Fotoğraf: Uluslararası Af Örgütü
"İklim değişikliğinin yol açtığı acil durum, eşi benzeri görülmemiş bir insan hakları krizidir."
Uluslararası Af Örgütü, hazırladığı "Haklarımızı Yakmayın! İnsanlığı İklim Krizinden Korumak İçin Hükümetler ve Şirketler Ne Yapmalı?" başlıklı raporunu bu sözlerle duyurdu.
Af Örgütü raporda iklim krizinin önümüzdeki dönemde de temel hakları tehlikeye atacağına dikkat çekiyor:
"İklim değişikliği, mevcut ve gelecek nesillerin medeni, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını ve nihayetinde insanlığın geleceğini tehlikeye atıyor. İklim değişikliğinin doğurduğu sonuçlar bir ülke veya bir topluluğu etkilediğinde, bunların yol açtığı zincirleme etkiler insanların onurlu bir yaşam sürme hakkından faydalanabilmesini ciddi ölçüde engelleyebilir, özgürlükleri tehlikeye atabilir ve hatta birçok durumda halkların kültürel varlığını topyekun tehlikeye atabilir."
Af Örgütü raporda, iklim değişikliği dolayısıyla insanların temel haklardan nasıl mahrum bırakıldığı ve gelecekteki tehlikelerin neler olduğunu şöyle sıralıyor:
- 2013 yılında Filipinler'deki Haiyan süper tayfunu nedeniyle yaklaşık 6 bin 300 kişi hayatını kaybetti ve 2019 yılında Mozambik, Malavi ve Zimbabve'de yaşanan kasırgalardan yaklaşık 4 milyon kişi etkilendi; hayatını kaybedenlerin yanı sıra, yerinden edilenler, okullara, hastanelere ve sağlıklı koşullara erişimini kaybedenler de oldu.
- Ülke İçinde Yerinden Edilme İzleme Merkezi'ne göre, 2008 ve 2018 yılları arasında her yıl ortalama 20,88 milyon kişi iklime bağlı olaylar nedeniyle ülke içinde yerinden edildi.
- Dünya Sağlık Örgütü (WHO) iklim değişikliğinin 2030 ile 2050 yılları arasında sıtma, yetersiz beslenme, ishal ve sıcaklık nedeniyle yılda 250 bin kişinin ölümüne neden olacağını tahmin ediyor.
- Dünya Gıda Programı da iklim değişikliğinin 2050 yılına kadar küresel açlık ve yetersiz beslenmede yüzde 20'lik bir artışa yol açacağını tahmin ediyor.
- Küresel sıcaklıktaki 2 derecelik bir artış, 1 milyardan fazla insanın su kaynaklarında ciddi bir azalmaya yol açacak.
Kadınlar, engelliler daha fazla risk altında
Uluslararası Af Örgütü'ne göre, iklim krizi aslında köklü adaletsizliklerin bir tezahürü:
"İklim değişikliği küresel bir sorun olmasına rağmen, halihazırda çeşitli ve kesişen ayrımcılık biçimlerine maruz kalmış veya yapısal eşitsizlikler ve kökleşmiş uygulamalar nedeniyle veya kaynakları, gücü ve ayrıcalıkları adaletsiz bir şekilde dağıtan resmi politikalar sonucunda ötekileştirilen kişi ve grupları orantısız bir şekilde etkilemektedir."
"Kadınlar, yerli halklar, engelliler, iklim felaketleri karşısında daha fazla risk altındadır" diyen Af Örgütü, raporda iklim değişikliğinin bu grupları ve cinsiyet, sınıf, kast, ırk, azınlık statüsü, engellilik, yaş ve göç durumu temelinde ötekileştirilen diğer insanları nasıl etkilediğini açıklıyor.
"Yeni bir atmosferik sömürgecilik biçimi"
Af Örgütü iklim değişikliğinin aynı zamanda yeni bir "sömürgecilik" biçimi yarattığı görüşünde:
"İklim krizi gelişmekte olan ülkelerdeki insanları, özellikle de düşük rakımlı küçük ada ülkeleri ve en az gelişmiş ülkelerdeki insanları, sadece iklimle ilgili afetlere maruz kalmaları nedeniyle değil, aynı zamanda - sömürgeciliğin kalıcı sonuçları da dahil olmak üzere- bu olayların etkilerini arttıran siyasi ve sosyoekonomik faktörler nedeniyle de orantısız bir şekilde etkiliyor.
"İklim değişikliği sadece sömürgeciliğin etkilerini sürdürmekle kalmıyor; aslında sömürge imparatorlukları kurmuş devletler ve geride bıraktıkları yerleşimci toplumlara dayanan devletler tarafından inşa edilen yeni bir atmosferik sömürgecilik biçimi yaratıyor."
En zengin yüzde 1 iki kat daha sorumlu
Af Örgütü raporda, iklim değişikliği sorumluluğunun, dünya çapında ayrıcalıklarla yakından bağlantılı olduğuna da dikkat çekiyor:
- OXFAM, 1990'dan 2015'e kadar dünya nüfusunun en zengin yüzde 10'unun (yaklaşık 630 milyon kişi), dünyadaki kümülatif karbon emisyonlarının yarısından fazlasından sorumlu olduğunu, en yoksul yüzde 50'nin (yaklaşık 3,1 milyar kişi) ise kümülatif emisyonların sadece yüzde 7'sinden sorumlu olduğunu hesaplamıştır. Dünya nüfusunun en zengin yüzde 1'i, dünyanın daha yoksul yarısının toplamından iki kat daha fazla karbondioksit (CO2) salınımından sorumlu." tespiti yer alıyor.
- İklim bilimciler James Hansen ve Makiko Sato, 1751 ile 2014 yılları arasında ABD, İngiltere ve Almanya'nın küresel ortalamanın en az altı katı kümülatif kişi başına sera gazı (GHG) emisyonu ürettiğini gösterdiler. Bu arada Rusya, Kanada ve Avustralya, küresel ortalamanın dört ila beş katı sera gazı ürettiler.
Mücadelede insan hakları esas alınmalı
İklim kriziyle mücadele için insan haklarının esas alınması gerektiğinin altını çizen Af Örgütü raporda devletlere ve şirketlere özetle şu tavsiyerlerde bulunuyor:
- Öncelikle varlıklı ülkeler hızla harekete geçmeli,
- Fosil yakıtlardan vazgeçilmeli,
- Sıfır emisyon - sıfır insan hakları ihlali ilkesi benimsenmeli,
- İklim değişikliğinden etkilenen insanların yeniden uyum süreçlerine yardımcı olunmalı,
- Herkesin bilgilenme, katılım ve çözüm yolu bulma hakları güvence altına alınmalı,
- Etkilenen insanların kayıp ve zararları telafi edilmeli. (KÖ)