Bir yandan halkımızın birikmiş sorunlarına acil çözüm ararken, diğer yandan, bir daha böylesi sorunlarla karşılaşmamak üzere gerekli yapısal değişiklikleri ve reformları gerçekleştirmek azmindeyiz. İçinde bulunduğumuz koşulların göstermelik tedbirlerle geçiştirilemeyeceğini biliyoruz. İktidara yürüyen bir parti olduğumuzun bilinciyle, ülkenin içinde bulunduğu şartları dikkate alarak, sorumlu ve tutarlı bir anlayışla hazırladığımız Seçim Beyannamemiz, 3 Kasım seçimleriyle halkımızın güvenine mazhar olmuştur. Yine partimizin genel başkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından kamuoyuna açıklanan Acil Eylem Planımız da aynı sorumlu, tutarlı ve değişimci anlayışın ürünü olarak kamuoyundan geniş bir takdir toplamış ve güven kazanmıştır. Diğer bir söyleyişle, hükümet programımız, siyaset ahlakımız ve demokratik tutarlılığımızın bir gereği olarak seçim öncesinde halkımıza taahhüt ettiğimiz hususları hayata geçirecek bir anlayış içerisinde hazırlanmıştır.
Seçim öncesi halkımıza verdiğimiz taahhütler kapsamında çalışmalarını yürütecek olan hükümetimiz, gereksiz tartışmalardan ve polemiklerden uzak, halkın gerçek gündeminden kopmadan, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan bir anlayış içinde Yüce Meclisten ve aziz milletimizden güven ve destek beklemektedir.
Çalışmalarımızı, başta muhalefet partimiz olmak üzere, toplumun tüm kesimleriyle diyalog ve işbirliği içinde, demokratik ve şeffaf bir ortamda sürdüreceğiz. Çoğulcu bir demokrasi anlayışı ile, hukuka ve insan haklarına saygı temelinde, sayısal üstünlüğün her şey demek olmadığını bilerek, atılacak önemli adımlarda toplumsal mutabakat oluşturmak yönünde azami gayret göstereceğiz.
İcraatımız ile genel olarak devlet ve toplum arasındaki bağları daha güçlü hale getireceğimize, siyaset alanını genişleteceğimize, siyaset kurumu ile toplum arasında güveni yeniden tesis edeceğimize ve halkın talep ve beklentilerine azami düzeyde cevap vereceğimize inanıyoruz.
3 Kasım 2002 seçim sonuçlarının ilanıyla beraber iç ve dış piyasalarda ortaya çıkan olumlu beklentiler ve güven ortamı, faiz oranlarında düşüşlere neden olurken, borsa yükselmiş, döviz kuru gerilemiştir. Tek başına iktidarın sağladığı geleceğe dönük öngörülebilirlik, yerli ve yabancı yatırımcıların cezbedilebilmesi için uygun bir güven ortamının temellerini atmıştır. Öncelikli sosyal ve ekonomik sorunlarımızın çözülmesinde,bu güven ortamının sürdürülebilmesi hayati bir öneme sahiptir.
Halkımızın taleplerini ve bizlerden beklentilerini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadan, imkanlarımızı en iyi şekilde değerlendirmek suretiyle, milletimizin güvenine layık olmaya çalışacağız. Başarılarımız sadece bize ait olmayacak, bütün siyaset ve devlet kurumlarının ve her şeyden önemlisi milletimizin olacaktır.
Dünyada köklü dönüşümler yaşanırken, ne yazık ki Türkiye, zamanını ve enerjisini iç sorunlarıyla uğraşarak tüketmiştir. Maalesef, ülkemiz elli yılı aşan çok partili siyaset tecrübesine rağmen, yeterince demokratikleşemeyen, temel hak ve özgürlüklerin tam olarak kullanılamadığı ülkeler arasında yer almaktadır. Genç ve dinamik nüfusuna, zengin doğal kaynaklarına rağmen, ülkemizde refah düzeyi yeterince yükseltilememiş, uluslararası alanda piyasalarda rekabet edebilecek bir üretim yapısı oluşturulamamış ve kişisel hak ve özgürlükler alanında istenilen düzeyde gelişme sağlanamamıştır.
Uygulanan yanlış politikalar yüzünden devletin ekonomideki rolü değişen koşullara ayak uyduramamış, servetin toplum kesimleri ve bölgeler arasındaki dağılımında adalet sağlanamamış ve sağlıklı bir özelleştirme gerçekleştirilememiştir. Ülkemiz kamu yönetiminde hantal ve aşırı merkeziyetçi yapıdan, yolsuzluk ve siyasal çürümeden kurtulamamıştır.
Son yıllarda koalisyon hükümetleri tarafından uygulanan ekonomi politikaları başarısızlıkla sonuçlanmış, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizleri yaşanmış ve halkımız görülmemiş bir şekilde yoksulluğa maruz bırakılmıştır. Krizin ekonomik ve sosyal maliyeti çok yüksek olmuş; iç ve dış borç yükü inanılmaz bir şekilde büyümüş, on binlerce iş yeri kapanmış, yüz binlerce insan işini kaybetmiştir. Daha da önemlisi, insanımızın devlete ve siyaset kurumuna olan güveni sarsılmış, geleceğe ilişkin umutları kırılmıştır.
Hükümetimiz, ülkemizin genç ve dinamik nüfusu, eşsiz coğrafi konumu, zengin doğal kaynakları ve engin kültür birikimi ile yeni dünyanın etkin bir üyesi olma potansiyeline sahip olduğuna kesinlikle inanmakta ve bütün bu olup bitenleri hak etmediğini düşünmektedir.
Hükümetimiz, dürüst, cesur, bilgili ve ehliyetli kadroların öncülüğünde, siyaseti ve devleti yeniden milletle buluşturmak için kapsamlı bir programla, umut ve güven dolu bir geleceği yeniden tesis etmek üzere yola çıkmıştır.
Yüce Meclisimize sunduğumuz bu program, uzun hazırlıkların ürünü olarak geliştirdiğimiz, ülkemizin ve dünyanın gerçeklerinden yola çıkarak şekillendirdiğimiz, bütüncül bir anlayış içinde ele aldığımız ve ülkemizi gelecekte layık olduğu yere taşıyacağına inandığımız temel alanlardaki politikalarımızı içermektedir.
Esasen ortaya koyacağımız konuların birçoğu uzun zamandır tartışılan, üzerinde geniş bir mutabakat olan, ancak, yeterli siyasi basiret ve kararlılık gösterilemediği için bugüne kadar hayata geçirilememiş konulardan oluşmaktadır. Değişimci ve dinamik bir anlayışla, tek başına iktidar olmanın avantajını değerlendirerek, yapıcı bir iktidar/muhalefet ilişkisi ve toplumsal diyalog ortamı içinde, vakti çoktan gelmiş bu konulara, ciddiyetle eğilmek kararlılığındayız. Tüm bu çabalarımızda, Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere gösterdiği muasır medeniyet seviyesini aşma hedefi atacağımız adımların dayanacağı temel olacaktır.
Hükümetimiz;
Ekonomik istikrarı sağlamış,
Rekabetçi bir piyasa yapısı oluşturmuş,Sürdürülebilir kalkınma ortamını yakalamış ve ekonomik refahın nimetlerini
adaletle dağıtan,Yoksulluk ve yolsuzluğun ortadan kaldırıldığı,İnsanlarımızın barış ve refah içinde özgürce yaşadığı,Çağdaş dünya ile bütünleşmiş, farklılıkların çatışma unsuru olarak değil zenginlik kaynağı olarak görüldüğü,İtibarlı, demokratik, dinamik, bir Türkiye Vizyonu'nu hayata geçirecektir.
Bu vizyonu gerçekleştirme yolunda hükümetimizin misyonu ise; siyasi iktidarı halkın talep ve beklentileri doğrultusunda kullanmak, hukukun üstünlüğü anlayışı içinde halkın iradesinin yönetime yansımasını sağlamak, toplumun gelişme taleplerine uygun olarak ülkemizin bütün dinamiklerini, potansiyelini ve imkanlarını harekete geçirmektir.
İnsanlar, doğuştan, devredilemez ve vazgeçilemez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. İnsanlığın ortak değeri olan bu hak ve özgürlükler, devlet idaresi altında onurlu bir hayat sürebilmenin olmazsa olmazlarıdır.
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" düşüncesinden hareket eden Hükümetimiz, bütün politikalarının merkezine insanı koyacaktır.
Demokratik yönetim anlayışımızın hedefi, başta düşünce, inanç, eğitim, örgütlenme ve teşebbüs özgürlüğü olmak üzere, bütün sivil ve siyasi özgürlükleri güvenceye almak ve insanların korku ve endişeden uzak olarak, bireysel gelişimini sürdürebildiği özgür bir ortam sağlamaktır.
