RTÜK'ün ''Her partiye eşit davranmıyorlar!'' uyarısıyla YSK bazı televizyon kanallarını kapatınca İletişim Araştırmaları dersimde asistanlığımı yapan Mine Şen'le birlikte bir araştırma tasarımlamaya karar verdik.
Önce ekran karartmalarının hemen öncesine düşen 16 -25 Eylül 2002 tarihleri arasındaki 10 günlük bir süre için, 11 ulusal TV kanalının ana haber bültenlerinin bant kayıtlarını elde ettik.
Daha sonra ders öğrencileri Yasemin Karaman, Başak Acar, Mutlu Yeniceli, Hakan Katırcı, Koray Yılmaz, Serkan Berber, Gülden Özge Çiçek, Erkan Altıntaş, Renan Usluer'le birlikte her kanalın haber içeriklerini belirledik ve sürelerini tuttuk.
Tahmin ettiğiniz gibi ''içerik analizi'' denilen bu araştırma türü, güç bir işti son bir hafta içinde gece gündüz bu analiz için çalıştık. Sonuçta ATV, İnterstar, Starmax, Show, TGRT, TRT1, Kanal 6, Kanal 7, STV, Flash, Kanal D'de belirlenen 10 gün için toplam 1908 haber ve 82 saat 8 dakika haber süresi belirledik.
Daha sonra 1908 haber içinden sadece bir partiyi ya da bir parti liderini ele alan, onun herhangi bir eylemini ya da bir konu karşısındaki duruşunu, görüşünü yansıtan, olumlu, olumsuz, nötr her türlü haberi ayıkladık. Bu tür haberlerin sayısı 356, toplam süresi ise 18 saat bir dakika idi. Yani toplam haberlerin % 19'unu, toplam haber süresinin ise % 22'sini bu tür siyasi haberler oluşturuyordu.
Üçüncü aşamada ise bulduğumuz parti ve lider haberlerinin sayı ve süre açısından söz konusu 11 ulusal kanala nasıl dağıldığını analiz ettik.
Ulaştığımız sonuç demokrasi adına tüyler ürpertici! AKP ekranlarda 6.5 saat yer alırken, ikinci sırada 3.5 saat süreyle Genç Parti bulunuyor. DSP, ANAP, DYP 1-1.5 saat dolayında yer alıyor. Bu durum açıkça şunu gösteriyor ki bir an önce radyo televizyon yasasını değiştirip her partinin kendi televizyon kanalına sahip olmasına izin vermemiz lazım.
Örneğin CHP eğer izin verilirse İş Bankası eliyle öyle bir TV kanalı kurar ki, işte o zaman hep birlikte görürürüz CHP'ye Ali Taran'lar mı lazım yoksa her dakika CHP diyecek TV kanalı kılıklı borazanlar mı?
DYP ya da ANAP'ın ne suçu var, ya da garibim MHP'nin? İsteseler ''rating'' yapacak kanal kuramazlar mı sanıyorsunuz. Biri Koç'la anlaşır, diğeri Sabancı'yla kurarlar kanallarını, yaparlar yayınlarını. AKP ya da MHP istesin, iki değil üç kanalı ayaklarına sererler. İşte o zaman bakarız Ali Taran balonu patlamadan kaç gün dayanabiliyor.
Anlayacağınız ''Ali Taran, çok başarılı, aldı Genç Parti'yi, damdan dama uçurdu'' demeden önce aşağıdayi tabloyu tekrar tekrar bir inceleyin isterseniz!
İlginç! TRT'de ANAP ağırlığı
BİLİYORUM pazar pazar sizi sıkıyorum ama bu yaptığımız araştırmanın sonuçları 3 Kasım 2002 seçimlerinin sonuçlarını iyi değerlendirmek hatta iş işten geçse bile daha vakit varken sesini duyuramayan partilere fırsat eşitliği yaratabilmek açısından çok önemli. Hiç kimse bu sonuçları görüp sonra da sırtını çevirip gidemez, ''3 Kasım 2002 seçimlerinde bütün partilere çok adil yarış fırsatı yarattık'' diyemez.
