İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi ile Ankara Şubesi'ne 6 Mayıs'ta (Salı) düzenlenen polis baskınının iç hukuk ve ulusal ötesi insan hakları hukuku ilkelerine aykırı olduğunu hatırlatan TİHV, mektubunda, "uygulama ile AGİT Moskova Belgesi'nin, Birleşmiş Milletler (BM) Viyana Bildirisi'nin ve BM İnsan Haklarının Korunmasına Dair Belge'nin açıkça ihlal edildiğini" belirtti.
TİHV'nın mektubunda, Avrupa Birliği (AB) üyeliği sürecinde yapılan yasal düzenlemeler hatırlatılarak, "yasaları dönüştürmenin demokratik dönüşüm için yeterli olmayacağı" vurgulandı:
"Ulusal programa ilişkin demokratikleşme paketlerinin altıncısını Meclise sevk etmeye hazırlanan Hükümetinizin, yasaları değiştirmenin demokratik dönüşüm için tek başına yeterli olmadığını, onun kadar hatta ondan da önemli olanın; bunları, ruhuna ve yasakoyucunun amacına uygun bir şekilde uygulamak olduğu gerçeğini gözardı etmeyeceğine inanmak istiyoruz. Bu cümleden olmak üzere; yasa uygulayıcıların hiçbir etki altında kalmadan görevlerini yapmaları ve demokratik dönüşüme uygun bir idari ve adli pratik geliştirmeleri geciktirilmeksizin sağlanmalıdır."
"Polis baskınının AB Genel Sekreterliği'nin düzenlediği danışma toplantısı ile aynı güne denk getirilmesini anlamlı bulduklarını" vurgulayan mektup, şöyle:
"Sayın Başbakan
Recep Tayip Erdoğan,
Bilindiği üzere, 6 Mayıs Salı günü sabah saatlerinde İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi'ne Ankara Emniyet Müdürlüğü görevlilerince baskın düzenlenmiştir. Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Cengiz Köksal nezaretinde iki saati aşkın süre Genel Merkez binasında arama yapan görevliler, dernek arşivinde bulunan çok sayıda belge ve dokümanın yer aldığı klasörlere, bilgisayarlara ve bunlara ait disketlere el koyarak götürmüşlerdir. Buradan Derneğin Ankara Şubesi'ne giden görevliler aynı işlemleri orada da tekrarlamışlardır.
Dernek yöneticileri, baskının nedeni konusunda kendilerine açık ve tatminkar bir yanıt verilmediğini ifade etmektedirler. Polisçe el konulan belge ve dokümanların Derneğin on yedi yıllık tarihi boyunca büyük özveri ve emek sonucu oluşturulan ve kamuoyuyla sürekli paylaşılan insan hakları raporları, derneğe yapılan başvurular, resmi mercilerle ve diğer sivil toplum örgütleriyle yapılan yazışmalar ve benzeri faaliyetlerine ilişkin belgeler olduğu Dernek Başkanı tarafından açıklanmıştır.
İnsan hakları örgütlerini birer suç yuvası, insan hakları savunucularını da potansiyel birer suçlu olarak gören bu zihniyete artık son verilmelidir. İnsan Hakları Derneği'ne her fırsatta yapılan bu baskınların amacı nedir, görevliler dernek merkezinde neyi aramaktadırlar, ne bulabileceklerini ummaktadırlar? Anlamak mümkün değil...
Sayın Başbakan;
İHD'nin maruz kaldığı bu son uygulamayla, AGİT Moskova Belgesi'nin, BM Viyana Bildirisi'nin ve BM İnsan Haklarının Korunmasına Dair Belge'nin açıkça ihlal edildiğini hatırlatmak isteriz. Unutulmamalıdır ki, bu belgelerle; Devletler ve Hükümetler, insan hakları alanında faaliyet yürüten sivil toplum örgütlerinin çalışmalarını engellememekle ve faaliyetlerini rahatça sürdürebilmeleri için gerekli olanakları sağlamakla yükümlü kılınmışlardır.
Ancak gelin görün ki, ülkemizde bu yükümlülüğe riayet edilmek bir yana, son polis baskınıyla ulusal üstü hukuk metinleri bir kez daha hiçe sayılmıştır. Polis baskınının, AB Genel Sekreterliği'nce düzenlenen ve açılış konuşmasını Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül'ün yaptığı, Vakfımızın ve İHD'nin de çağrılı olduğu danışma toplantısının yapıldığı güne denk getirilmesini anlamlı buluyoruz.
Sayın Başbakan,
Vakfımızın tüzel kişi kurucularından olan İnsan Hakları Derneği, 35 şubesi ve binlerce üyesi bulunan, uluslararası camiada saygın bir yer edinmiş Türkiye'nin en büyük insan hakları kuruluşlarından biridir. Bu saygınlığı zedelemeye, kamuoyundaki meşruiyetini tartışmalı hale getirmeye dönük uygulama ve yaklaşımların bugüne dek sonuç vermediğini ifade etmekte yarar görüyoruz.
Ulusal programa ilişkin demokratikleşme paketlerinin altıncısını Meclis'e sevk etmeye hazırlanan Hükümetinizin, yasaları değiştirmenin demokratik dönüşüm için tek başına yeterli olmadığını, onun kadar hatta ondan da önemli olanın; bunları, ruhuna ve yasakoyucunun amacına uygun bir şekilde uygulamak olduğu gerçeğini gözardı etmeyeceğine inanmak istiyoruz. Bu cümleden olmak üzere; yasa uygulayıcıların hiçbir etki altında kalmadan görevlerini yapmaları ve demokratik dönüşüme uygun bir idari ve adli pratik geliştirmeleri geciktirilmeksizin sağlanmalıdır.
İnsan hakları savunucularına yönelik baskıcı uygulamalara artık son verilmesini umut ediyoruz. İlginizi esirgemeyeceğiniz inancıyla saygılarımızı sunuyoruz." (BB/NK)