Bu bağlamda, temel ve hak ve özgürlükler alanında insanlığın birikimi olarak da gördüğümüz uluslararası demokratik standartlar tüm politikalarımızda esas alınacaktır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini kabul ederek iç hukukunun bir parçası haline getiren Ülkemiz, Hükümetimiz öncülüğünde bu değerleri hayata geçirerek temel hak ve özgürlükler alanında evrensel standartlara ulaşma kararlılığındadır.
Bu çerçevede Hükümetimiz;
Temel hak ve özgürlükleri, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, özellikle Kopenhag Kriterlerinde belirtilen seviyeye yükseltmek için Anayasa ve yasalarda gerekli tüm değişikliği yapacaktır.
Temel hak ve özgürlüklerin, sadece anayasal ve yasal güvenceye alınması ile yetinmeyip, fiilen uygulanması ve siyasal kültürümüzün yerleşik bir boyutu olarak güçlenmesi yönünde çaba sarf edecektir.
Temel hak ve özgürlükler konusunda, toplumun değişik kesimlerinin sorunlarına ve taleplerine karşı duyarlı olacak, bu alanda çifte standartlara, kısır çekişmelere ve siyasi istismarlara izin vermeyecektir.
İşkence başta olmak üzere, demokratik hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan tüm insan hakları ihlallerinin üzerine kararlılıkla gidecektir.
Mülkiyet hakkını, düşünce, ifade, inanç, teşebbüs ve örgütlenme özgürlüğünü sınırlayan hükümleri, evrensel hukuk ve özgürlük anlayışı içinde dikkate alınarak yeniden düzenleyecektir.
Türkiye'de demokrasi ve piyasa ekonomisinin yerleşmesine bağlı olarak sivil toplum güçlenmektedir. Toplum çoğu alanlarda devletin önüne geçmekte, kamu kesiminden daha kaliteli mal ve hizmetler üretebilmektedir.
Hükümetimiz, insan haklarına dayanan ve eksiksiz işleyen demokratik bir yönetimin hayata geçirilmesi için sivil toplumun güçlenmesini ve "yönetişim" anlayışı içinde etkili bir kamuoyu denetimini kaçınılmaz görmektedir.
Hükümetimiz sivil toplum kuruluşlarının yönetime daha aktif katılımı ile temsili demokrasinin katılımcı demokrasiye doğru gelişmesine katkı sağlayacaktır. Böylece vatandaş, sadece seçimden seçime değil, güncel gelişmeler içinde iradesini yönetim sürecine yansıtma fırsatı kazanacaktır.
Hükümetimiz, tüm sivil toplum örgütlerine eşit mesafede duracak, sivil toplum örgütleri arasında diyalogu ve işbirliğini destekleyecektir.
Hükümetimiz, yönetime katılımı engelleyen yasal ve idari etkenleri kaldırarak, kamu yönetimine sivil toplumun daha aktif katılımını sağlayacaktır. İş dünyası, sendikalar, meslek odaları, çiftçi örgütleri ve gönüllü kuruluşların sorunlarını, hizmet alanlarındaki kamu görevlileri ile birlikte çözmelerini kolaylaştırıcı mekanizmaları geliştirecektir.
Hükümetimiz, çoğulcu demokrasi ve rekabetçi piyasa anlayışının bir gereği olarak, modern toplumlarda doğru bilgi edinme ve denetim görevi yürüten medyanın çoğulcu ve rekabetçi bir yapıda gelişmesini savunur. Kamusal bir hizmetin farklı taraflarını oluşturan siyaset ile medya ilişkisi, demokratik değerlere ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir diyalog içinde yürütülecektir.
Sürdürülebilir kalkınma; çevreye duyarlılık ve demokratik yönetim gibi unsurları da içermektedir. Sadece kişi başına düşen geliri artırmak veya fiziki şartları iyileştirmek kaliteli yaşam için yeterli değildir. İnsanların ekmek kadar, kendilerini gerçekleştirecek özgürlüğe de ihtiyaçları vardır.
Hükümetimiz, kalkınmayı, devletin tek yanlı iradesini yansıtan bir toplum mühendisliği olarak değil, toplumun çoğulcu yapısına saygılı demokratik bir arayış olarak görmektedir. Demokratikleşme ve kalkınma birbirinin alternatifi değil, bir arada yürümesi gereken ve birbirlerini destekleyen süreçlerdir.
Kamu yönetiminde tepeden inmeci ve tek yönlü anlayışlar terk edilecektir. Bu bağlamda, devlet-toplum diyaloguna ve eğitim, sağlık, çevre gibi sosyal boyutu olan hizmetlerde, işbirliğine dayanan modeller geliştirilecektir. Devlet-piyasa-toplum birbirlerinin alternatifi değil, tamamlayıcılarıdır. Sürdürülebilir hızlı bir kalkınma ancak bunların oluşturacağı sinerji ile sağlanabilecektir.
Demokratik ülkelerde; hukukun evrensel ilkelerine saygı, hak arama yollarının açık tutulması, kanun önünde eşitlik, bireysel veya örgütlü olarak hak ve özgürlüklerin kullanılması ve idarenin hukuka bağlılığının sağlanması temel değerlerdir. Bu değerlerin hayata geçirilmesiyle toplumda barış ve birlik sağlanacak toplumun kamu yönetimine güveni kalıcı olarak tesis edilecektir.
Hukuk ve adalet anlayışımız gereği, hukukun üstünlüğü içinde devletin topluma ve bireylere dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep aidiyeti gibi sebeplerle ayırım gözetmesi söz konusu olmayacaktır.
Mevzuatımızdaki pek çok yasakçı hükümler nedeniyle, ülkemiz hukuk devletinden çok kanun devleti görünümü vermektedir. İktidarımız süresince tüm çalışmalarımız, ülkemiz hukukunu evrensel hukuk ilkelerine uygun hale getirmek, temel hak ve özgürlükler rejimini evrensel standartlara çıkarmak, ülkemizi gerçek anlamda bir hukuk devleti yapmak, hukukun üstünlüğünü hakim kılmak ve uluslararası camiada saygın bir yer kazandırmak olacaktır.
İnsan haklarının evrensel düzeye çıkarıldığı ve kullanıldığı, hukukun üstünlüğünün gerçekleştirildiği ve demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği hukuk sistemini oluşturmak için, iktidarımız süresince gerçekleştireceğimiz temel düzenlemelerden bazıları şunlar olacaktır;
Artık ülkemize dar gelen yürürlükteki Anayasa yerine katılımcı ve özgürlükçü yeni bir Anayasa hazırlayacağız. Yeni Anayasamız güçlü bir toplumsal meşruiyete sahip, başta AB olmak üzere uluslararası normlara uygun, bireyin hak ve özgürlüklerini üstün tutan, çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi esas alan demokratik hukuk devleti anlayışını taşıyacaktır. Şekil açısından ise kısa, açık ve anlaşılır olmasına özen gösterilecektir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da vurgulandığı gibi adil yargılanma ilkesine aykırı olan yargı kademeleri kaldırılacaktır.
Siyasi partileri halka açmak, halkın partiler üzerindeki denetim ve etkinliğini artırmak, parti içi demokrasiyi ve şeffaflığı sağlamak ve istikrarı bozmayacak şekilde temsilde adaleti sağlamak üzere Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunları, tüm kesimlerin üzerinde mutabakatı aranarak değiştirilecektir.
Amacımız şiddet, baskı ve suçtan arınmış, özgürlüklerin nimetlerinden yararlanan ve korkunun olmadığı bir barış toplumu haline gelmektir. İhtilafları çıkmadan önlemek amacıyla "Koruyucu Hukuk" uygulamaları başlatılacak, ayrıca ihtilafların dostane çözüm yolları ile çözümlenmesi anlayışı yerleştirilecektir.
Türk Ceza Kanunumuz çağın ihtiyaçlarına cevap verememekte, korunan değerler bakımından büyük haksızlıkların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, yeni bir Ceza Kanunu hazırlanacaktır.
Türk Ticaret Kanunu, İcra İflas Kanunu ve İş Kanunu gibi temel kanunlarımız çağdaş gelişmeler ve AB normları dikkate alınarak güncelleştirilecektir.
Yargı gücünü kullananların görevlerini yasaların emrettiği doğrultuda tarafsız olarak kullanmaları kişi hak ve özgürlüklerinin en önemli teminatıdır. Hükümetimiz, yargı yetkisini kullanan kişi ve kurumların bağımsız ve tarafsız karar vermelerini sağlayacak bir yargı reformunu gerçekleştirmek için;
Anayasa ve yasalardaki yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ile bağdaşmayan hükümler değiştirilecek, hakimlerin tarafsızlığını ve hukukun siyasallaşmasını engelleyen önlemler alınacaktır.
Yargı hatalarından dolayı mağdur olanların zararlarının tazmini için bütçeden kaynak ayrılacaktır.
Basında ve kamuoyunda etkili kişi ve organların yargıyı etkilemek suretiyle, adaleti yanıltmaya yönelik faaliyetlerine engel olucu nitelikteki düzenlemelerin uygulanması sağlanacaktır.
