BM Yolgösterici İlkeleri, insani amaçlı uluslararası örgütlerin ve diğer uygun aktörlerin ülke içinde göç ettirilmiş kişilere yardım etme hakkına sahip olduklarını ve bu örgütlerin ülke içinde göç ettirilmiş kişilere engelsiz erişim olanağına sahip olmaları gerektiğini belirtmektedir (İlke 25 ve 30).
Türkiye'de zorla göç ettirilmiş kişilerin geri dönüşüyle ilgili gerçek bir proje mali, planlama ve insani sonuçları açısından olağanüstü boyutta bir girişim olacaktır. Bu nedenle, hükümetin yerel veya uluslararası, hükümet dışı veya hükümetler arası örgütlerin sunabileceği deneyim, uzmanlık ve enerjiden yararlanma gereği vardır. GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) ve Türk Sosyal Bilimler Derneği (TSBD) temsilcileri şevkle "katılımcı" yaklaşımlarından söz etmişlerdir.
Valiler de bu yaklaşımı yansıtmıştır. Fakat, uygulamada, hükümet sürekli bir şeklide bu tür örgütleri tüm sürecin dışında bırakmaktadır. Meslek odalarının yarı-resmi statüleri vardır, ama bunlar da hükümetin geri dönüş planları konusunda tamamen bilgisiz bırakılmış ve sürece kendi katkılarını yapmaları hiç bir zaman talep edilmemiştir.
Diyarbakır Mimarlar Odası'nın bir temsilcisi (güvenlik nedeniyle adının saklı tutulmasını talep etmiştir) kamu fonlarının muhtemel kaybı konusunda kaygılarını ifade etti:
"Konsültasyon yapılmaması çok olumsuz sonuçlara yol açmaktadır. Örneğin, Kulp yakınlarındaki İslamköy'ün yeniden inşa edilmekte olduğunu biliyoruz. Fakat bu köy fay hattı üzerindedir. Ayrıca, karın bahara kadar kaldığı bir yerdedir. Bir de, inşaatta bu bölge için pek uygun olmayan briketler kullanılmaktadır. Hükümet, İslamköy'ün inşasıyla ilgili olarak bizlere danışmamıştır. Oda köyü ziyaret etmemiştir. Yetkililer bizim oraya gitmemize izin vermez. İzin alamayacağımızı biliyoruz. Politikayla karıştığımızı söyleyecekler. Odamız, buradaki bir toplantıda konuşmak üzere bir üniversite rektörü getirdiğinde, vali profesörün sabıkasının olup olmadığının araştırılmasını istemişti. Bu tür bir vali bir köykent projesini ziyaret etmeme izin verir mi? Tüm süreç özellikle gizemli tutulmaktadır.(1)
Diyarbakır Mühendisler Odası'nın bir üyesi (bu kişi de güvenlik nedeniyle adının saklı tutulmasını talep etmiştir) İnsan Hakları İzleme Komitesi'ne şunları anlattı:
"Şimdiye kadar, hükümetten hiç bir kimse bizimle ilişkiye geçmedi. Ama, yabancı bir gönüllü örgütten bir grup bizi ziyaret etti ve bir grup köyle ilgili detaylı plan istedi. Bunu yapamayacağımızı, çünkü bu köylere gidip keşif yapmayı güvenlikli bulmadığımızı söyledik. İstisnalar olabilir, ama ordunun bu köylere gitmemize izin vereceğini sanmıyorum. Resmi yola karşı alternatif yaratmaya çalışabiliriz, ama bu da yetkililerin kafasında soru işaretlerine neden olur.(2)
Diyarbakır Ziraat Mühendisleri Odası'nın bir temsilcisi (bu kişide adının saklı tutulmasını istemiştir) şunları söyledi:
"Hükümet bu hususla ilgili olarak görüşümüzü veya bilgimizi hiç bir zaman sormadı. Bölgedeki topraklarla ilgili istatistikleri bulmakta güçlük çekiyoruz. Kaç köyün boşaltıldığını ve ne kadarının toprağının tarım için elverişli olup olmadığını bilmiyoruz. GAP tüm Güneydoğu Türkiye'de boşaltılmış köyleri kapsayan bir proje, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi yürütüyor. Fakat herkes bu konu üzerinde garip ve amatör bir şekilde çalışıyor.
