* Derneğimize Küçükarmutlu'da ölüm oruçları nedeniyle yoğun polis baskısı olduğu, yasal olmayan ev baskınlarının yaşandığı ve ölüm oruçlarına şiddet kullanılarak müdahale edilebileceği yönünde ulaşan bilgiler nedeniyle derneğimiz bünyesinde faaliyet gösteren Cezaevi Komisyonu tarafından gelişmelerin yerinde izlenmesi ve mağdurlarla görüşülmesi amacıyla komisyon üyeleri Zehra Yılmaz, Şengül Öztürk ile şubemizin yönetim kurulu üyeleri İlkay Akkaya, Mehmet Ali İnci ve Kıvanç Sert 'ten oluşan bir heyet oluşturulmuştur.
* Heyetimizin 24 Temmuz 2001 tarihinde saat 16:30 ile 19:00 saatleri arasında gözlem ve araştırmalar yapmak üzere Küçükarmutlu'ya gitmiştir. Burada olayın mağdurlarıyla görüşülmüştür. Heyetimizin gözlemleri şöyledir;
* "Küçükarmutluya toplu taşıma araçlarıyla gidildi. Bindiğimiz otobüs Küçükarmutlu'ya vardığında mahalle girişinde bulunan kavşakta 1 tane çevik kuvvete ait otobüs ve akrep diye tabir edilen zırhlı araçlar park etmişti. Kavşağın çevresinde silahlı,çelik yelekli sivil ve resmi 20'ye yakın polis olduğunu tespit ettik. Küçükarmutlu İETT son durağında da sivil polislere ait bir oto ve çok sayıda sivil polis görüldü. Küçükarmutluda bulunduğumuz süre zarfında her hangi bir kimlik kontrolü uygulamasıyla karşılaşmadık.
* Etrafı dolaştığımızda Küçükarmutlu sakinlerinin tedirgin bakışları fark edilmiştir. Semt sakinleri sürekli gelen ve gideni takip ediyorlar, endişeli davranıyorlardı. Birkaç kişiyle konuşmamızın ardından bakışlar ve tavırlar değişti.
* Semt sakinlerine hangi girişlerde güvenlik kuvvetlerin bulunduğunu sorduğumuzda bize; Küçük Armutlu bölgesinin dört girişinin bulunduğunu ve dört girişinde polislerce kontrol altına alındığını ve adeta bir abluka olduğunu, Baltalimanı girişindeki ilkokulun da karakol gibi kullanıldığını söylediler.
* Çevrede yaptığımız araştırmalardan edindiğimiz bilgilere göre, Küçükarmutlu'da bulunan üç eve 21 Temmuz 2001 cumartesi gecesi saat 01:00-03:00 arasında sivil polisler tarafından ev baskınları olmuş.
* Heyet olarak polislerce yasadışı bir şekilde basıldığı iddia edilen evlere gidildi. İki evde Küçükarmutlu'dan Baltalimanı'na inen ana yol üzerinde bir birine uzaklıkları 100-200 metre kadar bahçeli gecekondular. Bir diğer evde ölüm oruççuların olduğu evin yaklaşık 100 metre aşağısındaydı.
* Mahalle halkı heyetimize; Küçükarmutlu girişlerindeki güvenlik güçleri tarafından keyfi kimlik kontrolleri yapılarak göz altıların sıkça yapılmakta olduğu ve sokak aralarında keyfi şekilde resmi ve sivil araçlar gezindiği beyan edildi. Ayrıca ev baskınlarından önce de sivil kişiler tarafından "sayın vatandaşımız" başlıklı imzasız bildiri dağıtıldığı beyan ettiler.
* Evi basılan Kemal Doğan'la yaptığımız görüşmede; "o akşam evde üç kişiydik annem, abim ve ben. Konu komşular gelip gittiği için kapılarımız açıktı. Gece saat 01:00 sıralarında 10-15 sivil çelik yelekli sivil polisler içeri girdiler ve arama yaptılar. 'ev size mi ait' diye sorduktan sonra kimliklerimizi istediler. Kimliklerimizi aldıkta yarım saat süresince arama yaptılar" arama sırasında evinden bir şey alınmadığını belirterek baskından da psikolojik olarak etkilendiklerini ve mağdur olduklarını beyan etmiştir.