Adalet sistemi çok yavaş işlemekte, bu durum adalete güven duygusunu zayıflatmaktadır. Vatandaşlarımız kimi zaman haklarını mahkemelerde aramak yerine "ihkâk-ı hakka" kalkışmakta, ya da yargı dışı organizasyonları devreye sokmakta veya umutsuz bir şekilde hak aramaktan vazgeçerek haksızlığa boyun eğmektedir. Tam ve zamanında adaletin tesisi için:
Davaların kısa sürede sonuçlandırılmasını sağlayacak şekilde yargılama usullerinde basitliğe, makul maliyet ve ispatta kolaylığa imkan verecek düzenlemeler yapılacaktır. Bu kapsamda özellikle hak mahrumiyetlerine neden olan süreler yönünden açıklık ve basitlik sağlanacaktır.
Adliye teşkilatı, çeşitli derecelerdeki mahkemelerin görev ve yetki alanları, adaletin hızı ve kalitesini artıracak şekilde yeniden düzenlenecek, teşkilatlanmada "mülki" yapılanmadan çok "nüfus" ve "iş yükü" kriterleri esas alınacaktır.
Örgütlü suçlar, terör suçları, ekonomik suçlar gibi alanlarda ihtisaslaşmış yeni mahkemeler kurulacak, çocuk mahkemeleri, tüketici mahkemeleri ve aile mahkemeleri gibi ihtisas mahkemelerine ilişkin düzenlemeler gözden geçirilerek yaygınlaştırılacaktır.
Yargıtay'ın iş yükünü hafifletmek ve yargı sürecini hızlandırmak için "İstinaf Mahkemeleri" kurulacaktır.
Adliye teşkilatımızın hakim, savcı ve yardımcı adalet personeli açığı kısa sürede kapatılacak, bilgi teknolojisinden yararlanacak şekilde gerekli donanıma sahip kılınacaktır.
Vatandaşların devlet kuruluşları ile olan ihtilaflarının yargı yoluna başvurulmadan çözümlenmesi için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılarak, kamu görevlilerinin sorumluluktan kaçarak yapmaları gereken işleri yargıya havale etmeleri önlenecektir.
Maddi imkansızlıkları nedeniyle hak arama özgürlüğünden yararlanamayanlar için öngörülen "adli yardım" müessesesine işlerlik kazandırılacaktır.
Bir İdari Usul Kanunu çıkarılarak idari işlemlerin yapılmasındaki yetki ve sorumluluk belirsizlikleri giderilerek işlemlere açıklık kazandırılacak, denetim kolaylığı sağlanacaktır.
Adliyeler, çağın gelişmelerine ve hizmetin gereklerine uygun bir şekilde modern araç ve gereçlerle donatılacaktır. Mahkemelerin elektronik arşiv imkanlarından yararlanması sağlanarak gerekli bilgi ve belgeler ile emsal kararlara zamanında erişim mümkün hale getirilecek, yargı organları arasında kurulacak bir bilgi ağı ile adli sistemi bilgi toplumuna taşıyacak bir düzen oluşturulacaktır.
İnfaz mevzuatı çağdaş normlara uygun hale getirilecek, modern bir örgütlenme, yeterli sayıda personel ve fiziki imkanların sağlanmasıyla ceza ve tutukevlerinin sorunları çözülecektir.
Bu çerçevede;
İnfaz hizmetlerinde, tutuklu ve hükümlülerin kaldığı mekanlar ayrılacak, ceza infaz kurumlarının personel ve fiziki alt yapı yetersizlikleri giderilecektir. Hazırlanacak yeni infaz kanununda tutuklu ve hükümlülerin asgari hakları belirlenecek ve alternatif ceza infaz yöntemleri geliştirilecektir.
Adli sicil kayıtlarının tutulmasında daha düzenli bir sisteme geçilecek, sabıka kayıtlarının silinmesindeki ihmallerin hak mahrumiyeti doğurması engellenecektir.
Kişilerin idari kararlarla kamu haklarından mahrum bırakılmalarının önüne geçilecek, kamu haklarından mahrumiyette yargı kararı zorunlu hale getirilecektir.
Küreselleşme ve bilgi toplumuna dönük gelişmeler, geleneksel devlet ve yönetim yaklaşımlarını büyük ölçüde geçersiz hale getirmiştir.
Hükümetimiz, bu yeni süreçte devletin, ekonomiye doğrudan müdahale ve üretim yapması yerine, politika oluşturma, altyapı ve kaynak yaratma, standart koyma ve denetim yapmasından yanadır.
Hükümetimiz,
Hükümetin ve kamu yöneticilerinin hesap verme sorumluluğunu geliştirecek ve gözetecek mekanizmaları kuracak,Katılımcılığı, kamu kesimi ile toplum arasında diyalogu ve işbirliğini besleyecek, etkin bir mekanizma olarak destekleyecek,Yönetim ve karar alma sürecinin her aşamasında toplam kalite anlayışını benimseyecek, belirsizlikleri azaltacak, "öngörülebilir" bir yönetim sağlayacak,Kamu kaynaklarının kullanım ve aktarımlarını toplumun bilgisine açarak, yolsuzluklara imkan vermeyen şeffaf bir devlet anlayışını yerleştirecektir.
Bu gelişmeler çerçevesinde Devletin rolü;
Adaleti tesis etmek,
İç ve dış güvenliği sağlamak,Makro düzeyde, esnek ve katılımcı özelliklere sahip stratejiler geliştirmek,Makro ekonomik dengeleri ve istikrarı sağlamak,Gelir dağılımı başta olmak üzere sosyal ve bölgesel dengesizlikleri gidermeye yönelik tedbirleri almak,
Eğitim ve sağlıkla ilgili temel hizmetleri yürütmek,Temel altyapı hizmetlerini yapmak ve yaptırmak,Koyduğu standartlara göre denetim yapmakla sınırlı kalacaktır.
Kamu yönetimi sistemimizin çağdaş bir yönetim anlayışına uygun bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Hükümetimiz bu dönüşümü sağlamak kararlılığındadır.
Bu kapsamda;
Merkeziyetçi ve katı hiyerarşik yapıların aşılması bakımından;
Ulusal öncelikler ile yerel farklılıklar barıştırılarak kamu hizmetlerinin yerinden karşılanması temel ilke olacak, merkezi yönetim tarafından yürütülmesi zorunlu olmayan hizmetler, kaynaklarıyla birlikte yerel yönetimlere devredilecektir.
Yerel düzeyde demokratikleşmeye önem verilecek, seçimlerle oluşan yerel organlar üzerindeki merkezi idarenin denetimi, hukuka uygunluk denetimi ile sınırlandırılacaktır.
"Devlette Genel Kurumsal Gözden Geçirme" çalışması yapılarak, bakanlıkların sayısı ve ölçekleri, ilgili ve bağlı kuruluşlar ile diğer kamu kuruluşlarının bir bütün olarak görevleri yeniden tanımlanacaktır.
Merkezi yönetimdeki gereksiz kuruluşlar elenecek, benzer işlevler gören yapılar birleştirilecek ve kuruluş içi yönetim kademeleri azaltılarak işlemler basitleştirilecektir.
Toplumsal denetim ve katılımın artırılması bakımından;
Bilgi edinme hakkı, toplumun bütün kesimlerine yaygınlaştırılacak ve bunu sağlamak için "Vatandaşın Bilgi Edinme Hakkı Kanunu" çıkarılacaktır.
Yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinden yararlanılarak, kamu kuruluşlarının hizmet ve işlemleri halka duyurulacak, yönetimde şeffaflık sağlanacaktır.
Kamuda verimliliğin artırılması ve şeffaflığın sağlanması için hizmet birimlerinin, parlamentoya ve kamuoyuna performans raporu sunmaları yönünde çalışmalar başlatılacaktır.
Kırtasiyecilik, şekilcilik ve verimsizliğin azaltılması bakımından;
Vatandaşa doğrudan hizmet sağlayan alanlarda mevzuat ve idari usuller sadeleştirilecektir.
Kamu kuruluşlarında bilgi ve iletişim teknolojileri azami ölçüde kullanılarak, e-Devlet uygulaması yaygınlaştırılacaktır.
Kamu yönetiminde "beyana güven ilkesi" geliştirilerek, aksi kanıtlanana kadar vatandaşın beyanı doğru kabul edilecek, bu ilkeyi suistimal edenlere verilecek cezalar caydırıcı hale getirilecektir.
Yatırımcının önündeki bürokratik engeller kaldırılacak, mükerrer belge ve bilgi talepleri önlenecektir.
Örgütsel büyüme ve hantallığın giderilmesi bakımından;
Kamu personeli eğitilecek, geçici ve nitelik gerektirmeyen işler için ilave personel alımı önlenecektir.
