KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, devletin savaşa hazırlandığını söyledi.
"Aslında devlet, bu uygulamalarla deyim yerindeyse süreci sabote etmek için elinden ne geliyorsa yapıyor. Savaşa hazırlanıyor. Açık açık görülen budur."
ANF’den Deniz Kendal’a konuşan Karayılan, devletin geri çekilme sürecinde askeri faaliyetleri azaltma yerine daha geniş savaş hazırlıklarına girdiğini belirten Karayılan bu durumun Kürtlerde ciddi kaygılara yol açtığını anlattı.
Karayılan gerillanın geri çekilme sürecine girdiğini ancak devletin bölgede kalekol ve karakol yapımına hız verildiğini hatırlattı.
KCK ve Roboski
Karayılan KCK davalarında Kürt siyasetçilerin halen tutuklu bulunmasına da tepki gösterdi, gerillanın geri çekilmesi ile birlikte tüm siyasetçilerin serbest bırakılması gerektiğini ifade etti.
Roboski katliamına da değinen Karayılan mahkemenin katliam suçunu işleyenleri gizleme tutumu içerisinde olduğuna dikkat çekti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Abdullah Öcalan’a yönelik olarak kullandığı “teröristbaşı” ifadesiyle ilgili olarak Öcalan’ın Kürt halkının temsilcisi olduğunu ve resmi olarak devlet ve hükümetle bu vasıfla diyalog yürüttüğünü vurguladı.
Koruculuk
Murat Karayılan’ın değindiği konular anahatlarıyla kendi ifadeleriyle şöyle:
* Normalde gerilla Kürdistan dağlarından geri çekildiğine göre, karakolların ve taburların azaltılması, en azından var olan şekilde kalması gerekirdi. Ama bakıyoruz “fırsat bu fırsat” denilip habire yeni karakol projeleri pratikleştirilmektedir... Şırnak, Hakkari ve Kürdistan’ın daha birçok ili ve ilçesi gerçek anlamda birer askeri kışla durumundadır.
* Barış ve demokratik çözüm süreci gündemde olduğuna göre, koruculuk sisteminin de sona erdirilmesi gerekmektedir... Ama buna rağmen yeni korucu kadroları alınmaktadır.
Tecrid
* Önder Apo’dan habersiz karar almıyoruz; kendisi de bizden habersiz karar almıyor. Karar almak için heyetler gidip gelecek, mektuplar gidip gelecek, öyle kararlaşma olacak. Bunun için kararlaşma sürecimiz gecikiyor. Ama eğer sorun gerçekten çözülecekse bu İmralı tecrit sisteminin değişmesi gerekiyor. Önderliğin dışarıyla rahat bağ kurması gerekiyor. Bizimle rahat iletişim kurması ve görüşebilmesi gerekiyor. Bu konuda da herhangi bir yenilik yoktur. Tecrit halen devam ediyor.
Gezi Direnişi
* Hükümetin tekçi, baskıcı, dediğim dedik tarzda toplumsal alana müdahale tutumu ve öteden beri sürdürdüğü tarzının Gezi Parkı’nda toplumsal patlamaya yol açması biçiminde cereyan eden bir süreç olarak görmek gerekiyor.
* Gelinen aşamada özellikle de direnişin belli bir düzey kazanmasıyla birlikte hükümet sarsıldı. Geç de olsa ciddiyeti kavradı; çeşitli görüşmeler yaptı, bazı tavizler verdi.
* Tekçi-otoriter zihniyetin toplumsal kesimler tarafından kabul edilemeyeceğini bir kez daha ortaya koyan bir süreçtir. Bunun doğru yola kanalize edilmesi ve demokrasinin gelişmesine dönük daha doğru yöntemlerle sürdürülmesi halinde Kürdistan’da gelişen süreçle birleştirilebilinirdi. Ama şimdi iki ayrı kulvarda yürüyen iki ayrı süreç gibi gözüküyor -ki bu beraberinde bazı rizikoları da taşır-. Kürdistan’daki Demokratik Çözüm Süreci, Türkiye’nin demokratikleşmesini hedefliyor. Buradaki toplumsal kesimlerin, emekçi kesimlerin amacı da eğer demokratikleşmeyse o zaman birleştirmek lazım.
* Kürdistan’daki baskıların arkasında durmak, fakat Türkiye’deki baskıların ise karşısında durmak bir çelişkidir. Demokratiklik bu değildir. Türkiye’nin bir sorunu da zaten dosdoğru demokrasi sorunudur. Dosdoğru demokratik bir duruş sergilenecekse hem Gezi Parkı’ndaki baskılara karşı durulur, hem de Kürdistan’daki baskılara karşı durulur ve böylece Türkiye gerçek anlamda demokratik bir yola kanalize edilmiş olunur. (YY)