3 Kasım 2002 seçimleri gelecekte ''demokrasi ucubesi'' bir seçim olarak anımsanacaktır. İçerik analizi çalışmamızın son bölümünde yer alan ''hangi kanal hangi parti ağırlıklı yayın yapıyor'' kısmını da emir ve görüşlerinize sunarsam sanırım ne dediğim daha iyi anlaşılacaktır.
16-25 Eylül 2002 tarihleri arasındaki günler Tayyip Erdoğan'la ilgili YSK kararının yorumlandığı hafta olduğunu öncelikle belirtelim. Kanal 7, incelenen 10 gün içinde ana haber bülteninde lider ve parti haberlerine ayırdığı 3 saat 4 dakikanın % 60'ını AKP ve/veya Tayyip Erdoğan'a ayırmıştır.
Benzer şekilde Kanal D ise 1 saat 44 dakikanın % 58'ini AKP ve liderine ayırırken, TGRT'de bu 33 dakikanın % 54'ü şeklinde gerçekleşmiştir. Star incelenen 10 gün içinde 2 saat 17 dakika haberin % 63'ünü Genç Parti ve Cem Uzan'a ayırırken, Starmax 1 saat 38 dakikanın % 63'ünü, Kanal 6 ise 2 saat 6 dakikanın % 43'ünü yine Genç Parti ve Cem Uzan'a ayırmıştır. Genç Parti'nin grup kanallarında kendi kendine yarattığı ayrıcalık açıktır. Genç Parti, Cem Uzan'a ait TV kanallarında ana haberlerde sesini duyurabilmiş, (Hatta daha öteye gidip, seslenilen hedef kitleden daha çok iletişim kaynağının işine yarayan sistemli bir propaganda yürütebilmiş) buna karşılık, İP, ÖDP, BBP, BTP, DEHAP gibi partiler hatta MHP dahi ana haber bültenlerinde bir iki dakika bile kendilerine yer bulmakta oldukça sıkıntı çekmişlerdir.
İlginç sonuçlardan bir tanesi de TRT'deki ANAP hatta DYP haberlerinin ağırlığıdır. Aynı şekilde STV'de ve TGRT'de ise DSP haberlerinin ağırlığı göze çarpmaktadır. Umarım hepimiz bu tabloları iyi yorumlayıp bazı dersler çıkarırız da gelecek de böyle çağdışı sistemlerle, çağdışı kanunlarla seçime gitmeyiz.
Televole MİT'i
ERTUĞRUL Özkök ''MİT medya yöneticileri'ne televole kültür hakkında brifing verdi'' diye yazdı. O günden beri uyuyamıyorum. O kadar çok soru geliyor ki kafama, nasıl uyuyayım!
Frekans tahsisini kim yapmadı ve televizyon sektörünü kaotik bir ortama kim dönüştürdü acaba? Türkiye'deki reklam gelirlerinin bu kadar kanalı besleyemeceğini kim düşünemedi acaba?
Bugünkü koşullarda ''Televole'' türü programların, polisiye haberlerin bir kanalın yaşaması, rekabet edebilmesi için ''televizyon ekonomisi gereği'' üretilmesi kaçınılmaz programlar olduğunu kim bilmiyor acaba? Türkiye'de televizyon sektörünün ne yöne doğru gelişeceği konusunda kim planlama yapacak acaba?
Çok soru var ve ben bu soruların yanıtlarını bulamadığım için MİT'in medya yöneticilerine televole kültür hakkında brifing vermesini yüzyılın saçmalığı olarak ilan ediyorum.
Yanlış anlamayın burada amacım niye ''MİT saçmalık yaptı'' demek değil. Ama MİT'i böyle bir toplantı yapma konumuna getirmek saçmalık! Bu, medya yöneticilerinin MİT'e ''ya MİT mensupları az maaş alıyorlar, elimizi çabuk tutmazsak, kimse ajan olmak istemeyecek'' brifingi vermeleri gibi bir şey! Ne der bu durumda MİT? ''Biz ne yapabiliriz devlet politikası!''
Frekans tahsis etmemek de devlet politikası! Biz ne yapabiliriz. Frekansları tahsis ettirin bakın taşlar nasıl yerine oturacak!