Kuruluş içi, kuruluşlar arası ve bölgeler arası personel dağılımı yeniden düzenlenerek, vatandaşa doğrudan hizmet verilen noktalardaki personel açığı giderilecektir.
Kamuda yöneticiler ile çalışanlar arasında yapılacak sözleşmelerle performans yönetimi geliştirilecek, uzun vadede performansa dayalı ücret sistemine geçilecektir.
Kayırmacılığın ve yozlaşmanın önlenmesi bakımından;
Personel alımında objektif kriterler getirilecek, terfilerde liyakat ve fırsat eşitliği esas alınacaktır.
Ulusal düzeyde "Ekonomik ve Sosyal Konsey" etkin olarak çalıştırılacak, bölgesel ve yerel düzeyde özel kesimin ve sivil toplum örgütlerinin kamu yöneticileri ve siyasi yetkililer ile bir araya geleceği benzeri yapılar geliştirilerek yaygınlaştırılacaktır.
Merkezi idare reformuna Başbakanlıktan başlanmış olup, Başbakanlığa bağlı kuruluşlar, ilgili icracı bakanlıklara devredilmiş ve Başbakanlık önemli oranda icracı bir bakanlık olmaktan çıkarılmıştır. Başbakan'a yardımcı olacak Devlet Bakanlarının sayısı azaltılmış ve böylece Bakanlar Kurulu Başbakan dahil 25 Bakandan teşekkül ettirilmiştir.
Hükümetimizin reformist yapısını ortaya koyan bu ilk icraatlar, toplumun geniş kesimlerinde takdir görmüş ve piyasalarda güvenin oluşumuna katkıda bulunmuştur.
Bu çerçevede,
Ekonomi yönetimi tek bir çatı altında toplanacak,
Mevcut Hizmet Bakanlıklarının sayısı, ölçüleri, ilgili ve bağlı kuruluşlar bir bütün olarak ele alınacak, merkezi idare reformunun en önemli uygulaması olarak bakanlıkların görev ve yetkileri yeniden tanımlanacaktır.
Gizlilik dereceli az sayıdaki kararlar hariç, bütün hükümet kararları Resmi Gazete'de yayımlanarak aleniyet sağlanacaktır.
Makro politikaları oluşturma yetkisi hükümetlerde kalmak şartıyla, bağımsız ve özerk kurumlar ve kurullar düzenleme ve denetleme işlevini sürdürecek; özerk kurumların kamuoyuna, hükümete ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne düzenli bilgi vermeleri sağlanacaktır.
Katılımcı ve çoğulcu demokrasi ve yönetimde etkinlik ilkeleri doğrultusunda, Hükümetimiz döneminde kapsamlı bir yerel yönetim reformu gerçekleştirilecektir.
Yerel Yönetim Reformu çerçevesinde, merkezi idare ile yerel idareler arasında görev, yetki ve kaynak paylaşımı, üniter devlet anlayışımıza dayalı olarak, etkinlik, verimlilik ve çağdaş yönetim ilkelerine uygun olarak yeniden belirlenecektir.
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nda belirtildiği gibi, merkezi idarenin görev ve yetkileri tek tek belirlenecek ve bunun dışında kalan tüm görevler yerel yönetimlere bırakılacaktır. Bu çerçevede, merkezi idare politika belirleme, standart oluşturma, denetleme ve eğitim faaliyetlerinden sorumlu olacak, uygulamaya yönelik görev, yetki ve kaynaklar yerel yönetimlere devredilecektir
Yerel yönetimler; merkezi idarenin belirleyeceği ilke ve standartlara, ulusal ve bölgesel planlara uygun olarak mahalli müşterek ihtiyaçların karşılanması konularında kendi kararlarını alan, kaynaklarını oluşturan, uygulayan ve vatandaşların denetimine açık çağdaş idari birimler olarak yeniden yapılandırılacaktır.
Mahalli idareler insan kaynakları ve mali açıdan güçlendirilecek, İl Genel Meclisleri katılımı artıracak şekilde yeniden yapılandırılacak ve gerçek anlamda birer yerel meclise dönüştürülecektir
Büyükşehir Belediyesi kurulması objektif kriterlere bağlanacaktır. Büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasındaki görev-yetki paylaşımı, hizmetlerde aksamaya yol açmayacak şekilde yeniden düzenlenecektir.
İl İdareleri yeniden yapılandırılarak;
Bakanlıkların taşradaki görev ve yetkileri, Valiliklere ve İl Özel İdarelerine devredilecektir. Yerel tercihler dikkate alınarak, sağlık, eğitim, kültür, sosyal yardımlaşma, turizm, çevre, köy hizmetleri, tarım, hayvancılık, imar ve ulaşım hizmetlerinin il düzeyinde karşılanması sağlanacaktır.
Hizmeti etkin bir şekilde götürecek ölçeğe sahip alt bölgeler bazında Bölgesel Kalkınma Kurumları oluşturulacak, ulusal stratejilerle uyumlu, bölge potansiyeline odaklı bir yaklaşımla bölgesel kalkınma plan ve programları uygulanacaktır.
İl İdareleri ulusal strateji, bölgesel plan ve bakanlıkların oluşturduğu politikalar ve ilin ihtiyaçları çerçevesinde plan, program ve uygulamalar yapacaktır.
Ulusal ölçekte stratejik bir değer taşıyanlar dışındaki tüm hazine arazileri belediye sınırları içinde belediyelere, diğer bölgelerde ise il idarelerine devredilecektir.
Hükümetimiz, ekonomik faaliyetlerin nihai amacının insanların yaşam kalitesinin yükseltilmesi olduğuna inanır.
Milletimizin teşebbüs gücü, ekonomik gelişmenin en önemli kaynağıdır. Devletin ekonomideki temel rolü, piyasalarda serbest rekabet koşullarını sağlamak ve teşebbüs gücünün önündeki engelleri kaldırmaktır.
Hükümetimiz'in en önemli hedefi, devlete olan güveni yeniden inşa etmektir. Devlet, yapacağı düzenleme ve denetimlerle, serbest piyasa sisteminin işleyişindeki aksaklıkları giderecek, verimliliği artıracak, sistemin kötüye kullanılmasını önleyecektir.
Avrupa Birliği'ne tam üyelik, ekonomik ve demokratik gelişimin sağlanması bakımından öncelikli hedefimizdir. Öte yandan AB'nin sunduğu ekonomik ve demokratik standartlar, yasal ve kurumsal düzenlemeler, tam üyelik şartına bağlı olmaksızın desteklenecektir.
Tarihi, coğrafi ve ekonomik bağlarımızdan kaynaklanan diğer bölgesel entegrasyonlar ve komşu ülkelerimizle ekonomik işbirliği çabaları da AB'nin tamamlayıcısı olacak bir anlayış içinde sürdürülecektir.
Uygulanan yanlış programlar ve yönetim hataları yüzünden gerekli reformlar yapılamadığı için ülkemiz, yüksek enflasyon, büyük bir kamu borç stoku, düşük büyüme ve dengesiz gelir dağılımı, yüksek işsizlik gibi ciddi sorunların içine düşmüştür.
Hükümetimiz, enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek, kamu borç stokunu düşürmek, yüksek ve istikrarlı bir büyüme performansına ulaşmak için yürürlükteki ekonomik programın aksayan ve yetersiz bölümlerini de dikkate alarak toplumumuzun desteğini alacak yeni bir ekonomik program uygulayacaktır.
Türkiye'de özellikle son dönemlerde uygulanan kamu açıklarına dayalı ve sadece sıcak para girişi ile desteklenen büyüme modelinin daha fazla sürdüremeyeceği açıktır. Büyümeyi sağlayacağımız temel kaynaklar; verimlilik artışı, atıl üretim faktörlerinin harekete geçirilmesi, uluslararası ölçekte rekabet edebilir mal ve hizmet üretimi ile doğrudan yabancı sermaye girişi olacaktır.
Hükümetimizin uygulayacağı maliye politikasının temel önceliği, mali disiplini sağlayarak, borç stokunu sürdürülebilir seviyeye indirmek ve makro ekonomik istikrarı koruyacak faiz dışı fazlalığı vermektir. Faiz dışı fazlanın büyüklüğü, borç stokunun sürdürülebilir bir yapıda gelişmesine imkan verecek düzeyde belirlenirken, bileşimi, ekonomik verimlilik, büyüme ve sosyal politikalar dikkate alınarak şekillendirilecektir. Bu kapsamda, faiz dışı fazla hedefi içinde kalmak şartıyla, verimsiz harcamalar kısılarak üretken harcamaların artırılması veya ekonomik aktiviteyi canlandıracak vergi indirimlerine gidilmesi gibi önlemler dikkatle değerlendirilecektir.
Kamu borç stoku kabul edilebilir ve sürdürülebilir seviyelere indirilecektir. Bunu sağlamak için; faiz dışı dengede fazla verilmeye devam edilecek, özelleştirme hızlandırılacak, ilave gelir kaynakları bulunacak, ekonomide istikrarlı bir büyüme sağlanacak ve reel faiz oranlarının hızla makul düzeylere gerilemesi için gerekli güven ve istikrar ortamı oluşturulacaktır.
