Askerin demokrasiye; hükümetin "laik"liğe "müdahalesi"nden söz ediliyor.
"Koca koca" profesörler "kandırıldık" diyor. "Koca koca" başbakanlar; "Koca koca profesörler kandırıldık derlerse onlar nasıl koca koca profesör olmuş" diyor.
Toplumsal "mutabakat"ın taraflarının kim olduğu ve "muatabakatın tesis edildiği yerin neresi olduğu" tartışılıyor çokça. Bir eski gazeteci, "Her darbede en çok darbeyi ben yiyorum" diyerek yeni bir "darbe" korkusunu dile getiriyor.
* * *
Bu ülkede imam hatiplerin, cami ve imam sayısının çok üzerinde çocuk yetiştirdiğini herkes biliyor. "En kurt" politikacının açtığı bu okulların, 1980 darbesinden sonra, bilinçli bir politika ile artırıldığını da herkes biliyor.
Çünkü şimdilerde "Joe"lar,"Jack"lar, "Bob"lar tarafından yeniden gündeme getirilen "BOP"un gerçekleşmesi ancak böyle olabilir. Sahi bu ülkenin başbakanı da "imam hatip mezunu" diyorlar; doğru mu dersiniz?
* * *
İmam hatip okullarının "imam" yetiştiren birer "meslek okulu" olmadığı da belli. Ama "hatip" yetiştirdiği kesin. Baksanıza...
Bu okullarda "meslek" dersleri dışındaki dersler çok daha dikkatli ve iyi veriliyor.
Hiç aklınıza; "imamlar çok kültürlü; matematiği ve coğrafyası iyi kişiler olmalı" gibi bir zorunluluk olmadığı halde, neden "Anadolu İmam Hatip Lisesi" diye bir okul icat edildiği geliyor mu?
Başında "Anadolu" bulunan okullardan "imam hatipler" yetişiyor mu acaba? Yetişiyorsa, onlar diğerlerinden daha mı farklı?
* * *
Bunlar biliniyor bilinmesine ama, bilinmezden geliniyor. Başka bilinmezden gelinenler de var:
Bu imam hatip okullarında en iyi öğretmenler istihdam ediliyor. Ülkenin diğer normal ve meslek liselerinde öğretmen açığı çok üst noktalara varmışken, hem sayı hem de nitelik bakımından en iyi öğretmenler en az 10 yıldır imam hatip liselerinde bulunuyor.
Bunun iki somut yararı var:
Genel liselerde daha az yetkin öğretmenler görev yaptığı, bir çok ders boş geçtiği için, öğrenciler ve veliler özel okulları yeğliyorlar. Devletin eğitime harcadığı para azalırken, bu alanın rantı büyüyor.
Diğer yandan "imam hatip" liselerinden ise, iyi ve "farklı" yetişmiş, geleceğin üst düzey kadrolarının çıkması garantiye alınmış oluyor.
* * *
Puanları yükseltilsin ya da yükseltilmesin, o iyi yetişmiş insanlar zaten ÖSS'de başarılı olup istedikleri kadrolara giriyorlar.
Belirli bir düzeyi aşanlar, ayıklanıp çeşitli adlar altındaki özel liselerde yetiştiriliyor ya da özel "eğitim kampları"na çekilerek ÖSS'ye hazırlanıyorlar.
Söylemek istediğim net olarak şu:
Sorun, imam hatip lisesi mezunlarının devlet kadrolarının yetiştirildiği okullara girmeleri ya da bu okulları kazanmaları değil. Bu bardak suda koparılan fırtına da bu nedenle "yanlış".
Gidin bir tıp fakültesinin ikinci, üçüncü sınıfına, bakın, türbanlı kaç öğrenci göreceksiniz? Benim gördüklerimde, yer yer yüzde 40'lara varıyor bu sayı.
Bunu anladığımızda, sorunun "laiklik" olmadığı da anlaşılacak. Çünkü anlı şanlı YÖK'ümüz, bu durumdan yakınmıyor gerçekte. Akademik yükseltmelerin, yıllardır hangi ölçütlerle yapıldığı, ortada. "Türban"ların çıkarılmasıyla uğraşmak, görüntüyü kurtarmak, başka bir deyişle, "toz duman"ı artırmak için.
YÖK'ün, üniversiteyle, bilimle, araştırmayla, özgürlükle, laiklikle filan ilişkisi yok. Kurulduğundan bu yana da olmadı. YÖK yalnızca, "erk"inin peşinde. Bunun "demokrasi"lerde olmayacağını çok iyi biliyor, "erk"ini yitirme olasılığını fark ederek, farklı kesimlerini desteğini almak, varlığını sürdürmek istiyor.
Bu nasıl sağlanırsa sağlansın diyor, ister "cunta"yla, ister "darbe"yle. Onun için önemli olan, demokrasi değil.
* * *
Bu tartışma ise, yalnız hükümetin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın işine yarıyor. Onlar, iç ve dış destekçilerine güçlerini, güçlü oldukları halde engellendiklerini göstermek ve bunun sağladığı olanaklardan faydalanmak istiyorlar.
Aslında onlar bunu hep yapıyorlar. Her zamanki strateji ve taktikleri bu: Bir adım geri, iki adım ileri. Arada da yana doğru sıçrıyorlar. Bu dansın adını siz koyun.
Onlar, çatışmayı seviyor, her çatışmada "kazandıkları" da, "kaybettikleri" de kazanç hanesine yazılıyor çoğu kere. Karşıtlarıyla, böyle bir çatışmaya girip de kazandıklarında zaferleri birer "Pirus" zaferine dönüşüyor.
Sürekli "galiptir bu yolda mağlup" türküleri dinliyoruz. Yenilen ise hep "bizleriz". Yani olan vatandaşa, emekçiye, öğrenciye, yurttaşa, demokrasiden yana olanlara oluyor.
Tıpkı enflasyonun en çok onları ezmesi gibi. Tıpkı toplumsal muhalefetin en çok bu yolla ortadan kaldırılması gibi. Tıpkı sağlık hakkının, eğitim hakkının, çalışma hakkının, sosyal güvenlik hakkının böylelikle ortadan kaldırılması gibi.
Bu tartışma sürdükçe, normal liselerde daha niteliksiz eğitim veriliyor. Bu tartışma sürdükçe, üniversiteler "lise"leşiyor. Bu tartışma sürdükçe, "çıkar sahipleri" yaşamımızın her alanına daha çok "müdahale" ediyor.
* * *
İmam hatip ve YÖK tartışması iç ve dış gündemi kapladığında üstü örtülen gündem başlıklarımıza bir bakalım. Ne görüyoruz?
"Yahu bunlar bizim gündemimiz değil!" demiyor musunuz? İmam hatip mezunlarına 0,2 puan daha az verilirse "laiklik" daha mı çoğalacak, daha mı yerleşecek sizce?
"Müesses laik nizam"ın bozulması 0,2 puanla mı sağlanıyor sanıyorsunuz? Sahi "müesses nizam" denilen ne? Kimin "nizam"ıymış bu nizam? Hiç düşünüyor muyuz?
"Muatabakat" sağlanan düzen, nizam neyin, kimin "nizam"ı? "Müesses nizam"ı kuranlar ve onu koruyanlar yani gerçek bekçiler kim? O bekçilerin hâlâ "Ordu" olduğu kanısında mısınız? (BB)