"Devlet ihlali kendisi gerçekleştirmese bile, ihlali gerçekleştiren söz konusu grupların veya ihlalleri yaratan koşulların engellenmesinden bizzat sorumludur. Devlet, söz konusu sorumluluğunu her halikarda insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir şekilde yerine getirmelidir."
İHGD, devletin, insan hakları savunucularıyla ilgili alması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
* Türkiye Cumhuriyeti Devleti, insan hakları savunucularını damgalayan uygulamaları durdurmalıdır.
* İnsan hakları savunucularının ve organizasyonlarının açık veya gizli bir şekilde izlenmesi ve haklarında bilgi toplanması sona erdirilmelidir.
* Kamusal açıklamalarda insan hakları örgütlerinin meşruiyetine ilişkin sorgulamalardan vazgeçilmelidir.
* İnsan hakları savunucularına yönelik tehdit ve saldırılar etkili bir şekilde kovuşturulmalı ve insan hakları savunucularına yönelik tehdit ve saldırıların önüne geçilmelidir.
* Unutulmamalıdır ki, insan hakları savunucuları, işin doğası gereği pek çok zaman ihlali gerçekleştiren devlet politikalarıyla ters düşebilirler. Bu noktada kendisine çeki düzen vermesi gereken insan hakları savunucuları değil, devletin kendisidir.
İnsan hakları savunucuları düşman gösteriliyor
İHGD, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Özel Temsilcisi Hina Jilani'nin, 18 Ocak 2005 tarihli ve Türkiye'deki insan hakları savunucularına ilişkin son raporunda, savunucuların "devlet düşmanı" gibi gösterildiklerine yer verdiğini anımsattı.
"Bu, insan hakları savunucularını önce hedef, sonra da saldırıya açık hale getirilmektedir. Geçmişte, söz konusu çevreler ektiklerini biçmek için fazla beklemek zorunda kalmamışlardır. Bunun için Akın Birdal'ın uğradığı suikasti hatırlamak yeterli olacaktır."
İHD yöneticileri Eren Keskin, Doğan Genç, Şaban Dayanan ve son olarak Kiraz Biçici'ye, Türk İntikam Tugayı (TİT) amblemli mektuplar gönderilmişti. Yöneticiler, "akıllarını başlarını almadıkları takdirde" ölümle tehdit ediliyorlardı. (TK)