Kamu borç stokunun azalmasıyla, kamunun finans sektöründeki fonları emmesi sona erecek, finans sektöründeki kaynaklar özel sektör kuruluşlarına yönlendirilecektir. Böylece yatırım, üretim ve istihdam artışı sağlanacaktır.
Para politikasında kısa dönemde enflasyonu düşüren, orta vadede ise fiyat istikrarına öncelik veren strateji sürdürülecektir. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı korunacaktır. Enflasyonda kalıcı bir düşüşe ulaşılması ve para politikasına güvenin tesis edilmesini müteakip, para politikası uygulamasında Merkez Bankası, fiyat istikrarıyla çelişmemek kaydıyla, büyüme ve istihdamın sağlanmasını da dikkate alacaktır.
Döviz kurlarında öngörülebilirliği sağlamak amacıyla, dövizde vadeli işlemler piyasası geliştirilecektir. Siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanmasıyla paralel olarak kurlarda da istikrar sağlanacaktır.
Dalgalı kur politikasına devam edilecektir. Ancak, Merkez Bankası, döviz piyasalarındaki makro ekonomik temellerle bağlantısı olmayan ve spekülatif nitelikli dalgalanmalara daha duyarlı bir biçimde müdahale edecektir. Döviz kurunda sağlanacak istikrarın, açık pozisyon oluşturarak kar elde etme şeklinde istismarını önlemek için, bankaların açık pozisyonlarının Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Merkez Bankası tarafından sıkı bir biçimde kontrol edilmesi sağlanacaktır.
Yapacağımız yapısal reformlar makro ekonomik istikrarı kalıcı kılacak, ekonominin şoklara karşı dayanıklılığını, verimliliğini ve rekabetini artıracak ve üretim potansiyelimizin tam olarak kullanımını sağlayacaktır. Bu reformlar, tüm toplum kesimlerinin katılımı sağlanarak ve ülke koşulları dikkate alınarak süratle hayata geçirilecektir.
Hükümetimizin ekonomide gerçekleştireceği yapısal reform programı;
Kamunun yeniden yapılanması,Kamu harcamalarında disiplin, tasarruf ve şeffaflığın sağlanması,
Özelleştirmenin hızlandırılması,Yerli ve yabancı yatırımlar için ortamın iyileştirilmesi,Mali sektör ve sosyal güvenlik sisteminin ıslahı,Tarımda yeniden yapılanma ve verimliliğin artırılması,gibi alanları kapsayacaktır.
Parasal ve mali disiplinin sağlanmasının yanında, yapısal reformların uygulanması, ülkemizde güven ortamını oluşturacak ve belirsizlikleri azaltacaktır. Buna bağlı olarak enflasyonda ve reel faizlerde kalıcı bir düşüş sağlanacaktır. Makro ekonomik istikrarı sağlamaya yönelik para ve maliye politikalarına ilaveten, reel sektörün canlanması için gerekli destek verilecek, üretim, yatırım, ihracat ve istihdamın artırılmasıyla birlikte arzulanan büyüme seviyesine ulaşılacaktır.
Hükümetimiz, üstlendiği sosyal sorumlulukların gereği olarak, krizden olumsuz etkilenmiş kesimlerle yakından ilgilenecek, sosyal yardım projelerini uygulamaya koyacaktır.
Resmi verilere göre, nüfusumuzun yüzde 15'i açlık sınırının altındadır. Hükümetimiz, insan haklarına ve Anayasaya aykırı olan bu acı tabloya kayıtsız kalmayacaktır. Hükümetimiz, uygulayacağı sosyal politikalar çerçevesinde bu acil sorunun çözümüne öncelik verecektir.
Hükümetimiz, açıkladığı ekonomik programların arkasında güçlü bir siyasi irade ile duracaktır. Böylece, ekonomide şiddetle ihtiyaç duyulan güven ve öngörülebilirlik çok kısa bir zamanda sağlanacaktır.
Hükümetimizin vergi politikaları ekonomik programı ve kamu kesimi dengelerini göz önünde bulunduran, reel sektörü ve sosyal politikaları dikkate alan bir anlayış içinde uygulanacaktır. Bu çerçevede, vergi sitemimizin sağlıklı bir yapıya kavuşturulabilmesi için kapsamlı bir vergi reformu yürürlüğe konulacaktır.
Yapılacak bu reformun çıkış noktası vergide adalet ve ödeme gücü ilkeleri olacak, bu ilkelerin ve sağlıklı bir vergi yapısının sadece vergi kanunlarında yapılacak düzenlemelerle gerçekleşmeyeceği, uygulamanın da aynı ölçüde önemli olduğu ve bu alanda yapılması gereken çok şey bulunduğu gözden uzak tutulmayacaktır.
Uygulayacağımız ekonomik programın önemli bir ayağı da, kamu harcamaları reformu olacaktır. Etkin, verimsiz ve şeffaf olmayan kamu harcama sistemimizin iyileştirilmesi için yapılacak kamu harcama reformu şu dört hedefe yönelecektir:
Makro ekonomik istikrarın sağlanması,
Kaynakların stratejik hizmet önceliklerine göre tahsisi,Kamu hizmetlerinin tutumluluk, verimlilik ve etkinlik ilkelerine göre yürütülmesi,Kullanılan mali yetkilerin hesabının verilerek saydamlığın sağlanması
Yeni mali yönetim anlayışımızl, kamu oyu ve halkımıza daha fazla bilgi verilerek yolsuzluk ve savurganlık önlenmiş olacaktır. Bu yeni yaklaşım, daha az kaynakla daha çok iş yapma imkanını sağlayacaktır.
Son yıllarda tasarruf sahipleri ile yatırımcılar arasındaki aracılık işlevi zayıflamış, krizlere karşı kırılgan ve verimsiz çalışan ve ekonomik krizlerden önemli ölçüde etkilenmiş olan bir finans sektörü ortaya çıkmıştır. Finans sektörünün sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için uyguluyacağımız politikaların temel hedefleri:
Üretken yatırımları, büyümeyi ve makro ekonomik istikrarı destekleyen,Şoklara dayanıklı ve sağlıklı işleyen,Ekonomimizin ihtiyaç duyduğu uzun vadeli fonları temin eden,Mali sektörün büyümesini sağlayarak mali derinliği artıran,Mali sistemde rekabet koşullarını oluşturan ve
Sistemin daha etkin ve verimli çalışmasını sağlayan
bir finansal sistem oluşturmaktır.
Kamu İktisadi Teşebbüslerinin (KİT) bir çoğu faaliyette bulundukları sektörlerde tekel veya belirleyici konumdadır. Kamu mülkiyetinin avantajlarını kullanarak riski olmayan bir ortamda çalışmaları, piyasa mekanizmasının işleyişini bozmaktadır. Siyasi müdahaleler sonucu ekonomik rasyonelliğini yitirerek kamuya yük haline gelen KİT'lerin özelleştirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.
Özelleştirmenin temel amacı, ekonomide serbest piyasanın daha iyi işlemesi için gerekli koşulların oluşumunu sağlamak, etkinlik ve verimliliği artırmaktır. Piyasa ekonomisinde kamunun iktisadi rolü, piyasa mekanizmasının iyi çalışması için gerekli düzenleyici ve denetleyici mekanizmaları oluşturmaktır.
KİT'lerin özelleştirilmesinde kararlı olan Hükümetimiz, özelleştirme süreç ve uygulamalarını hızlandırmaya yönelik politikalarını oluşturacak ve gerekli tedbirleri alacaktır.
Yatırımlarda Devlet Yardımları ile Doğrudan Yabancı Yatırımlar hakkında birer Çerçeve Kanun çıkarılacak ve yatırımcıların önündeki bürokratik ve idari engeller kaldırılarak, yerli ve doğrudan yabancı yatırımlara yönelik politikaların belirlenmesi yetkisi tek elde toplanacaktır.
Uygulamaların, gerektiğinde mahalli kurumlar ile meslek kuruluşu gibi sivil toplum örgütleri tarafından yürütülmesi sağlanacaktır.
Kurulacak yeni sistem; yerel ve sivil toplum örgütlerinin(görüş ve önerilerine açık olacak, esnek, pratik, zamanında ve yerinde müdahalelere imkan verecektir.
DPT Müsteşarlığı bünyesinde, Yatırımlarda Devlet Yardımları politikasını belirleyecek, bütün kurum ve kuruluşlarca uygulanacak devlet yardımlarının koordinasyonunu sağlayacak, uygulama sonuçlarını değerlendirerek AB'ne bildirimde bulunacak yeni bir birim oluşturulacaktır. Böylece, tüm politikalar, kalkınma planları ve yıllık programlar da dikkate alınarak tek elden tespit edilecek, şekillendirilecek ve uygulama sonuçlarına göre bölgesel ve sektörel bazda yeni tedbirler belirlenecektir
Halen teşvik belgesi kapsamında uygulanan ve gereksiz bürokratik işlemleri içeren vergisel destek unsurları, AB mevzuatı ve diğer uluslar arası yükümlülüklerimiz de dikkate alınarak ilgili Kanunlarda yapılacak değişiklikler ile teşvik belgesiz ve otomatik olarak KOBİ'ler de dahil tüm yatırımlara uygulanır hale getirilecektir.