Hükümetin tüm ilgili meslek kuruluşlarını ve hükümet dışı örgütleri bir araya getirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Halihazırda, her biri ayrı şeyler yapan bir kaç örgüt var. Fakat bu gerçekten çok büyük bir proje. Bu örgütler bir araya getirilmeli, böylece işi bölüşmeleri ve daha iyi bir iş yapmaları sağlanmalıdır. Dönüş köylerinin doğru dürüst kurulabilmesi için, mevcut köylerdeki durumla ilgili temel bir resim çizmek gerekiyor. Ne kadar toprağın sulanmakta olup olmadığı, ekilip ekilmediği veya hayvancılık için kullanılıp kullanılmadığı konularında hiç bir bilgimiz yok. Konu yalnızca bir bilinmeyenler kümesi.(3)
Başbakanlığın Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi konusunda kendileriyle ilişkiye geçip geçemediğini sorduğumuzda, Diyarbakır Tabipler Odası Genel Sekreteri Dr Necdet İpekyüz şunları söyledi: "Hayır. Ne Olağanüstü Bölge Hal Valisi, ne Diyarbakır Valisi ne de Başbakanlık, Diyarbakır Tabipler Odası'nın görüşünü sormuştur. Bildiğim kadarıyla, Ankara'daki merkezle de ilişkiye geçmemişler. Konuyla ilgili olarak, ne görüşünüzü ne de yardımımızı istediler."(4)
"İlgili aktörlerin" göç ettirilmiş kişilere ulaşmasına olanak sağlanması şöyle dursun, yetkililer göç ettirilmiş kişilerle ilgilenen örgütlere aralıksız bir şekilde baskı yapmıştır. Bu aşamada, hükümet dışı örgütlerin güneydoğu bölgesine erişimi çok zordur. Ülke içinde göç ettirilmiş kişilerin sorunlarıyla en çok ilgili olan üç yerli örgüt, İHD, Göç-Der ve HADEP'tir. Yetkililer üç örgüte de derin kuşkuyla bakmaktadır. Güvenlik güçleri bu örgütleri sürekli olarak taciz etmektedir. Hemen hemen her gün, HADEP şubeleri basılmakta, üyeleri gözaltına alınmakta ve onlara kötü muamele edilmektedir. Ocak 2001'de, Şırnak'ta parti şubesi açamaya çalışan HADEP görevlileri Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz, jandarma karakoluna çağrıldıktan sonra "ortadan kaybolmuştur." Yetkililer, HADEP görevlilerinin karakolu ziyaret ettiğini önce yadsımış, sonra da kabul etmiştir. Fakat, ziyaretten yarım saat sonra karakoldan ayrıldıklarını iddia etmişlerdir. Ekim 2001'de, HADEP üyesi Burhan Koçkar Türkiye'nin doğusundaki Ağrı ilinde maskeli güvenlik güçlerince yargısız bir şekilde infaz edilmiştir.(5)
İHD de güvenlik güçlerinin sürekli baskısına maruz kalmaktadır - özellikle köylerdeki ihlalleri araştırmak için uzak bölgelere gittiği zaman. Diyarbakır İHD başkanı Osman Baydemir, Asat ve Ortaklı köylerinin zorla boşaltılmasını araştırmak üzere Şırnak'a seyahat eder. Görüşme yaptığı köylüyle birlikte tutuklanır. Tutuklanan köylü, jandarmanın kendisine işkence ettiğini belirtmiştir. İşkencenin amacı, güvenlik güçlerini suçlayan yanlış ifade vermesi için Osman Baydemir'in kendisine rüşvet verdiğini kabul ettirmektir.(6)
