Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi, “Türk yargısının ifade özgürlüğü konusunda kapasitesinin güçlendirilmesi” amacıyla Türkiye Adalet Akademisi’nin (TAA) ortaklığında bir proje başlatıldı. Projenin açılışı, Akademi, Adalet Bakanlığı, Danıştay, Yargıtay, Askeri Yargıtay temsilcilerinin de olduğu yaklaşık 200 üyenin katılımıyla dün (11 Aralık) yapıldı.
1 Aralık 2016’da sona erecek 2 milyon 800 bin avro bütçeli 27 aylık proje, ifade özgürlüğü hakkının daha iyi korunması amacına yönelik olarak, TAA’nın müfredatının günün ihtiyaçlarına göre geliştirilmesini, hakim ve savcıların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarını daha etkili uygulamaları için ifade özgürlüğü bakımından donanımlı kılınmasını ve bu eğitimlerin de sürdürülebilirliğinin sağlanmasını amaçlıyor.
Proje hedefleri arasında, bilgilendirme kampanyaları, çalıştay ve uluslar arası sempozyumlar yoluyla ifade özgürlüğü aktörleri (sivil toplum, hukuk, iletişim, barolar, medya vs) arasında etkili işbirliğinin sağlanması da var.
Açılışta akademisyen ve sivil toplum temsilcileri olarak Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM) Yönetim kurulu üyesi Yusuf Gürsoy, İnsan Hakları Derneği (İHD) yetkilisi Hüsnü Öndül, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden iletişim hukukçusu Fikret İlkiz, Basın Konseyi temsilcisi avukat Oktay Huduti, Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Yard. Doç. Dr. Olgun Akbulut, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Süleyman Demirkan, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Osman Doğru ve Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye temsilcisi ve bianet ifade özgürlüğü araştırmacısı Erol Önderoğlu da yer aldılar.
Lobov: Yerel yargıya güç katacaktır
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Politikaları ve Geliştirme Bölümü başkanı Mikhail Lobov, AİHM’in ifade özgürlüğüne getirilecek kısıtlamaları çok sıkı ve belirgin ölçütlere bağladığını, Türkiye’den görüş açıklamalarına orantısız ceza verilmesine rastlandığını bildirdi.
“AİHM içtihatlarını daha yakından gözetmek Türkiye yargı sistemini zayıflatmadığını, tam tersine daha da güçlendirdiğini gördük. Yargıtay ve Danıştay’a destekleri için teşekkür ederiz. Yargının öncüleri olarak yerel mahkemelere bu açıdan güç katacaklardır.
Döğer projenin aşamalarını anlattı
Konuşmasında projeyi özetleyen Merkezi Finans ve İhale Birimi Başkanvekili Emine Döğer, projeyle 40 eğitmenin yetiştirilmesi, 12 eğitmenin Avrupa Birliği kurumlarında staj ve eğitim görmesi, 500 kadar kitap ve materyelin temin edilmesi ve Human Right Review dergisinde bir ifade özgürlüğü özel sayısı çıkarılması, ifade özgürlüğü sempozyumu düzenlenmesi ve sunulan metinlerin de kitaplaştırılmasını öngörüldüğünü açıkladı. Döğer, TCK’nın yorumlanmasıyla ilgili problemler olduğundan projenin sürdürülebilirliğinin özel önemi var” şeklinde konuştu.
Akçil: Bin hakim, iki bin savcı eğitilecek
Temmuz 2003’te kurulan Türkiye Adalet Akademisi’nin Başkanı Yılmaz Akçil de, proje içerisinde bin hakim, 2 bin de savcının eğitiminin söz konusu olduğunu söyledi. 48 katılımcının ilgili AB kurumlarına dört çalışma ziyareti düzenlenmesinin düşünüldüğünü kaydetti.
Bağcı Perinçek kararını bekliyor
Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Basri Bağcı da, “AİHM içtihatları da kararlarıyla bir dönüşüm geçiriyor” dedi; isim vermeden Doğu Perinçek’in İsviçre’de “Ermeni Soykırımı yalandır” dediği için mahkum edilmesine değindi; “Gelecek ay AİHM’in vereceği kararı izliyoruz” diye konuştu.
Bağcı, “Türklüğü aşağılama”ya ilişkin TCK’nın 301. Maddesinden soruşturma ve kovuşturma iznini Adalet Bakanlığı’na bağlandığından beri maddenin tartışmaların odağında bulunmadığını savundu.
Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) tutuklu gazetecilere ilişkin 2013 raporuna değinen Bağcı, cinayet, insan kaçırma bombalama gibi fiillerden tutuklu bulunduklarını ileri sürdü; “Tespitlerimize göre sırf gazetecilikte cezaevinde tutuklu gazeteci yok. Gazetecilik iş kolunda görünüp de cezaevinde olan 20 kadar kişi var. Ama CPJ ile aramızda bir kesişme noktası bulunması ümidimizi koruyoruz” dedi.
Szombati: Gazeteci eleştirdiği için yargılanmamalı
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Maslahatgüzarı Bela Szombati de, “Gazetecilerin siyasileri eleştirdikleri için yargılanmadıkları bir Türkiye istiyorum, inancım da tam” dedi.
Üstün: Yargı 301’i olumlu uygulayamadı
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu başkanı Ayhan Sefer Üstün de, 301. Madde için Bakanlık iznine başvurmak zorunda kaldıklarını şöyle açıkladı: “Kameralarını arkasına alan herkesi şikayet etmeye başlamıştı. Savcılıklar takipsizlik kararıyla seri şekilde dosyaları sonuçlandırmak yerine derinleştirip dosyalar açtılar. Yargı maalesef bu yetkiyi olumlu kullanamadı. Hrant Dink gibi bir olayı yaşamazdık. Hala bu olayı Türkiye çözebilmiş değil” dedi.
“Hocalı katliamı protestosu sırasında tutulan nefret söylemi içeren pankartla ilgili biz harekete geçtik… Askerlikten soğutma maddesi geçmişte çok sert kullanıldı. Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun nerede suç, nerede hak olduğuyla ilgili de tartışmalı bir konu var.
Benedek: Sivil toplumdan bir temsilci grubu olmalı
Konsey Uluslar arası Danışmanı ve Graz Üniversitesi Uluslar arası Hukuk ve İlişkiler Enstitüsü’nden Prof. Dr. Wolfgang Benedek de, ifade özgürlüğünde son gelişmelere işaret ettiği ve proje öncesi uzman tespitlerine yer verdiği konuşmasında, proje dahilinde STK, medya ve iletişimden temsilcilerden oluşan bir gözlem grubunun oluşturulmasının faydalı olacağından söz etti.
AB üyeliği yolunda 10 yılı aşkın bir süredir reformlara konu olan Türkiye yargısı, iktidar ve politik müdahaleler, cezai tayinler ve benzeri nedenlerle AİHM içtihatlarını güncel anlamda uygulamakta zorlanıyor (BA)