* Polis tarafından basılan ikinci evin sahibi olan Asuman Yıldız'ın büyük oğlu ile yaptığımız görüşmede; "o akşam ben kapı önündeki koltukta yatıyordum. Gece saat 01:30 sıralarında evin önünde 12 tane sivil araba vardı. Eve 10 kişi girmişti arka bahçede de üç kişi daha vardı. Kardeşim içerde uyuyordu. Çelik yelekli ve silahlı sivil polisler babama "Annemin ölüm oruçlarının yapıldığı yerde olduğunu, bu işleri bırakmasını" söylediler babam da onlara inanmadığını söyledi. Odada TAYAD'ın çıkardığı bültenler vardı. Polisler bu bültenleri alarak nereden aldığımızı sordular ve bir daha bu bülteni okumaması ve almamızı söylediler. Duvarda da cezaevlerinde Ölüm orucu eylemlerinde yaşamını yitirenlerin asılı olan resimleri duvardan indirip yırttılar. O akşam annem evde üç kişiydik, annem yatılı işte olduğundan o akşam evde yoktu"diyerek maruz kaldıkları uygulamaları aktarmıştır.
* Polis tarafından basılan üçüncü evin sahibesi Sakine Yıldız'la yaptığımız görüşmede; "Cumartesi akşamı saat 02.00 sıralarında 10-15 sivil silahlı ve çelik yelekli polisler direk eve girdiler. Hepsi asker tipliydi. Üç kişi oturuyorduk, kızımda içerde yatıyordu. Onu gidip kaldırdılar ve sadece ona kimlik sordular.,evde kaba bir şekilde arama yaptılar. Bu arama esnasında bizi masanın etrafında bulunan sandalyelere oturttular ve arama bitinceye kadar kalkmamıza izin vermediler. 15-20 dakika sonra da arama bitince de gittiler. Bu baskını sebebi ölüm oruçlarıdır. Benim eşim de Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu ve şu anda açlık grevinde, onlarla baş edemeyeceğimi düşündüğüm için suç duyurusunda bulunmadım" diyerek maruz kaldığı uygulamayı anlatmıştır.
* Heyetimiz mahalle sakinleri ile de görüşmüştür. Mahalle sakinleri son günlerde ölüm oruççularını yıldırmak amacıyla yapılan kimlik kontrolleri ve ev baskınlarının gündelik yaşamlarını olumsuz etkilediğini belirtmişlerdir.
* Heyetimiz son olarak ölüm orucunda bulunan kişilerle görüşmüştür. Ölüm orucunda bulunan kişiler, amaçlarının kimsenin üzerinde baskı kurarak mahalleden kaçırtmak olmadığını, amaçlarının F Tipi Cezaevlerindeki uygulamaları, tecridin ve işkencenin kaldırılması amacıyla yetkilileri diyaloğa zorlamak olduğunu, yaşamın kendileri için de kutsal olduğunu ancak, ölüm oruçlarının sona erdirilmesi için diyalogun zorunlu olduğunu, kendilerinin "terörist" değil hak arama mücadelesinde bulunan kişiler olduğunu ve çevre halkına yönelik bir baskıların olmadığını bu nedenle de sivil polislerin dağıttığı bildirinin gerçekleri yansıtmadığını ve bu bildiri ile halkla karşı karşıya bırakılmak istendiklerini belirterek, bir müdahale durumunda da kendilerini yakacakları beyan etmişlerdir.
* Sonuç olarak; Küçükarmutlu'da ölüm oruçları gerekçe gösterilerek yoğun bir polis ablukası ve mahalle halkına yönelik keyfi uygulamalar tarafımızca yapılan gözlemler, tanıklar ve mağdurların anlatımlarıyla tespit edilmiştir.
* Halk uygulamalardan rahatsızdır. Bu nedenle de mevcut olan baskının sona erdirilmesi mahalle halkı tarafından talep edilmektedir.(YÖ)