İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, SGK dolandırıldığı şüphesi ile başlayan soruşturmada ulaşılan bilgilerin ve tespit edilen bebek ölümlerinin münferit olmadığını açıkladı.
Davayla ilgili bugün yazılı açıklama yapan dernek, sağlığın ticarileştirilmesinin, hastaların müşteri, hastanelerin kar amaçlı kuruluşlar olarak görülmesinin ve denetimsizliğin bir sonucu olarak sağlık sisteminin çöktüğünü ifade etti.
“Hükümet ve Bakanlık kamuoyu önünde hesap vermeli”
İHD İstanbul Şubesi, “sağlık politikaları ile halk sağlığını tehlikeye atan hükümeti” istifaya çağırdıklarını açıkladı:
“Mesele, ‘Yenidoğan Çetesi’ne yönelik cezai, hukuki ve idari anlamda hukuki sürece sıkıştırılarak ve sağlık çalışanları hedef haline getirilerek geçiştirilemez. Bu sorunların kaynağı olan sağlık politikalarının sorumlusu Hükümet ve Sağlık Bakanlığı kamuoyu önünde hesap vermelidir.
Gerek olay özelinde soruşturma sürecinin takibi ve gerek sağlık sistemindeki bu çöküşün giderilmesi için bütün sağlık örgütlerini, meslek odalarını, meslek alanındaki sendikaları ve kamuoyunu sürece aktif olarak dahil olmaya çağırırken, hedef şaşırtmak için sağlık çalışanlarına karşı nefret üreten ve şiddet çağrısı yapanların oyununa gelinmemesi için kamuoyunu ayrıca duyarlı olmaya çağırıyoruz.
Bilindiği üzere, sağlığın ticarileştirilmesinin acı sonuçları on yıllardır halkı ve sağlık çalışanlarını mağdur etmektedir. Sağlıkta şiddet ve sağlığa erişimde yaşanan sorunlara dair şikayet ve davalar artmakta, ancak bu gelişmeler ve meslek örgütlerinin tüm uyarılarına rağmen, yetkililer sorunların kaynağı olarak hasta yakınları ve sağlık çalışanlarını hedef haline getirerek, yaşanan sorunları göz ardı etmektedirler.
Sağlıklı bilgi paylaşımı da yapılamadığından halk yaşanan sorunları tekil olaylar olarak değerlendirmekte, sağlık çalışanları ile karşı karşıya gelmekte, sağlık sistemindeki çürümeye dair duyarlılık oluşturulamamaktadır.
Yaklaşık 19 ay önce tespit edilen bu vahim olayın, sağlık sistemindeki sorunlar ve bebek ölümleri üzerinden değil de soruşturma savcısının makamında tehdit edilmesi üzerine, ancak birkaç gün önce kamuoyu gündemine girebilmesi; resmi makamların sistemden kaynaklı sorumluluklarındaki sorunlarda takındıkları suskunluk tavrının, halkın gerçekleri bilme hakkına getirilen kısıtlamaların ve toplumsal duyarlılığın vardığı noktayı göstermesi bakımından da dikkat çekmektedir.
Toplumsal duyarlılığın gelişmesi üzerine yapılan resmi açıklamalarda ise, usulsüzlük tespit edilen hastanelerin kapatıldığı ve faillere verilecek yüksek cezalar duyurulmakta, bu yolla, oluşan duyarlılık bastırılmaya çalışılmaktadır. Bu açıklamalarda sorumluların hesap vermesi bir yana sorunun esas kaynağına dair değerlendirme dahi yapılmıyor oluşu, sistemdeki çürümenin görmezden gelinmeye devam edileceğini ve bu olayların yeniden yaşanacağını işaret etmektedir.
Sağlık, onurlu ve insanca bir yaşamın gereklerinden biri olmasının yanında, yaşam hakkı ile de doğrudan bağı nedeniyle devletin sorumluluğunda olup, göz ardı edilemez. Sağlığı ticari bir faaliyet dönüştüren yaklaşıma derhal son verilerek, sağlık hizmeti ücretsiz, eşit, nitelikli, ulaşılabilir bir kamu hizmeti olarak düzenlenmelidir. Bu nedenle bu olayda etkin soruşturma yürütülmesi ve faillerin cezalandırılması sağlanmalı, ancak bununla yetinilmemelidir. Aynı olayların tekrar yaşanmaması için, Hükümet ve Sağlık Bakanlığı hesap vermeli, soruşturma ve denetimlerin sonuçlarını ve sağlık sistemindeki çürümenin giderilmesi için atacağı adımlara ilişkin meslek ve sağlık örgütleri ile birlikte oluşturacağı programı kamuoyuna açıklamalı, kamuoyu sağlık çalışanlarını hedef haline getirmeden, sağlık sistemindeki sorunlara dair oluşan duyarlılığını geliştirerek devam ettirmelidir.”
(AS)