Küreselleşmenin olumsuz etkilerinden korunmak, sektörel ve bölgesel bağımlılıktan kurtulmak ve rekabet edilebilecek alanları belirlemek amacıyla, özel sektör katılımı ile ihracata dönük bir stratejik planlama yapılacaktır. İhracat teşvik mevzuatı, uzun dönemli stratejiye göre ilgili tüm kuruluşların koordinasyonu sağlanarak revize edilecektir.
Üretilen ürünlerde daha fazla katma değer oluşturabilmek için kendi markası ile ihracat yapan firmalar desteklenecektir.
İhracatçı firmaların rekabet gücünün artırılabilmesi için, istihdam ve haberleşme üzerindeki yüksek vergiler düşürülerek ihracatçı firmaların başta enerji olmak üzere girdi maliyetleri aşağı çekilecektir.
Sınır ticaretinin yeniden düzenlenmesi için gerekli çalışmalar yapılacaktır.
Vadeli döviz piyasalarının oluşturulması ve ihracatçılara döviz kurlarını sigorta ettirebilme imkanı getirilerek ihracatta belirsizliğin azaltılması için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
Eximbank yeniden yapılandırılarak, ihracat hamlemizin motoru haline gelebilmesi için kaynak yapısı güçlendirilecek; bürokratik işlemler azaltılarak basitleştirilecek ve özellikle teminat sorununu kolaylaştırıcı önlemler alınacaktır.
Arz ve kaynak güvenliği ve çeşitliliğini sağlamak, ülkenin bu alandaki yatırım ihtiyacını belirlemek ve ihtiyaç duyulan enerjinin ekonomik ve güvenilir olarak temin edilebilmesi için uzun dönemli stratejiler ve politiklar geliştirilcektir.
Elektrik enerjisi satış fiyatının ucuzlatılması ve özellikle sanayi sektörüne ucuz enerji temin etmek üzere; elektrik üretim maliyetlerinin, kayıp-kaçak oranlarının, verimsiz kullanımların ve satış fiyatlarının içindeki fon ve payların düşürülmesine yönelik çalışmalar sürdürülecektir.
Enerji piyasasının rekabete açılması hızlandırılacaktır. Bu kapsamda, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı arasındaki yetki ve sorumluluk alanları netleştirilerek, Bakanlığın politika belirleme yönü güçlendirilecek, uygulamaya ilişkin hususlar Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'na bırakılacaktır. Bu kapsamda, elektrik enerjisi üretim ve dağıtım tesislerinin özelleştirilmesi hızlandırılacaktır.
Yap-İşlet-Devret, Yap-İşlet, İşletme Hakkı Devri uygulamaları gözden geçirilecek, özel sektör tarafından bir izne veya anlaşmaya dayalı olarak yürütülen girişimlerle ilgili olarak yaşanan sorunlar en kısa sürede çözüme kavuşturulacaktır.
Komşularımızdaki petrol ve doğal gazın dünya pazarlarına açılmasında ülkemizin dağıtım terminali olma imkanları iyi değerlendirilerek Ülkemiz enerjide bölgesel güç haline getirilecektir. Bu kapsamda, elektrik enerjisi alanında Avrupa ve bölge ülkeleri ile elektrik alış verişine imkan sağlayacak iletim altyapısının ve piyasa düzeninin geliştirilmesine önem verilecektir. Özellikle, Hazar Bölgesi doğal gaz ve petrolünün ülkemiz üzerinden dünya pazarlarına nakline yönelik politikalar sürdürülecektir.
Enerji üretiminde yerli kaynakları önceleyen bir enerji politikası geliştirilecektir.
Petrol ve doğal gaz politikalarımızın; dış politikamız ile uyumlu hale getirilerek kardeş Orta-Asya ve Kafkasya ülkeleri ile ilişkilerimizde birleştirici bir unsur olması sağlanacaktır.
Çevrenin bir değer ve maliyet unsuru olduğu dikkate alınarak, enerji dönüşüm işlemleri sırasında ortaya çıkan kirleticiler titizlikle kontrol edilecek ve çevrenin korunması amacıyla, temiz enerji kaynakları ve dönüşüm teknolojisinden
yararlanılacaktır.
Madencilik sektöründe; arama faaliyetlerine ağırlık verilerek ekonomik olarak işletilebilir maden(((rezervlerimizin artırılması, sanayi ve enerji sektörlerinin hammadde taleplerinin ucuz ve güvenli bir şekilde sağlanması ve işlenmiş ürün ihracatımızın artırılması sağlanacaktır.
Bu amaç doğrultusunda;
Ruhsatı kamuya ait maden sahaları tedricen özel sektöre devredilecek, maden arama ve işletme aşamalarında bürokrasiyi azaltıcı tedbirler alınacaktır.
Yüksek bir pazar potansiyeline ve mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz, katma değeri yüksek işlenmiş mermer ihracı desteklenecektir.
Endüstriyel minerallerin arama, işletme ve son kullanımına ilişkin faaliyetlere önem verilecektir.
Maden üretiminde, çevreye zarar verilmemesine büyük özen gösterilecektir.
Bor işletmeleri özerk bir yapıya kavuşturulacak, Bor Araştırma Enstitüsü kurulacaktır.
Ulaştırma sektöründe Hükümetimizin birinci önceliği, ulaşımın alt sektörleri arasındaki bütünleşmenin temini, ekonomik büyüme amacına en fazla katkının sağlanması ve çevreyi tahrip etmeyen bir ulaştırma alt yapısının oluşturulmasıdır. Bu amaçla, ülke ekonomisinin ve sosyal hayatın beklentilerine uygun ulaştırma alt yapısını oluşturmak üzere, taşıma türleri arasında dengeyi sağlayacak bir ulaştırma ana planı hazırlanacaktır.
Ulaştırma alt sektörlerinin tamamını ele alan bir ulaştırma bilgi sistemi geliştirilecektir.
Hükümetimiz, ülkemizde yıllardır adeta kaderine terk edilen demir yollarımızın, özel sektörle birlikte ve çağdaş işletmecilik anlayışı çerçevesinde geliştirilmesine özel öncelik verecektir. TCDD Genel Müdürlüğü, bu amaçla yeniden yapılandırılacaktır.
Sürdürülebilir turizm politikasının gereği olarak, turizm alanındaki tüm uygulamalarda doğal-kültürel ve sosyal çevrenin talep ve gereklerini göz önünde bulunduran bir anlayış benimsenecektir.
Turizm sektöründe yönetim, yatırım ve pazarlama alanlarındaki tüm politikalar, mevcut "ürün ve işletme" odaklı anlayıştan kurtarılarak, fiziki, kültürel ve sosyal çevre uyumu içinde tasarlanmış "destinasyon" odaklı bir anlayışa kavuşturulacaktır.
Turizm Bakanlığının, sektörel örgütlerin ve yerel yönetimlerin yetki, sorumluluk ve ilişkileri, yukarıda ifade edilen anlayış içinde yeni bir yasal çerçeveye kavuşturulacaktır. Bu düzenlemeler ile sektör örgütlerinin ve yerel yönetimlerin yetki ve imkanlarını artıran mevzuat alt yapısı geliştirilecektir.
Bir turizm ülkesi olarak "Türkiye" markasının oluşturulmasına dönük tanıtma projelerine önem verilecek, bu projelerin özellikle dış ticaret ve yabancı sermaye politikalarımız ile koordinasyonu gözetilecektir.
Ülkemizin zengin turizm potansiyeli harekete geçirilerek dünya turizm pastasında
önemli bir yer tutan iş-kongre, fuar, spor ve kültür turizmi alanlarında, dinlence turizminde edindiğimiz konuma gelmemizi sağlayacak bir hamle başlatılacaktır.
İstanbul, sahip olduğu devasa turizm potansiyeli ile özel olarak ele alınacak ve yerel yönetimlerle işbirliği halinde bu potansiyelin harekete geçirilmesi için tüm katkılar sağlanacaktır.
Turizm yatırımları, "bölge geliştirme" anlayışı içinde, yabancı sermayenin cezbedilmesinde başvurulacak önemli araçlardan biri olarak değerlendirilecektir. Bu çerçevede, yabancılara mülk satışına imkan veren hukuki düzenlemeler yapılacak, yeni turizm bölgeleri yaratılacak ve ülkemizin turizm gelirlerinde kayda değer artışlar gerçekleştirilebilecektir.
