ABD'nin, hiçbir yükümlülüğü olmamasına karşın gazetecilere, "bizimle gelin, savaşan birliklerin içinde yer alın" dediğini anlatan Adie, bunun savaş haberlerine yönelik ustaca hazırlanmış bir sansür sistemi olduğunu ifade etti.
Gazetecilerin birer üniforma giyerek askeri birliklerle hareket ettiğini, bombaların sadece fırlatılışını gördüklerini, bomba düşen yerlere gitmediklerini ve bu sebeple gerçekleri göremediğini savunan Adie, bu anlamda yapılan gazeteciliğin habercilik olmadığını kaydetti.
Bölgede görev yapan gazetecilerin büyük bölümünün iliştirilmiş olarak, bir kısmının da uydu antenlerinin bulunduğu yüksek otel çatılarında görev yaptığını belirten Adie, muhabirlerin sadece "Ben çöldeyim, burada çöl var" tarzı haberler yaptığını ve bu görüntülerde "haber" olmadığını söyledi.
Kate Adie, medya sansürü anlamında iliştirilmiş gazetecilerin, Pentagon tarafından denetlendiğini ve kısıtlandığını bildirdi.
"Güzel görüntüler vardı. Ölenler yoktu"
Bağdat'a bombalar düşerken muhabirlerin uzaklardan çekim yaptığını anlatan Adie, ekranda sadece güzel görüntüler yer alırken, kayıplardan söz edilmediğini, ekranda ölen ya da yaralanan kadın ve çocukların görüntülerinin yer almadığını belirtti.
Savaşın iğrenç ve yanlış olduğunu anlatan Adie, Irak'taki işkence görüntülerinin bu iğrençliğin sadece küçük bir bölümü olduğunu kaydetti.
Kültürler arası diyalog
Seminerde "Kriz Dönemlerinde Kültürlerarası Diyalogun Gelişmesi ve Korunmasında Medyanın Rolü" konulu bir sunum yapan Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Korkmaz Alemdar, iki farkı kültürün herhangi bir konuda ne düşündüğünü diğerine anlatanın gazeteciler olduğunu belirterek, Türkiye ile Yunanistan arasındaki kültürel iletişimin olmamasına sebep olarak; diğer ülkede yaşayan ve gerçekleri aktaracak gazeteci eksikliğini gösterdi.
Türkiye'de Türkleri iyi tanıyan ve anlayan Yunan, Yunanistan'da da Yunanlıları iyi bilen yeteri kadar Türk gazeteci olmadığını ifade eden Alemdar, bu anlamda diyalog geliştirmek için gazetecilerin kullanılamadığını ve ekrana Kardak adası krizi gibi görüntülerin yansıdığını bildirdi.
Konuşmasında Fransız medyasını da eleştiren Alemdar, Asala örgütünün eylemleri sırasında Fransız medyasının ilk cümle olarak, "Teröristler Türkiye'nin ... öldürdü" cümlesini koyduktan sonra ikinci cümlede mutlaka Ermeni soykırımına atıfta bulunduklarını anımsattı.
"Uydu Telefonumuz alındı"
Savaş sırasında görev yapan ve bunu bir sunumla davetlilerle paylaşan "CNN Türk" muhabiri Burçin İmir ise sansürden kurtulmak için iliştirilmiş olmayı reddettiğini, ancak Bağdat'da görev yaparken bu sefer de Iraklı yetkililerin sansürüne maruz kaldığını ifade etti.
Bağdat düşmeden önce Iraklı yetkililerin uydu telefonlarına el koyduğunu anlatan İmir, gazetecilerin bir şekilde sansüre maruz kaldığını kaydetti.
Savaşta 903 iliştirilmiş gazetecinin görev yaptığını bildiren İmir, bu gazetecilerin sadece yüzde 20'sinin başka ülkelerden olduğunu kaydetti ve başta "CNN" olmak üzere Amerikalı ve İngiliz muhabirlerin bolca "Biz..." ve "Bizim..."li cümleler kurmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.(EÖ/YS)