Yerli ve yabancı konukların sunumlarıyla katıldığı sempozyumun ortak paydası, belirli bir coğrafya ve insan topluluğunu denetleme ve yönetmenin kabul edilemez olduğu idi.
"Oryantalizm de zaten, Batı'nın Doğu'yu yönetmesini kolaylaştırmaya yönelik olarak geliştirilmiş sömürgeci bir söylem biçimidir" diyen Evrensel Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Fatih Polat ise "İçimizdeki Oryantalizm" başlıklı yazısında "bu gerçeğin kendi içimizdeki izlerini" ele aldı.
Özdemir İnce 'nin 12 Aralık'ta yayınlanan köşe yazısını bu bağlamda çözümleyen Polat, İnce'nin Kürtler konusunda hukuksal metinler üzerinden nasıl oryantalizm yapılabileceğinin örneklerini verdiğini söylüyor.
"Barbar Türkler" şaşırttı
İçimizdeki oryantalizm devam ediyor hala, kâh öğüt vererek, kâh aşağılayarak, kâh görmezden gelerek.
Görmezden gelme biçimleri için çok gerilere gidilmesi gerekmiyor, 20 Ekim 2006 tarihinde Ankara Dedeman Otel'de düzenlenen toplantı buna örnek verilebilir.
"Abdullah Öcalan'ı Kürdistan'da siyasi iradem olarak kabul ediyorum" referandumu sonuçlarının ilan edildiği toplantıda tüm yayın organları hazır bulunmasına karşın haber hiçbir gazete ve televizyonda yer almadı, referanduma katılan üç buçuk milyon insanı medya görmedi, göremedi.
Polisin olası müdahalesi durumunda "terör örgütünün toplantısına polisin müdahalesi" şeklinde formüle edilmeye hazır olan haberin öznesi "barbar Türkler" toplantıda, kendilerinden beklenenin aksine kavga gürültüye mahal vermedi ve ne yazık ki(!) haberleşemedi.
Medyanın gör(e)mediği son biçim ise, Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) "Barış Yürüyüşü" oldu.
Koma Komalên Kürdistan'ın 1 Ekim'de ilan ettiği ateşkese destek amacıyla 16 Aralık'ta Diyarbakır'da başlayan, yol boyunca kontrol adı altında çeşitli engellerle karşılaşan ve nihayet 18 Aralık Pazartesi günü Ankara'da noktalanan yürüyüş yine medyanın ilgisine mahzar olmadı, olamadı.
Kürtlerin barış talebini iletmek için randevu istenen Meclis Başkanı Bülent Arınç da yoğun programı dolayısıyla 10 dakikasını dahi ayıramadı DTP'lilere.
Yine geçtiğimiz günlerde Evrensel gazetesinde yayınlanan "Kalıcı Barış Mümkün mü?" başlıklı yazı dizisinde görüşlerine yer verilen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, kapılarının DTP'ye kapalı olduğunu aktarırken, ana muhalefet partisi MYK Üyesi ve Tunceli Milletvekili Sinan Yerlikaya ise devletle pazarlık yapılmayacağını belirtip, PKK'ye koşulsuz silah bırakmasını öğütlüyor.
Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Hatay Milletvekili Züheyir Amber de, "Kürt Sorunu" diye düşünmenin doğru olmadığını, bölgede daha çok ekonomik ve eğitim sorunu yaşandığını ifade ederken, sorunların çözümü halinde bölgedeki sorunun biteceğini dile getiriyor.
Sorunu "Kürt Sorunu" olarak adlandırmaktan imtina eden, Kürtleri devletle pazarlığa girişmiş -ne koparsam kârdır mantığındaki tüccar- gibi gören ve Kürtlerin yetkilendirdiği DTP'lilere kapılarını kapatan vekillerin, "Terör örgütü de görüşelim", "Sen silahı bırak teslim ol, sorunu biz parlamentoda çözelim" yaklaşımları da içimizdeki oryantalizmin parlamento ayağı olarak okunabilir.
Polis ve askerin verdiği listeye göre açılan soruşturmalar, davalar ise -hakkında soruşturma ya da dava açılanlardan bazılarının, soruşturma ya da davaya konu olan eylem sırasında cezaevinde olmaları, birileri tarafından hazır listenin verildiğinin emaresi- içimizdeki oryantalizmin yargısal düzlemini oluşturuyor.
Yargının Gündem'le imtihanı
Teknolojisi son derece gelişkin, mülkiyet yapısı bakımından tekelleşmiş, içerik açısından magazinelleşmiş ana akım medyaya nazaran, Kürt Sorunu'nu yakından duyumsayan ve bu konudaki gelişmeleri haberleştirmek üzere çok kısıtlı bütçe ile yola çıkan -alternatif, muhalif, özgür, öteki, ne derseniz deyin- Ülkede Özgür Gündem gazetesine verilen cezalarla yargısal oryantalizm sürüyor.
Kapatılan gazeteler, verilen idari para cezaları, hapislere atılan muhabirler, dağıtımcılar, okurlar ve de yurtdışına sürgün gidenler.
30'a yakın çalışanını da faili meçhul saldırılarda yitiren Gündem gazetesine, son olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın sözlerinin ardından 15 günlük kapatma cezası verilmesi ise yargının Gündem'le imtihanının sonucuna ışık tutuyor.
Başbakan Erdoğan da, Diyarbakır gezisinde Kürt sorununun herkesin, öncelikle de kendi sorunu olduğunu ve anayasal düzen dahilinde daha çok demokrasi, daha çok vatandaşlık hukuku, daha çok refahla çözüleceğini dile getirdi, ancak sonrasında sorunun çözümü için adım atmadı.
Sorunu "PKK'ye terörist de, sonra konuşalım" boyutuna indirgeyen Erdoğan'ın bu tutumu, yürütme ayağındaki oryantalizm olarak örneklenebilir.
Sözün özü devletin ideolojik aygıtları tam kapasite çalışıyor, yasama, yürütme, yargı ve medyası, yani dört büyük gücüyle içimizdeki oryantalizm devam ediyor hala!(EO/EÜ)