İçime su serpen habere geçmeden önce, felaket haberine tepkilerin düşündürdüklerini söylemeden edemeyeceğim.
Bush'un kazanmasının ardından Amerika karşıtlığını, Amerikalı düşmanlığıyla karıştıranların yorumları da Bush'un kazanması kadar vahim geldi bana.
"Geri zekalı Amerikalılar!"
"Bin Ladin bütün Amerika'yı yok etse de kurtulsak şu Amerikadan!"
11 Eylül saldırılarını Bozcaada'da kalabalık bir çay bahçesinde izliyordum televizyondan. Ben ölenler için üzülürken, arkadan birisi, "İyi oldu, biraz da onlar ağlasın!" deyince olduğu gibi son yorumlarla da dehşete kapıldım.
Amerika'da devletin politikalarını onaylamayan savaş karşıtlarının azımsanmayacak sayıda olduğunu biliyoruz. Buna rağmen tüm Amerikalıları Bush'la aynı kefeye koymak, tüm İsraillileri Şaron'la aynı kefeye koymaya benzer. Ne yazık ki Türkiye'de ikisi de yapılıyor.
Bunu yapanlar kendilerini Tayyip Erdoğan'la aynı kefeye koymayı deneseler, belki yaptıklarını anlamaları kolaylaşır.
Şimdi gelelim içime su serpen habere:
Türkiye Sakatlar Derneği'nin oluşturduğu mail grubuna gelen bir haber, Amerika'daki sakat doktorların sayısının çoğaldığını ve başarılarını anlatıyor.
Tıp fakültelerine başvuruların da giderek arttığını söyleyen haber, 28 Kasım tarihli Daily Focus Gazetesi'nden. Haberi gruba gönderen Sacit Terim, "Türkiye'de görmediği için Evrim Çam'ı konservatuara kabul etmeyen zihniyet Amerika'daki bu uygulamaya ne diyecek acaba?" diye soruyor.
Geçmişte sakat öğrencilerin tıp fakültelerine nadiren kabul edildiği belirtilen haberde, şu anda tıp fakültelerine giren çok sayıdaki sakat öğrenciden biri olan Lawler'in deneyimlerine yer veriliyor.
"4. sınıf tıp öğrencisi Lawler hastalarının şikayetlerini dinliyor. Hastalarını muayene ederken en ufak bir yara izini, bir şişkinliği fark ettiğinde tüm dikkatini ellerine vererek parmak uçlarıyla tüm deriyi, dokuyu ve kemiği inceliyor.
Lawler'ın duyma ve dokunma duyuları bir hayli gelişmiş çünkü hastalarının gözlerinin içine ya da yaralarına iyileşmiş mi diye bakamıyor. Bir termometrenin üzerindeki sayıları okuyamıyor.
Lawler sınavlara yanında bir okuyucu ve yazıcıyla girdi ve Kaliforniya Pomona'daki Western Üniversitesi Tıp Fakültesine kabul edildi. Önümüzdeki Haziran'da sınıf birincisi olarak mezun olacak ve mezuniyetinden sonra fiziksel tıp ve rehabilitasyon alanında çalışmayı planlıyor.
Lawler nerdeyse her zaman rehber köpeği Burke ile birlikte. 'İnsan vücudu beni inanılmaz büyülüyor ama benim bir doktor olarak en büyük avantajım hasta iletişimi' diyor ve devam ediyor: 'Evet benim tıp bilgim çok iyi ama aynı zamanda hastalarımla empati de kuruyorum. Çünkü ben de hasta rolünü tecrübe ettim. Beni hiç dinlemeyen veya asla çocuk sahibi olmayı düşünmüyorsun değil mi, diye soran doktorlar tarafından tedavi edildim. Bu yüzden kendi hastalarıma zaman ayırmak için özen gösteriyorum, onları gerçekten dinliyor ve etraflıca açıklıyorum.'
Lawler aynı zamanda kendisi de kör olan 27 yıldır San Fransisko'da tıbbi rehabilitasyon alanında çalışmış Dr.Stanley Yarnell tarafından yetiştirilmiş. 55 yaşındaki Dr.Yarnel, tıbbın bilişsel bir süreç olduğunu söylüyor.
'Göremediğimde ihtiyacım olan bir bilgiyi hemşireden hatta hastadan alabiliyordum. Görmenize gerek kalmadan bilgi almanın yüksek teknolojiye ihtiyaç duymadan da yolları var. Elimi hastamın omzuna ya da sırtına koyduğum zaman ve birlikte yürüdüğümüzde topallamasının sebebi hakkında gayet iyi bir bilgi edinebiliyorum. Bu görmeyi gerektirmiyor' diye ekliyor Dr.Yarnel."
1990 Sakat Amerikalılar Yasası'nın tüm öğrencilere her seviyede eğitimin yolunu açtığını, tıp fakültelerine şu anki yoğun başvurunun da bu yasa sayesinde olduğunu öğrenince mecliste onay bekleyen bizdeki yasa tasarısının da aynı etkiyi yapmasını dileyerek haberi okumaya devam ettim.
"1969 dan 1995'e kadar uzmanlık yapmış olan Doktor Julie Madorsky, 'Sakatlar hakkında en az bilgisi olan ve kendilerini en rahatsız hissedenler doktorlardır' diyor.
Çocuk felci geçirmiş olan Dr. Julie Madorsky şöyle devam ediyor: 'Biz ve onlar diye bir ayrım var. Fiziksel engeli olan birinin tıbba girmesi halk tarafından beklenmeyen birşey. Çünkü doktor sağlıklı ve mükemmel olandır, hasta ise olmayan.'
Sakatlar Merkezi'nden bir yönetici ise bir çok okulun standartlarının çok yüksek olduğunu -örneğin tüm doktorlar mükemmel görmeli, mükemmel duymalı gibi- ve eğer bu standartlar takip edilmeye kalkılırsa kimsenin mezun olamayacağını söylüyor."
Tamam Amerika'yı sevmeme hakkımızı kullansak ama, sakatların elde ettiği haklar açısından Amerika'da yapılanları yok saymasak fena mı olur? (NG/BB)