Ne yazık ki, ülkemizde köylülerimiz ve çiftçilerimiz yıllarca ihmal edilmiş, özellikle son yıllarda yaşanan derin ekonomik krizden tarımda çalışan vatandaşlarımız çok olumsuz etkilenmiştir. Uygulanmakta olan ekonomik program, maalesef bu kesimin problemlerine gerekli duyarlılığı göstermemiş, çiftçilerimiz daha da zor duruma düşürülmüştür.
Türkiye'de tarım sektörünün GSMH içindeki payı yüzde 14'e gerilemiştir. Öte yandan, toplam sivil istihdamın yaklaşık yüzde 40'ı tarım sektöründe çalışmaktadır. Bu nedenle, tarım sektörü sadece ekonomik politikalar kapsamında değil, öncelikli olarak sosyal politikalar kapsamında ele alınacaktır.
Tarım politikalarımızın temel hedefleri; ülkemizin temel gıda ürünleri üretimi bakımından sadece kendi kendine yeterli olmakla yetinmemesi, uluslararası piyasalarda rekabet edebilmesi, verimli tarım arazilerinin sürekli işlenir halde tutulması ve tarımsal üretimde verimliliğin artırılmasıdır.
Bu temel hedeflere ulaşmak için aşağıdaki politikalar uygulanacaktır:
Fiyatların serbest piyasada oluşması esas alınarak, üretimin piyasa koşullarındaki talebe göre yönlenmesi sağlanacaktır. Devlet, tarım ürünlerinin ticaretini yapmayı bırakacaktır.
Ürün borsalarının gelişmesi desteklenecek, bu borsalarda vadeli işlemlerin başlatılması için gerekli önlemler alınacaktır.
Tarımda devlet desteği, her bölge ve her ürün için ayrı ayrı projeler kapsamında ele alınacak, programlar uygulanırken ülkemizin gerçekleri göz önünde bulundurulacaktır.
Hayvancılık alanında ise;
Üretici örgütlenmeleri teşvik edilecek, daha büyük ölçekteki işletmelerin oluşması sağlanacak, böylece ölçekten doğan ekonomi elde edilecektir.
Entegre hayvancılık işletmelerinin kurulması desteklenecektir.
Ekonomi politikaları toplumun refahını artırmada ve insanlara kaliteli yaşam koşulları oluşturmada zorunlu olmakla birlikte, tek başına yetersiz kalmaktadır. Etkili sosyal politika uygulamaları ile birleşmeyen ekonomi politikaları, toplumdan destek alamadığı için başarısız olmaktadır. Bu nedenle, Hükümetimiz, ekonomik kalkınma politikalarını sosyal politikalarla dengeli bir şekilde yürütecektir.
IMF ile birlikte uygulamaya konulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programında ağırlık finans sektörüne verilmiş ve sosyal boyut ihmal edilmiştir. Sonuç olarak, sosyal politikalar alanında bir gelişme sağlanamadığı gibi, özellikle dar gelirli kesim ekonomik krizden daha çok etkilenmiş ve bu zamana kadar yaşanmayan bazı sosyal tepkilerle karşılaşılmıştır. Bu kesimleri krizin etkisinden kurtarmaya yönelik bazı sosyal tedbirler alınmazsa gelecekte ortaya çıkacak sosyal tepkilerin boyutunu tahmin etmek güç hale gelecektir.
Son yıllarda, özellikle ekonomik krizlerin etkisiyle, kesimler arasındaki gelir dağılımı büyük oranda bozulmuş, ücretlerde meydana gelen reel kayıp ve artan işsizlik sonucu halkımızın refah düzeyinde önemli düşüşler meydana gelmiştir. Krize karşı dayanma gücü aşınan yoksul kesimlerde sosyal huzursuzluklar artmıştır.
Türkiye OECD ülkeleri içinde gelir dağılımı en bozuk ülkelerden biri haline gelmiştir.
Özellikle kentlerde artan yoksulluk, geniş halk kitlelerinin ekonomik, siyasal ve sosyal hayattan dışlanması ve giderek marjinalleşmesine neden olmaktadır. Bu durum, kentlerde asayiş ve huzurun bozulmasına, zenginle yoksullar arasındaki yaşam standardı farkının açılmasına, toplumsal kutuplaşmaya ve "umutsuzluk" duygusunun yaygınlaşmasına neden olmaktadır.
Kesimler arası gelir dağılımındaki bozukluk yanında, bölgeler ve iller arasındaki gelişmişlik farkları da artarak devam etmektedir.
Hükümetimiz, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve yoksullukla mücadele politikalarının başarılı olabilmesi için "insan"ı ekonomik kalkınmanın merkezine oturtmayı aynı zamanda "ahlaki" bir zorunluluk olarak görmektedir.
Bu anlayış içinde, gelir dağılımı ve yoksullukla mücadele alanında aşağıdaki politikalar hayata geçirilecektir.
Hükümetimizin uygulayacağı ekonomik program ve politikalarda, "sosyal adalet" gözetilecek ve "insan"ı merkeze koyan yeni bir kalkınma yaklaşımı benimsenecektir. Uygulanacak ekonomik program, sosyal politikalarla uyumlu, sosyal bütünleşmeyi ve dayanışmayı sağlayıcı, işsizliği azaltıcı ve yoksulluğu ortadan kaldırıcı nitelikte olacak; ekonomik büyümeden elde edilecek nimetlerin adaletli bölüşümünü sağlayacak insani bir yapı taşıyacaktır.
Çalışan kesimlerin vergi yükü kademeli olarak hafifletilecektir.
Kapsamlı bir "yoksullukla mücadele" programı uygulamaya konulacaktır.
Açlık sınırı altındaki nüfusa götürülecek hizmetlerin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi için bir veri tabanı kurulacak ve açlık sınırının altındaki aileler belirlenecek ve desteklenecektir.
Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak ve sağlıklı bir nesil yetiştirme hedefleri doğrultusunda yoksulluk sınırı altında olan ailelerin çocuklarına eğitim ve sağlık yardımları yapılacaktır.
Yolsuzluk, "kamu imkanlarının kişisel çıkarlar için kötüye kullanılması"dır. Sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal ve her şeyden önemlisi ahlaki çöküntü ve çürümüşlüğün ürünü ve göstergesi olan yolsuzluk, halkın bürokrasiye, siyaset kurumuna ve genel olarak devlete ve adalete güven duygusunu zayıflatmaktadır.
Yolsuzluğun önlenmesinde temel öncelik, siyasetin ve kamu yönetiminin yolsuzluktan arındırılması olacaktır. Bu mücadele yapılırken toplumun temiz kalmış geniş kesimleri ve sivil toplum örgütleri sorunun çözümüne katılarak, mücadele topluma mal edilecektir.
Kamunun kaynak dağıtım mekanizmalarında yolsuzluğun azaltılabilmesi için vergi, ihaleler, devlet yardımları, krediler, teşvikler, sübvansiyonlar, gümrük işlemleri, işe alma, terfi ve tayinlerde, siyaset-sermaye ilişkilerinde şeffaflık sağlanarak siyasi kayırmacılık önlenecektir.
Yolsuzlukla mücadele çerçevesinde Hükümetimiz aşağıdaki önlemleri alacaktır.
Yolsuzluğun ahlaki çürümüşlükle ilgisi dikkate alınarak, özellikle meslek ve iş ahlakı alanında standartlar yükseltilecek, kamu yönetiminde en az teknik yeterlilik kadar, dürüstlüğe de önem verilecektir.
Siyasetin finansmanının şeffaf hale getirilmesi ve objektif kriterlere bağlanması için Siyasi Partiler Yasasında gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
Yolsuzluk ve usulsüzlük konusundaki cezalar ağırlaştırılacak, hukuki süreç hızlandırılarak, yolsuzlukların adalet sistemine gölge düşürmesi önlenecektir.
Kamu yönetiminde gereksiz yere genişletilen "gizlilik kültürü" ile mücadele edilecek, kamunun bütün iş ve işlemlerinde şeffaflık asıl, gizlilik istisna olacaktır. "Vatandaşın Bilgi Edinme Hakkı Kanunu" çıkarılacak ve kamu kuruluşlarının evrak akış sistemleri ve karar alma süreçleri yeniden düzenlenecektir.
Kamuda denetim birimleri arasındaki karmaşık yapı sadeleştirilecek, performans odaklı etkin bir denetim yapılması yönünde tedbirler alınacak, denetime kapalı alanlar en aza indirilecektir.
Kamudaki karar vericilerin karar vermesini dahi engelleyecek boyuttaki hantal ve sonuca dönük olmayan denetim sistemi, etkin ve sonuca dönük bir denetim yapısına dönüştürülecektir.
Türkiye'nin, Avrupa Konseyi çerçevesinde oluşturulan Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubuna (GRECO) katılımı sağlanacak, Konsey tarafından hazırlanan Yolsuzluklar Hakkında Ceza Hukuku Sözleşmesi ile Yolsuzluklar Hakkında Medeni Hukuk Sözleşmesi imzalanarak onaylanacaktır. Yolsuzlukların önlenmesinde uluslar arası işbirliğine önem verilecektir.
