İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) köklü kurumu İSKİ, “22 Mart Dünya Su Günü” etkinlikleri kapsamında, kentte öğrenim gören ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik, “Suyun Değeri” temalı afiş yarışması düzenledi. Yarışmaya farklı okullardan toplam 535 öğrenci katıldı.
İmamoğlu’nun katılımıyla gerçekleştirilen ödül töreni öncesinde; küresel iklim değişikliği, İstanbul ve su, İstanbul’un tarihi su yapıları, suyumuzu korumaya yönelik farkındalık oluşturmak ve alınacak tedbirler gibi önemli konuları işleyen “Suyla Yaşam” belgeselinin fragmanı gösterildi.
“İstanbul'a ihanet etmiş oluruz"
İstanbul'un suyla mücadelesinin asırlardan bu yana devam ettiğini vurgulayan İmamoğlu, Melen’den kente su getirme çabasının da bu mücadele tarihi içinde yer aldığını belirtti.
“İstanbul'un su noktasındaki teminatı diye düşündüğümüz projenin hikayesi, yaklaşık 33 yıl öncesine dayanıyor” ifadelerini kullanan İmamoğlu, Melen’le ilgili sıkıntılı sürecin devam ettiğinin altını çizdi. İmamoğlu, “Belki 3 yıl, belki 5 yıl sürecek bir zaman dilimi içerisinde İstanbul'a oradan su getirebiliyor olacağız. Bu ne demek? 40 yıl. Yani 40 yıla yakın bir süredir İstanbul'a Melen'den, bir barajdan, su taşıma, tatlı su taşıma mücadelesi veriliyor” bilgilerini paylaştı. İstanbul’un resmi olarak 16 milyon olarak görünen nüfusunun, mülteciler ve öğrencilerle birlikte 20 milyona ulaştığına dikkat çeken İmamoğlu, şunları söyledi:
“Peki Melen’e başlandığında İstanbul ne kadardı? 5 milyon civarındaydı. Başladığı süreçle bugün arasındaki fark, dört katı. Böyle bir kentleşme bakışıyla, süreci tasarlanabilir, geleceği görülmez, geleceği anlaşılmaz ve tahmin edilemez bir sistemle yürüdüğümüz takdirde, ne yazık ki büyük şoklarla, büyük felaketlerle, büyük trajedilerle karşı karşıya kalırız. Yani su meselesi, keşke sadece suyu depolamaktan, suyun isale hatlarından ya da arıtmasından veya suyun akıtılması veya sadece tasarrufuyla konuşabilsek şehirlerin bazılarında.
"İstanbul’da tahmin edilemez büyümeden, tahmin edilemez kentleşme modelinden bahsetmezsek veya buna dair tedbirlerin alınmasıyla ilgili katı duruşları, radikal duruşları göstermezsek, İstanbul gibi tarihin kadim kenti, belki de tarihin en nadide kenti, en özel kentine ihanet etmiş oluruz.
"Bu bakımdan biz, İstanbul'da, 21. yüzyılda küresel ısınmanın hayatı yaktığı bir dönemde, yani birkaç derecenin bizi hangi felaketlerle buluşturacağını tartıştığımız bugünlerde, Kanal İstanbul'u tartışamayız. Ya da bir kanalla beraber 150 milyon metrekarelik doğa alanını, tarım alanını, orman alanını yok etmeyi konuşamayız bile.
"Ya da onun civarına 2 milyonluk yeni bir nüfusu taşıyacak bir şehrin tasarımını, yapımını konuşamayız. Bunu gidip bazı ülkelerde emlak reklamı diye anlatamayız. Burası çölde bir şehir kurma projesi değil. Binlerce yıllık tarihi olan, geçmişten bugüne bize emanet olan, nice mücadelelerin verildiği, fethin yapıldığı, işgalden kurtarılan, atalarımızın da tarihin de geçmişinde bize miras olarak emanet ettiği, bizim de geleceğe teslim etme zorunluluğunda olduğumuz bir şehirden bahsediyoruz.”
“İSKİ 2000 yıllık bir kurum”
Siyasi malzeme olamayacak konuların başında su meselesinin geldiğinin altını çizen İmamoğlu, şöyle konuştu:
“Su meselesi, suyun yönetimi, siyasetin bilindik o kaynayan kazanının meselesi olamaz. Suyun yaşaması, varlığı, taşınması için nice insanlar mücadeleler verdi. Biz de vermeye çalışıyoruz. Yarın bizim de görevimiz bitecek. Başkaları da verecek. İSKİ, bu şehrin çok kıymetli bir kurumudur.
"Köklerine dönerseniz, kurumsal izlerini bulamayabilirsiniz ama manevi izleriyle diyebilirsiniz ki, 2000 yıllık bir kurum İSKİ. Çünkü, kemerleri tamir ederken İSKİ’nin sorumluluğuna vermişler. İSKİ tamir ediliyor. Restore ediyor ya da yaşatmaya çalışıyor. Demek ki bu kurum, 2000 yıllık bu kurum, 2000 yıldır kente düzenli su sağlamanın mücadelesini veriyor.
"Arıtmanın, dağıtımın mücadelesini veriyor. 2000 yıllık bir kurum; siyasi bir meselenin parçası, siyasi bir sürecin bir parçası, siyasi bir tartışmanın bir parçası o-la-maz; olmamalı. O bakımdan her alınacak kararında, her yapılacak işlerinde olaya bilimsel, olaya teknik, olaya idari, etik kuralları taşıyan bir biçimde bakma sorumluluğumuz vardır. O bakımdan biz, bu duyguyu taşımaya, bu duyguya layık olmaya çalışan bir ekibiz. Bu ekibin şu anda burada çalışan binlerce emekçisine yürekten teşekkür ediyorum.”
İSKİ’nin çok önemli bir sorumluluk döneminden geçtiğini vurgulayan İmamoğlu, şöyle dedi:
“12 sene önce, o dönem bütün siyasi partilerin oy birliğiyle oy verip, kabul ettiği 1/100.000’lik master planda diyor ki; ‘İstanbul nüfusu, yerleşimi 15 milyonu geçemez.’ Onun için geleceğini tasarlamak istiyoruz bu kentin. İstanbul Planlama Ajansı’nı onun için var ettik. O kurumsal çatı altında, İstanbul’un bütün bileşenleriyle konuşup, kentin geleceğini konuşmak, tartışmak, hep birlikte karar vermek istiyoruz.
"Bu kente, aklını esenin ‘Ben şuraya şunu yapmak istiyorum, ben buraya bunu yapmak istiyorum, şuradan şunu geçirmek istiyorum’ diyememesi lazım.
"Akılla, bilimle, toplumla uzlaşarak, toplumla konuşarak yapılması gereken işlerdir bu işler. Onun için her yapılan bazı görsel binalar, şunlar, bunlar, ‘çok verimlidir, çok iyidir’ anlamına gelmez. Bedelini gelecek nesiller öder ama maddi ama manevi ama doğayla ilgili bedelini gelecek nesiller öder. O bakımdan biz, bu sorumluluk duygusuyla da görevimizi yerine getirmeye kararlılıkla devam edeceğiz”
(EMK)