*Fotoğraf: MA
İnsan Hakları Derneği (İHD) kuruluşunun 35’inci yıl dönümü nedeniyle genel merkez binasında basın toplantısı düzenledi.
“İHD 35 yaşında. Geçmişten geleceğe insan hakları, barış ve demokrasi için mücadelemiz sürüyor" pankartın asıldığı açıklamada açıklamayı Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan yaptı.
İHD’nin 17 Temmuz 1986 yılında 98 insan hakları savunucusunun imzasıyla kurulduğunu hatırlatan Türkdoğan, kurucular arasında mahpus anneleri ve yakınları, aydın, yazar gazeteci, yayıncı, akademisyen avukat hekim, mimar ve mühendis olduğunu söyledi.
>>> İHD'nin 28 şubesi, 6 temsilciği ve 7 bin 945 üyesi bulunuyor.
"Tahribatlar artıyor"
İHD’nin kurulduğu günden bugüne "demokrasi ve insan hakları için mücadele ettiğini" söyleyen Türkdoğan, "İHD'nin bu mücadelesi Türkiye'de insan hakları bilinci ve kültürünün oluşmasına önemli katkılar sunmuş ve sunmaya devam ediyor" dedi.
Türkdoğan, "Türkiye'nin temel insan hakları ve demokrasi sorunlarını çözemediği için demokratikleşme yerine daha da anti demokratik bir anayasal rejime kaydığını" belirtti ve ekledi: "Türkiye'nin en önemli sorunu olan gördüğümüz Kürt sorununun çözülememesinin yarattığı ağır tahribatlar devam ediyor.
"OHAL rejimi yasaları ile görevlerinden alınarak gözaltına alınıp tutuklanmaları ve haksız cezalara çarptırılmaları, yerlerine kayyım atanması seçmen iradesinin gaspı ve demokrasinin inkarı anlamına geliyor."
Türkdoğan önerileri ise şöyle sıraladı: • Türkiye'nin demokratikleşebilmesi için gerçek bir çatışma çözümü gerçekleştirmesi ve geçmişi ile yüzleşmesi gerekmektedir. Türkiye'nin, Kürt sorununu kabul edip çözecek yeni bir barış sürecine ihtiyacı var. Başta Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı talepleri olmak üzere ötekileştirilen tüm toplum kesimlerinin insan hakları taleplerini kabul edecek yeni bir siyasi iradeye ihtiyaç vardır. • İfade özgürlüğü demokrasinin temelidir. Demokrasiye giden yolun açılabilmesi için ifade özgürlüğünün mutlaka sağlanması gerekir. TMK kaldırılmalı, yayın kuruluşları üzerindeki baskı sona erdirilmeli, Kürt ve muhalif basın-yayın kuruluşları üzerindeki yargı baskısının ortadan kaldırılması, sosyal medyayı sürekli boğma girişimlerinden vazgeçilmesi elzemdir. • Etnik köken, cinsel kimlik, her türlü inanç veya inançsızlık eklenerek nefret söylemi yasaklanmalı ve nefret suçları yeniden düzenlenmelidir. Siyasi iktidar mensuplarının nefret söyleminden vazgeçmesi bu alanda atılacak ilk önemli uygulama olacak. • Cumhurbaşkanlığı'nın Anayasa 90 uyarınca kabul edilen uluslararası Sözleşmeden tek başına çıkma yetkisi bulunmamasına rağmen bunun gerçekleşmiş olması yeni tip keyfi ve belirsizlik rejiminin önemli bir göstergesi olmuştur. İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması mücadelemiz devam edecektir. • İşkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden pratiklerde bilhassa OHAL'in ilanından sonra ciddi bir artış olduğu hak ihlalleri raporlarımızla belgeleniyor. Özellikle 12 günlük gözaltı süresinin OHAL sonrası sürdürülüyor olması oldukça ciddi bir durum yaratıyor. Cezasızlık politikasına son verilerek etkili, kapsamlı ve bağımsız idari ve adli soruşturmalar yürütülmelidir. • Hapishanelerdeki ağır hasta mahpusların sayısı giderek artmış ve tespit edebildiğimiz kadarı ile 650'yi geçmiştir. Ağır hasta mahpuslara yönelik çürütme politikası onların ölümüne sebep olmakta, siyasi iktidar bu durumu ağır insan hakkı ihlali olarak görmemektedir. • Küresel iklim krizininin sebep olduğu ekolojik yıkıma ek olarak, Türkiye'deki plansız kentleşme, doğal çevrenin maden sahalarına açılması, HES ve baraj yapımı, insan eliyle gerçekleştirildiği izlenimi veren orman yangınları nedeniyle doğanın tahrip edilmesine devam edilmektedir. İHD olarak, doğanın korunmasının temel bir insan hakkı olduğunu bir kez daha belirtmek isteriz. | |
(RT)