Göç-Der'in büroları sürekli polis gözetimi altındadır ve defalarca basılmıştır. Mayıs 2001'de, polis İstanbul bürosuna girmiş, belgelere el koymuş ve o zaman başkan olan Mahmut Özdemir ile yönetim kutulu üyesi Metin Çelik'i tutuklamıştır. Metin Çelik iki gün boyunca kimseyle görüştürülmeden gözaltında tutulmuştur. Yetkililerin, Göç-Der'in Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi hakkında kamuoyuna istenmeyen bilgiler vermesinden memnun olmadıkları açıktır. Polis Göç-Der görevlilerini azarlamış ve şunları söylemiştir: "Mağdurların yabancılarla konuşturarak Türkiye'ye leke sürdünüz. Ayrıca, yabancı örgütlerle ilişkiye geçerek tüzüğünüzü ihlal ettiniz." (7)
22 Haziran 2002 günü, polis ülke içinde göç ettirilen kişilerin karşılaştıkları zorluklara dikkat etmek için bir hafta düzenleme hazırlığı içinde olan Göç-Der şubelerini basmıştır, malzemelere el koymuş ve İstanbul'daki merkeze baskın düzenlemiştir. Çalışmalarının bir çoğu valilerce yasaklanmıştır. Ayrıca, bültenlerinde "silahlı kuvvetlere hakaret" etmeleri (8) "bölücü propaganda" yapmaları,(9) ve Dernekler Yasası'nı ihlal etmeleri nedeniyle, yönetim kurulu hakkında açılmış birçok dava hala sürmektedir.
İnsan Hakları İzleme Komitesi, Göçmen ve İnsani Yardım Vakfı'na (GİYAV'a) hükümetin geri dönüş planlarıyla ilgili olarak görüşlerini sorup sormadığını sordu. Vakıf sözcüsü Mehmet Barut güldü ve bir bakıma sorduklarını söyledi. Bir ay önce, polis gelmiş ve vakfın resmi kayıtları ile bilgisayarlarının sabit diskine el koymuştu. Polis, kayıtların ve diskin uzmanlarca incelenmek üzere bir yıl tutulacağını söylemiştir.(10) GİYAV halihazırda, açıklanmamış bir suçlama nedeniyle, Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılığınca araştırılmaktadır.
Danimarka Helsinki Komitesi üyeleri olan Profesör Erik Siesby ve Jonna Dalsgaard, Göç-Der ve Diyarbakır'daki meslek odalarıyla işbirliği içinde, yirmi köye dönüş ve inşa projesi hazırlamıştır. Avrupa Birliği'nden veya Dünya Bankası'ndan fon almayı ummaktadır. Mühendisler Odası sözcüsünün deyimiyle, bu proje "resmi yola bir alternatiftir". Sözcünün tahmin ettiği gibi, bu projeye resmi tepki sıcak olmamıştır. Mayıs ayındaki basın haberleri, Türk hükümetinin Avrupa'da kurulu olan ve "PKK'yı destekleyen" on yedi örgütün ismini AB üyelerine verdiğini belirtmiştir. Bunların arasında, Danimarka Helsinki Komitesi de vardır.(11)
Dipnotlar
1 İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle görüşme, Diyarbakır, 26 Haziran 2001.
2 İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle görüşme, Diyarbakır, 26 Haziran 2001.
3 İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle görüşme, Diyarbakır, 25 Haziran 2001.
4 İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle görüşme, Diyarbakır, 25 Haziran 2001.
5 Belma Akçura , "Yine 'çat kapı infaz'", Milliyet, 7 Kasım, 2001.
6 İHD, Mazlum-Der, TMMOB, TIHV, TTB, Göç-Der ve Diyarbakır Demokrasi Platform temsilcileri tarafından hazırlanan ortak basın açıklaması, Diyarbakır, 10 Ağustos, 2001.
7 Human Rights Watch interview with Şefika Gürbüz, Istanbul, June 11, 2001.
8 Türk Ceza Kanunu, Madde 159.
9 Terörle Mücadele Yasası, Madde 8.
10 İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle görüşme, Mersin, 7 Temmuz 2001.
11 NTV, 5 Mayıs 2002 ve Milliyet, 7 Mayıs 2002. 8 Mayıs 2002 tarihli Infoturk Bülteni'nden alınmıştır. (NK/BB)