İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde gerçekleşen ve üç kişinin hayatını kaybettiği rehine operasyonunun oluş, sonuçlandırılış ve sonrasındaki açıklamalarda insan hak ve özgürlükleri bakımından kabul edilemez yanlar olduğunu söyledi.
“Herkesin canlı çıkabileceği bir sürecin, ‘güçlü devlet’ söylemini sürdürmek için ölümle sonuçlandırılması kabul edilemez” diyen İHD, tüm kişi ve kurumları yaşam hakkına saygılı ve özenli davranmaya davet etti.
İHD, barolar ve hak savunucusu örgütlerden oluşturulacak bir komisyonun soruşturma sürecinde yer alması gerektiğini ifade etti.
“Yargısız infaz kuşkuları haklı ”
İHD açıklamasından öne çıkan satırlar şöyle:
“Eylemcilerle temas ve eyleme müdahale biçiminin, yaşam hakkını esas alan usullerle yürütülmediği anlaşılmaktadır. Rehin alma süreci devam ederken gelen patlamanın kaynağı belli olmadığı gibi, güvenlik güçlerinin ve onları çekip çeviren kamu otoritelerinin, ölümlerin meydana gelmemesi için gerekli sabır ve özeni göstermediği anlaşılmaktadır.
“Devletin hak ve adalet duygusunu zedeleyen güvenlikçi yaklaşım ve düzenlemelerin bu tür eylemlere zemin hazırladığı Adaletin tecellisi önündeki en büyük engelin, cezasızlık politikalarının ve bu yönetim anlayışının kendisi olduğunu bu güne kadar hak mücadelemizden çok iyi biliyoruz. Eylemin sonuçlandırılma biçiminin de cezasızlık kültürüne yaslanan bir ‘yargısız infaz’ olduğu kuşkuları son derece haklı ve yerindedir.
“Soruşturma süreci için komisyon”
“Sürecin iyi aydınlatılabilmesi için, şeffaf ve ikna edici bir soruşturma yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz. Barolar ve hak savunucusu örgütlerden oluşturulacak bir komisyon, soruşturma sürecinde yer almalıdır. Yaşam hakkı kutsaldır. Herkesin canlı çıkabileceği bir sürecin, "güçlü devlet" söylemini sürdürmek için ölümle sonuçlandırılması kabul edilemez.
“Avukatlara yönelik suçlama tehlikeli”
“Eylem sürecinde bazı medya gruplarının, eylemden sonra da kamu otoritelerinin avukatlara yönelik suçlamaları da, eylemi barışçıl biçimde sonlandırma imkanlarını kullanmak ve olayın oluşundaki devlet sorumluluğunu gizlemek amacıyla başvurulmuş çok tehlikeli bir yoldur. Yasama ve Yürütme'ye karşı sürekli zayıf pozisyonda tutulmak istenen Yargının en önemli ayağı olan savunmanın, fırsatçı bir mantıkla suçlanması, avukatların hak mücadelesindeki rollerini asgariye indirme çabasından başka anlama gelmez. Adliyelerin güvenliğini sağlamak avukatların sorumluluğunda değildir. Kaldı ki, eylemcilerin ‘avukat kimliğiyle, avukat kılığında’ içeri girdikleri bilgilerini bizzat adliye kaynakları yalanlamaktadır.
“Yaşam hakkına saygı”
“İHD olarak, yaşam hakkına yönelmiş her eylemi kınadık, kınamaya da devam edeceğiz. Bu vesileyle, tüm kişi ve kurumları yaşam hakkına saygılı ve özenli davranmaya davet ediyoruz.
“Bu vahim olayın, cezasızlık kültürünün ve yargısız infaz refleksinin ülkeye ve ülkede yaşayan halklara, sınıflara verdiği zararların düşünülmesine yol açması gerektiğine inanıyoruz. Devletin güvenlikçi aklının ne kadar güvenliksiz ortamlara yol açtığının bir daha ortaya çıktığına inanıyoruz.” (BK)
* Fotoğraf: Berk Özkan / AA