İHD Genel Başkanı Av. Yusuf Alataş ve TİHV Genel Başkanı Yavuz Önen yaptıkları ortak açıklamada, "'insan hakları sorunları ve ihlalleri' ile 'insani sorunları' birbirine karıştırıp, buradan mantık yürüterek sonuçlar çıkarmak ve hele hele suçlamalarda bulunmak, Sayın Adalet Bakanı'nın nasıl bir vizyona sahip olduğunu göstermekten öte bir anlam ifade etmez" dedi.
Adalet Bakanı Çiçek, İsveç'in başkenti Stockholm'de katıldığı "çocuk kaçırma suçları" konulu toplantıdan dönüşünden önce yaptığı açıklamada, AB'den gelen heyetlerin, "bazı marjinal sivil toplum örgütleriyle görüştüğünü ve bütün Türkiye'yi öyle kabul ettiklerini" iddia etmişti.
Çiçek, "Mesela, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Vakfı (TİHV) ile görüşürler, ama bugüne kadar şehit ve gazilerin oluşturduğu derneklerle görüşen hiçbir AB heyetine ben rastlamadım" demişti.
İnsan hakları örgütleri, demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne sahip çıktığı ve geliştirdiği iddiasında olan hükümetin, her fırsatta insan hakları kuruluşlarını, özellikle de İHD ve TİHV'yi marjinallikle, yasa dışı örgüt yandaşlığı ile suçlamasını eleştirdi.
İHD ve TİHV, "hükümet, insan hakları konusunda ikircikli ve samimiyetsiz tutumunu gözden geçirmeli; insan haklarını özümsemelidir" dedi.
Uluslararası kişi, kurum ve organizasyonlarla ilişkilerinde, görüşme istemleri hep karşı taraftan geldiğini ifade eden İHD ve TİHV, Çiçek'i bu durumdan rahatsız olmak ve "İHD ile TİHV'yi halktan kopuk marjinal bir örgütler olarak tanımlamak yerine, bu denli kabul görmelerinin nedenleri üzerinde düşünmeye" çağırdı.
Çiçek'in de içinde bulunduğu hükümetin, İHD ve TİHV'nin Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu ile İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarının faaliyetlerine katılması için ısrarlı taleplerde bulunduğunu ifade eden insan hakları örgütleri, hükümetin 9 Eylül 2005 günü yapılan "Sivil Toplum Zirvesi"ne her iki kuruluşu da davet ettiğini, Türkiye-AB müzakere sürecine etkin bir şekilde katılmaları için de ayrıca yazılı davet gönderdiğini hatırlattılar.
Her iki insan hakları örgütünün de kuruldukları günden bu yana baskı ve saldırılarla karşı karşıya olduğunu belirtilen açıklamada özetle şu görüşlere yer verildi:
"Tüm bu baskı ve saldırılar İHD'nin ve TİHV'nin, kendi kuralları ve uluslararası insan hakları ilkeleri çerçevesindeki mücadelesine engel olamamıştır. İHD'yi ve TİHV'yi marjinalleştirme ve hukukun dışına itme çabaları sonuçsuz kalmıştır.
Şayet bugün Türkiye'de insan hakları kavramı dava fazla tartışılıyor ise ve göreceli olarak bu alanda birtakım iyileşmelerden söz edilebiliyorsa, bunda İHD'nin ve TİHV'nin mücadelesinin önemli bir payı olduğu görmezlikten gelinemez." (KÖ/TK)