ODTÜ Kamu Yönetimi ve Siyaset Sosyolojisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Feride Acar, ocak ayından bu yana CEDAW Komitesi başkanlığını yürütüyor.
Acar, komitenin görevi, CEDAW'ın kadınlara getirdiği haklar ve başvuru yolları ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Acar'a sorularımız ve yanıtları şöyle:
CEDAW nedir?
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, BM'nin temel insan hakları sözleşmelerinden biridir. Diğerleri; çocuk hakları, ırk ayrımcılığına, işkenceye karşı sözleşmeler, siyasi ve medeni haklar, sosyal, ekonomik ve kültürel haklar sözleşmeleri ve göçmen işçilerin haklarına ilişkin sözleşme. CEDAW'a 1980 itibarıyla taraf olduk. Bu sözleşme, dünyada en fazla taraf ülkesi olan ikinci sözleşme. 174 devlet taraftır.
Birincisi, çocuk hakları sözleşmesi. Bu sözleşmenin uluslararası bir denetim organı var. Buna komite diyoruz. Ben o komitenin üyesi ve şu anda başkanıyım. Ocak 2005'e kadar başkanım. Temel insan hakları sözleşmeleri içinde bir tek bu sözleşmenin denetim organında Türkiye'nin bir üyesi vardır, hele hele bir başkanı....
Seçim süreci de zorlu olmalı...
Önce komiteye seçilmek için gayret gerekiyor. 23 bağımsız uzmandan biri olmak için kulis yürütülüyor. Adaylığınızı ülkeniz ortaya koyuyor. Ama seçildiğiniz andan itibaren bağımsız oluyorsunuz.
Bağımsızlık yemini ediyorsunuz, ondan sonra ülkenizden bağımsız çalışırsınız, ülkenizden talimat almazsınız. Ben iki defa bu komiteye seçildim. 1991 ve 1997'de. Başkanlık için seçim, komite içinde yapılıyor. Türkiye Avrupa bölgesinde, bu nedenle önce Avrupa bölgesi adayı olmak için yarış oldu. Ben oybirliğiyle aday gösterildim ve seçildim.
Sözleşmenin arkasından bir de ihtiyari protokol yapıldı. Bunlar kadınlara ne tür haklar getiriyor?
Sözleşmede kadınların çok kapsamlı olarak korunması, geliştirilmesi gereken temel insan hakları dile getiriliyor. Taraf devletler bu hakları koruyacaklarını ve geliştireceklerini- hem yasalar yoluyla, hem de gerçek yaşam yoluyla taahhüt ediyor.
Bu sözleşmeyle ilgili olarak 2001'de bir ihtiyari protokol yapıldı. Bu protokol de ayrı bir uluslararası sözleşmedir. CEDAW'a taraf olan bir devlet, aynı zamanda ihtiyari protokole de taraf olursa kendi ülkesindeki kadınlara iki temel hak tanımaktadır. Birincisi, komiteye doğrudan kişisel başvuru hakkı.
CEDAW sözleşmesinde tanınan haklardan biri ihlal edilirse o kadın iç hukuk yollarını tükettikten sonra doğrudan komiteye başvuruda bulunabilir. Türkiye de 2002 itibarıyla bunu onayladı. Türkiye'de kadınların kişisel başvuru hakkı vardır. İhtiyari protokolün sağladığı ikinci hak ise bir ülkede yaygın ve sistematik insan hakları ihlalleri varsa, oradan şikâyet olmasa dahi komitenin kendiliğinden soruşturma yapma, heyet gönderme yetkisi vardır.
İhtiyari protokole dayanarak yapılan başvurularla ilgili süreç nasıl işliyor? Kadınlar hangi konularda komiteye başvurabilir?
Yasalardaki birtakım düzenlemelerin sözleşmeye uygun olmadığını, sözleşmeye aykırı olduğunu söyleyebilir kadınlar. Örneğin, kadınlarla erkekler arasında evlenme yaşı eşit olma durumundadır sözleşmeye göre. Burada eğer kadınlar için en düşük evlenme yaşı erkeklerden daha düşükse o zaman bunun sözleşmeye aykırılığı iddia edilebilir. Dilekçe verilebilir ama önce iç hukuk yollarının tüketilmesi lazım.
Şu ana kadar hangi konularda başvuru oldu? Türkiye'den başvuru var mı?
Hayır, daha hiçbir yerden yok. Daha çok yeni ihtiyari protokol. Ocak ayında ilk defa gelmiş başvurulara bakacağız.
Siyasette kadının katılımı yetersiz. Bu konu komiteye götürülebilir mi?
