına gelen kınama mesajlarını değil; bu saldırı politikalarını durdurmalarını, olası yeni provokatif saldırılara karşı etkin ve samimi tedbirleri almaya davet ediyoruz. Bu saldırılar seçim süreci ve sandık güvenliği açısından da demokratik ortamın tamamen ortadan kalktığını göstermektedir.
Her gün partimizi ‘zorla, silahla, tehditle oy topluyor’ diye suçlayanların gerçek yüzü bu saldırılarla bir kez daha tüm halkımız tarafından görülmüştür. Bu saldırıların kararlılığımızı ve mücadele inancımızı arttırma dışında hiçbir işe yaramayacağını tüm halkımıza bir kez daha duyuruyoruz.
"Çatışmasızlığa sahip çıkılmalı"
Başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm halkımızı AKP hükümetinin ortadan kaldırdığı sandık güvenliği ile ilgili görev ve sorumluluk almaya, sahiplenmeye çağırıyoruz. Provokasyonlara gelmeden, barışçıl-demokratik yol ve yöntemlerle gerçekleştireceğimiz bir seçim sürecinin 7 Haziran’da Türkiye halklarına zaferi getireceğine inanıyoruz.
Ayrıca Ağrı’da başlayıp Roboski ve tüm sınır hattı başta olmak üzere bölgenin tamamında devam eden askeri operasyonlar tüm çağrılarımıza ve çabalarımıza rağmen devam etmektedir. Dünkü toplantıda KCK yetkilileri de AKP’nin hemen her gün askerleri çatışma alanlarına gönderdiğini, ölümlerin yaşanması için PKK’yi çatışma zeminine çekmeye çalıştığını açık bir şekilde ifade etmişlerdir.
Her gün sınır hattına askeri yığınak, top ve obüs atışları yapıldığını; Kandil semalarında keşif ve savaş uçaklarının dolaştıklarını KCK yetkilileri belirtmişlerdir. Buna rağmen KCK yetkilileri gerillanın çatışmaya girmemesi için olabildiğince hassas davrandığını, devrede olan çatışmasızlığın süreç açısından en kıymetli kazanım olarak görüldüğünü belirtmişlerdir.
Biz de heyet olarak tüm halkımızı ve demokrasi güçlerini, Sivil Toplum Örgütlerini ve Demokratik Kitle Örgütlerini bu çatışmasızlık sürecine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Bu konuda da AKP hükümetinin savaş arayışlarına sona ermesini, kalıcı barışla ilgili üzerlerine düşen sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini tekrar hatırlatıyoruz.
Yine kadın ve gençlik başta olmak üzere tüm halklarımızı çatışmasızlığa, çözüme, sürece, barışa sahip çıkmaya; AKP’nin bu politikalarına karşı tüm seçim sürecinde etkin ve demokratik mücadeleye davet ediyoruz. Unutulmamalı ki, AKP’nin bu tutumları süreci bitirme ve savaşı başlatma tutumlarıdır.
Bu tutuma karşı müzakere isteyen, çözüm isteyen, barış isteyen tüm çevrelerin HDP etrafında kenetlenmesi, HDP şahsında mücadeleyi, TBMM’ne taşırması son derece hayati ve tarihidir. Barışın AKP’nin insafına bırakılmayacak kadar değerli olduğunu tekrar tüm halkımız ve kamuoyu ile paylaşır, barışa olan inancımızı kararlı bir şekilde vurgularız.” (YY)