"Kadınların siyasi hakları ve toplumsal adalet"
Emmeline, insan hakları mücadelesiyle küçük yaşta tanıştı. Babası köleliğe karşı kampanyalar yürütüyordu. Annesi ise 1870'lerdeki kadınların siyasi haklar mücadelesinin önemli isimlerindendi. Emmeline 1878 yılında Manchester'da sosyalist bir avukat ve pro-feminist olan Richard Pankhurst ile evlendi. Richard, 1989'da bekar kadınların yerel seçimlere girmesine izin veren yasanın çıkmasında önemli rol oynamıştı. Karısıyla tam bir fikir uyumu içerisindeydi.
Emmeline, evliliğinin ilk yıllarında siyasi örgütlenmenin yanı sıra, çocuklarının doğumuyla da ilgilenmek zorunda kaldı. Altı yılda dört çocuk dünyaya getirdi: Christabel Pankhurst (1880), Sylvia Pankhurst (1882), Frank (1884) ve Adela (1885. 1889'da kadınlardan oluşan bir baskı grubu kurdu ve bu grupla kampanyalar yürütmeye başladı. Dar gelirli aileler üzerinde yaptığı çalışmalarda, kadınlara siyasi ve sosyal haklar verilmedikçe toplumsal adaletin sağlanamayacağı sonucuna varmıştı. Aynı dönemde Bağımsız İşçi Partisi'ne üye oldu. 1898'de Richard'ın ölümüyle hayatında zorlu bir dönem başladı. O dönemde kadınların mevcut siyasi örgütlenmelerinden tatmin olmayan Emmeline, hep birleştirici ve yeni bir örgütlenme biçiminin gerekliliğini savunuyordu. 1903 yılında Kadınların Sosyal ve Siyasi Birliği'ni (WSPU) kurdu. Örgütün ilk hedefi işçi sınıfı kadınlarını siyasi haklar konusunda bilinçlendirmek ve toplu harekete çağırmaktı.
"Oy hakkı için sokak savaşları"
1905'de Birleşik Krallık medyası kadınların oy hakkı mücadelesine gösterdiği ilgiyi bütünüyle yitirmişti. Artık bu konuda herhangi bir makale basmak istemiyorlardı. Kadınların mücadelesi olsa olsa bir karikatür konusuydu. Emmeline ve arkadaşları kitlesel destek ve basın duyuruları için yeni yordamlar aramaya koyuldular.
13 Ekim 1905'te Emmeline'in kızı Christabel, bir mitingde slogan attığı ve olay çıkardığı gerekçesiyle tutuklandı. Christabel, para cezasına çarptırıldı ancak yargılamayı tanımadı ve cezayı da ödemeyi reddetti. Bu nedenle hapse atıldı. Bu olay, kamuoyunda ilk kez kadınların siyasi hak için polisle çatışmasının gerekip gerekmedi tartışmasını gündeme getirdi.
1907'de Emmeline, oy hakkı için aktif olarak çalışan iki kızına katılmak üzere Londra'ya geldi. Yedi yıl boyunca defalarca hapse atıldı. Ellili yaşlarında, sokaklarda oy hakkı için çarpışan onlarca kadından biriydi. 18 ay boyunca, tam on defa açlık grevi başlattı.
1914'te Birinci Dünya Savaşı başlayınca Britanya'daki kadın hareketi önderleri de yeni bir düzenlemeye gidilmesi konusunda anlaştılar. WSPU temsilcileri hükümetle pazarlığa oturdu. Hükümet hapishanelerdeki kadın hakları eylemcilerini serbest bıraktı. Karşılığında da WSPU savaş boyunca sert eylemleri rafa kaldırdığını açıkladı.
Bu anlaşmadan sonraki ilk mitinge tam 30000 kişi katıldı. Kadınların da fabrikalarda çalışmaları ve erkek egemen işlere alınmaları konusu da bu mitingde gündeme getirildi.
"Köprünün altından çok sular aktı"
1915 yılının Ekim ayında WSPU yayın organı The Suffragette'in adını Britannia olarak değiştirdi. Yurtseverlik düşüncesi harekete egemen oluyordu. Emmeline'in "vatan sevgisi" şu sloganda belirginleşiyordu: "Kral için, Ülkem için, Özgürlük için". Ramsay MacDonald gibi savaş karşıtı eylemcileri ise sert sözlerle eleştiriyordu.
Savaş ortamının getirdiği bu eğilimler, Emmeline ile pek çok kadın eylemcinin yolunu ayırdı. 1917'de Emmeline, Christabel ile birlikte Kadın Partisi'ni kurdu. Eşit işe eşit ücret, eşit evlilik ve boşanma yasaları, çocuklar üzerinde eşit velayet hakkı, kamu hizmetlerinde hak eşitliği gibi konulara eğilen parti tüzüğü, aynı zamanda sıkı bir Alman düşmanlığını da işliyordu. Emmeline gençliğinde sosyalisy inançlarını tamamen terk etmişti.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, ABD ve Kanada'ya giden Pankhurst bu ülkelerde zührevi hastalıklar üzerine yapılan araştırma ve toplantılara katıldı. 1925'te ülkesine döndüğünde, Muhafazar Parti'ye katılacak kadar farklı bir insan olmuştu. Sıkı bir sosyalist olan kızı Sylivia ise annesinin bu tutumunu şiddetle eleştirdi. Emmeline de, ne tuhaftır ki, Sylvia ile evlilik dışı bir çocuk dünyaya getirdi diye görüşmek istemiyordu. Tarihin iki önemli Pankhurst'ü, bu iki çarpıcı kadın fikir ayrılığı yüzünden birbirlerine düşman oldular. Emmeline, Sylvia'nın evlilik dışı oğlunu görmeyi hayatının sonuna dek reddeti. 1928'de hayata veda ettiğinde maalesef feminist bir mücadeleciden çok, Muhafazakar Parti'nin İşçi Parti'ye karşı kullandığı silahlardan biri olarak anılıyordu.