Yasalarımızda siyasette kadınların daha fazla katılımını sağlamak üzere önlemler yer almıyor, diye başvurulabilir. Örneğin kota yoktur. Kota gibi önlemlerin alınması, CEDAW sözleşmesinde öngörülmüştür. Bunlar eşitliğe aykırı değildir, denilmiştir.
Kadınlarla erkekler arasında eşitlik yoksa, eşitliği sağlamak için birta- kım özel önlemler alınması ayrımcılık değildir. Bizim geçmiş başbakanlarımız, kota falan yapamayız, çünkü anayasamızın eşitlik ilkesine aykırıdır, dediler. O zaman, anayasamızdaki eşitlik anlayışı kendi taraf olduğumuz uluslararası sözleşmenin gereklerine uygun değil demektir.
Türkiye sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ne ölçüde yerine getiriyor?
Türkiye'de haklar hem yasalarda tanınmıştır, hem de tam anlamıyla kullanılabilmektedir, demek mümkün değil. Sözleşme, devletlere 4 yılda bir rapor hazırlama yükümlülüğü getiriyor. Sözleşmedeki hakların ne kadar yaşama geçirildiğini, gerçek yaşamda bunların ne ölçüde kullanılabildiğini komite gözden geçirir. Türkiye bu raporları vermektedir ama gecikerek. 1999'da vermesi gerekiyordu 4. raporla, 4. ve 5. raporu birleştirerek yeni verdi.
Sözleşmenin temel ilkeleri açısından Türkiye'nin durumu nasıl görünüyor?
Dünya ölçüleriyle bakılırsa yasalarda eşitsizlik çok fazla değil. Tek bir yasal sistemimiz olması, laik ve tek hukuka dayalı bir yasal sistemi kabul etmemiz çok büyük bir ilerleme. Cumhuriyetin amaçları kadını kamu alanına çıkarmak, eğitimini yükseltmek gibi önlemler ciddi mesafe kaydedilmesine neden olmuştur.
Yasalarda çok ciddi kısıtlamalar var, diyemem. Medeni Yasa ile önemli adımlar atıldı. Ama özellikle TCK'de uluslararası standartlarda kabul edilemeyecek ayrımcılık içeren maddeler var, bunların değişmesi lazım. Sadece yasalar değil sorun. Medeni Yasa 1926'dan beri yürürlükte.
Mülkiyet konusunda, miras konusunda kadın-erkek eşitliğini getirmiş. Ama tarım arazilerinin yüzde 10'u, kentlerdeki gayrimenkullerin yüzde 9'u kadınların üstünde. Yasalar tek başına bu işleri dönüştürmeye yetmiyor. Yasalar olmazsa da olmaz. Türkiye'nin oldukça iyi yasaları var ama toplumsal, kültürel uygulamaların değiştirilmesi gerekiyor.
TCK tasarısı hazırlanırken sizden katkı istendi mi?
Sivil toplum örgütlerinin toplantılarına davet ederler; ben de gidiyorum ve uluslararası standartları anlatarak katkıda bulunmaya çalışıyorum. Devlet açısından bir görüş alma şimdiye kadar olmadı.
AKP'nin iktidarda olması kadınlara bakışı nasıl etkiliyor? Hükümet programında "birey" olarak kadından çok, kadının anne rolüne vurgu yapılıyor...
AKP, parti ve hükümet programında CEDAW sözleşmesine sözleşmenin adını zikrederek atıf yapan bir parti. Ama bunun bir adım ötesinde, bu sözleşmeyi daha iyi hayata geçirmek için ne yapıldı derseniz olumlu bir şey söylemem mümkün değil. Sözleşmeyi göz önünde bulundurarak yapılmış bir icraattan haberim yok. TCK tasarısının hazırlanmasında CEDAW sözleşmesine bir göz atıldığı, bunun göz önüne alındığına yönelik en ufak bir bilgimiz yok.
Kâğıt üzerinde kalan bir CEDAW'a bağlılık taahhüdü var. Burada sivil topluma, medyaya, seçmene görev düşüyor. Bunun gereğini yapması için iktidarı zorlamak gerekiyor. Bir toplumda ilericiliğin, demokratikleşmenin, gerçekten çağdaş bir toplum olmanın en önemli göstergesi kadın-erkek eşitliğinin ne ölçüde gerçekleştiğidir.
Türkiye tek tek bazı konularda iyi adımlar atıyor. Ama bir çıkış noktası olarak, bir motivasyon, bunun adını koyma olarak kadın-erkek eşitliği diye bir şeyi gündemde görmüyorum. Kadın konusu unutuldu. CEDAW sözleşmesinin en önemli özelliği kadını bir birey olarak kabul etmesi, birey olarak onun insan haklarını garanti altına almasıdır.
Kadının aile üyesi olarak, kız evlat, eş olarak korunması CEDAW'a uygun bir yaklaşım değildir, kadınların insan haklarına uygun bir yaklaşım değildir. Anneliğin korunması tabii ki sözleşmenin içinde de var. Ama kadınlar anne, eş oldukları için bir düzenleme yapmak değildir esas olan. Birey oldukları için hakları korunmalı.
CEDAW açısından Türkiye'nin öncelikli gündemi nedir?
Şu anda TCK. Hukuk sistemimizde ayrımcılığın halen olduğu bir yasa. CEDAW hükümlerine uygun düzenlemeler yapılmalı. Ama bir tek o değil. Siyaset konusu çok önemli. Türkiye'de kadınların siyasetteki konumu bir yüz karası durumunda. Eğitim meselesi çok önemli.
4 kadından biri hâlâ okumuyor yazmıyor. Kadına karşı şiddet çok önemli bir problem. Namus cinayetleri var. Devlet de buna olumsuz yaklaşmıyor. Ceza indirimlerini kaldırma yönünde adımlar atıldı. Uluslararası ortamda, bizde böyle bir şey yoktur, demiyoruz. Bu da önemli bir adım.
Bizden çok daha fazla namus cinayeti olduğu halde bunu kabul etmeyen ülkeler var. Kadının ekonomiye katılımı çok az. Kentlerde hâlâ yüzde 15'ler civarında. Çok iyi olduğumuz alanlar da var. Büyük tezatlar yaşanıyor. Profesörlerin üçte biri kadın Türkiye'de.
Ayrımcılığın en az olduğu ülkeler İskandinav ülkeleri mi?
İskandinav ülkelerinde siyasette ayrımcılık yok. İsveç'te parlamentoda kadınlar yüzde 50'yi geçmiş durumda. Ama bu o ülkelerde de başka alanlarda da eşitsizlik olmadığı anlamına gelmiyor. O ülkeler de bu sözleşmenin tarafı. Onlar da rapor veriyor, herkesin durumu aynı değil. Alanlar ve dereceleri farklı tabii eşitsizliğin.
Türbanlı kadınlardan başvuru geliyor mu?
Şimdiye kadar böyle bir başvuru olmadı hiçbir ülkeden. Tersinden gelir genellikle. Birtakım ülkelerde kadınların kapanmaya zorlandığı, teşvik edildiği ve bunun kadın haklarına aykırı olduğu tartışılır.
Genel olarak komitenin yaklaşımı sözleşmenin verdiği haklar doğrultusunda değerlendirmektir olayları. Birtakım kadınların insan haklarının özüne aykırı bazı şeyleri savunmak bu komitede mümkün olmaz. Geçmişte, çokeşlilik argümanının getirildiği durumlar oldu.
Çokeşliliği savunan veya çokeşliliğin engellenmesinin iyi bir şey olmadığını söylemeye çalışan ülkeler olmuştur. Şeriat düzeni uygulayan ülkelerin raporlarının her görüşüldüğü zaman, bu ülkelere, çokeşlilik düzenlemesinden kaçınılması gerektiği, bunun mümkün olan her şekilde ortadan kaldırılması için çalışılması söylenmiştir.
Şeriat düzeninin geçerli olduğu ülkelerin belli maddelere çekinceleri var. Kanun karşısında eşitlik ve aile yaşamında eşitlik maddesine çekinceleri vardır. Bu çekinceler her rapor verdiklerinde eleştirildi. Türkiye de 1980'de taraf olduğunda bu maddelerin bazı fıkralarına çekince koymuştu.
Eski Medeni Kanun'da aile içinde eşitlik yoktu. 2001'de, yeni Medeni Kanun kabul edilmeden çekinceler kalktı.
Sözleşme gerekleri yerine getirilmediğinde bir yaptırım söz konusu mu?
Bir dahaki rapor döneminde denetleme imkânımız var. İhtiyari protokol açısından yapılan kişisel başvurular sonuçlandığı zaman, komite başvuru sahibini haklı bulursa devlete, siz haksızsınız, bunu düzeltin, diye bildirim yapma durumunda.
Bu bir uluslararası sözleşme, özgür ve bağımsız devletler kendi istekleriyle taraf oluyor. Burası bir mahkeme değil, AİHM gibi, devlete bir tazminat hükmetme yetkisi yok. Öneri yapmak, uyarı yapmak ve uyarılarına uyulmasını beklemek hakkı var. l
Sözleşmenin tanıdığı haklardan biri ihlal edilirse kadın, iç hukuk yollarını tükettikten sonra doğrudan komiteye başvurabilir. (TK)