Vatandaşlarına geçimlerini sağlayacak iş imkanları oluşturmak, çağdaş devletin temel görevlerindendir.
Genç bir nüfusa sahip olan ülkemiz, artan nüfusa yetecek istihdam alanı açamamaktan kaynaklanan "yapısal işsizlik" sorunu ile karşı karşıyadır. Bu sorunların çözüme kavuşturulması ve işsizliğin azaltılması için aşağıdaki tedbirler alınacaktır:
Ulusal ekonomi stratejisi belirlenirken tam istihdam hedef alınacak, bu hedef gözetilerek ekonomik büyümeye, reel sektör yatırımlarını artırmaya ve üretime dönük politikalar geliştirilecektir.
Ülke gerçeklerine ve teknolojik gelişmelere cevap verecek bir insangücü planlaması yapılacak, mesleki ve teknik eğitime ağırlık verilecektir. Her yaştaki işsiz ve mesleksiz kişilerin, ilgilerine, yeteneklerine ve fiziki özelliklerine uygun meslek sahibi olabilmeleri amacıyla kısa süreli eğitim ve danışmanlık hizmetleri etkin hale getirilecektir.
İstihdamdan alınan vergiler ve primler gözden geçirilerek, gerekli önlemler alınmak suretiyle, haksız rekabete yol açan kayıt dışı istihdam ve yabancı kaçak işçi çalıştırılması önlenecektir.
İstihdam yaratmadaki etkinlikleri ve esneklikleri, konjonktürel dalgalanmalara uyum kabiliyetleri, bölgeler arası gelişmişlik ve gelir farklılıklarının giderilmesindeki önemleri dikkate alınarak, KOBİ'lerin gelişmesi desteklenecektir.
Emek-yoğun bir sektör olması ve beraberinde yüzü aşkın alt sektörleri harekete geçirmesi nedeniyle inşaat sektörünü canlandırıcı önlemler alınacaktır.
Hükümetimiz, bir yandan bizi "biz" yapan kültürel değerlerin ve zenginliğin korunması, geliştirilmesi ve gelecek nesillere aktarılması, diğer yandan kültürel yozlaşmanın önlenmesini temel bir politika olarak benimsemektedir.
Yaşadığımız sıkıntıların çoğunun kaynağı ve çözümü eğitimde saklıdır. HÜKÜMETİMİZİN eğitimde temel hedefi, büyük önder ATATÜRK'ün özdeyişinde ifadesini bulan "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmektir."
Bu amaçla;
Her alanda olduğu gibi Türk Milli Eğitim sisteminde de insan merkezli bir anlayışa geçmek üzere, toplumun ihtiyaçlarına ve çağdaş uygarlık gereklerine göre yeniden yapılanma sağlanacaktır.
Çağdaş ve demokratik milli eğitim reformumuzun hedefi, evrensel standartlara uygun bir yapılanma içinde,
Özgür düşünen ve bağımsız karar verebilen, Yeniliklere açık, Özgüven sahibi, Hayata olumlu bakan, Problem çözme, iletişim ve organizasyon yeteneği gelişmiş,Bilim ve teknoloji üretebilen, İçinde yaşadığı toplumun değerlerine duyarlı
bireylerin yetişmesine uygun koşulların ve fırsatların üretilmesi ve topluma sunulmasıdır.
Ülkemizde nitelikli bir eğitim sağlanabilmesi için;
Dünyadaki yönetim anlayışında meydana gelen değişime paralel olarak, eğitim politikalarının belirlenmesinde ve hizmet sunumunda yerel idareler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının inisiyatif ve katılımları sağlanacak; eğitimde yönetişimci, demokratik bir anlayış sergilenecektir.
Önyargılı ve ezberciliğe dayanan eğitim yöntemleri terk edilecektir.
Eğitim ve öğretimde evrensel değerleri öne alan, insanı merkeze yerleştiren demokratik ve çağdaş bir yaklaşım benimsenecektir Çağdaş eğitim yöntemleri ve teknolojileri yakından izlenecek, özellikle öğrencilerin bilgisayar ve diğer teknolojik araçları kullanma yeteneği kazanmasına özel bir önem verilecektir. Yaygın ve örgün eğitimin her aşamasında e-eğitim yürürlüğe konacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatı, eğitim hizmetlerinin etkili koordinasyonuna imkan verecek şekilde yeniden yapılandırılacak; üst kademelerde toplanan yetkiler, alt birimlere ve yerel birimlere dengeli olarak aktarılacak ve yerel yönetimlerin eğitimdeki rolü artırılacaktır.
Şüphesiz kültürümüzün en önemli taşıyıcı unsuru güzel Türkçemizdir. Türkçe'nin sağlıklı bir mecrada gelişmesi, işlenmesi ve gelecek nesillere daha zengin bir dil olarak aktarılması için Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Türk Dil Kurumu, Üniversiteler ve diğer ilgili kesimlerce gerçekleştirilecek işbirliği ile Türk diline gereken önem verilecektir.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın ve çocuklarının bir yandan kendi kültürleri ile bağlarını sürdürecek, diğer yandan yaşadıkları ortamlarına uyum göstermelerine yardımcı olacak uygulamalar geliştirilecektir.
Anayasamızda tanımlanan laiklik ilkesi ve din ve vicdan hürriyetine etkinlik ve işlerlik kazandırılarak, dinin, dini duyguların veya dince kutsal sayılan şeylerin siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlamak amacıyla istismar edilmesi veya kötüye kullanılmasını önleyebilecek bir din eğitimi ve öğretimi, Anayasamızda tanımlanan çerçevede etkinlik ve verimliliğe kavuşturulacaktır. Böylelikle, hem vatandaşlarımızın din eğitimi ve öğrenimi alanındaki beklentileri karşılanacak, hem de bu alanda yaşanan suistimallere son verilmek mümkün olacaktır.
Öğretmenlik mesleğinin toplumda hak ettiği itibarı yakalayabilmesi için öğretmenlerin niteliklerinin yükseltilmesine paralel olarak çalışma şartları iyileştirilecektir.
Eğitimin her alanında özel teşebbüs desteklenecek ve özel teşebbüsün eğitimdeki payı artırılacaktır.
Eğitimin her kademesinde imkan ve fırsat eşitliği sağlanacak, herkese kabiliyeti ölçüsünde alabileceği azami eğitim hizmeti sunulacaktır.
Mezunlarına yeterli nitelik sağlayamayan mevcut orta öğretim sistemi yeniden ele alınarak mesleki eğitim programları yaygınlaştırılacaktır.
Eğitim ve öğrenim hakkının kullanılmasının önündeki engeller kaldırılacak, eğitim hayat boyu sürecek bir süreç olarak kabul ve teşvik edilerek, kademeler arasında yatay ve dikey geçiş imkanları sağlanacaktır.
Temel görevi özgürce bilgi üretmek, yaymak, ulusal ve uluslararası düzeyde bilimsel araştırma ve incelemeler yapmak ve nitelikli bir eğitim-öğretim vermek olan üniversitelerimiz, son yıllarda uygulanan yanlış politikalar nedeniyle problem yumağı haline gelmiştir.
Hükümetimiz, üniversitelerin çağdaş anlamda öğretim ve araştırma kurumu olmalarını sağlayacak düzenlemeleri gerçekleştirecektir.
Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), üniversiteler arasında koordinasyon sağlayan, standartlar belirleyen bir yapıya kavuşturulacak; üniversiteler idari ve akademik özerkliği olan, öğretim elemanları ve öğrencilerin serbestçe bilimsel faaliyette bulunduğu, araştırma ve öğretim kurumları düzeyine çıkarılacaktır.
Üniversiteler, her çeşit düşüncenin demokratik bir ortamda, hoşgörü içinde öğretilip tartışıldığı, yasakların ve sınırlamaların olmadığı özgür bir foruma dönüştürülecektir.
Üniversitelerin planlı bir şekilde yurt düzeyinde daha yaygın hale getirilmesi sağlanacaktır. Bunun için, yeni üniversitelerin kurulmasında mevcut potansiyelleri ve imkanları da dikkate alan objektif kriterler geliştirilecektir.
Üniversitelerin bölgelerindeki potansiyeller de dikkate alınarak belirli alanlarda ihtisaslaşmaları sağlanacaktır.
Mesleki ve teknik eğitime talebi düşüren, haksız ve adaletsiz uygulamalara sebep olan mevcut üniversiteye yerleştirme sistemi, yarışmayı teşvik edecek ve adaleti sağlayacak şekilde değiştirilecektir.
Meslek eğitimi veren meslek yüksek okulları, meslek standartlarına uyumlu niteliklere sahip ara insangücü yetiştirecek bir şekilde yeniden ele alınacaktır.
Açık öğretim, her yaştan ve meslekten insanın bir mesleği öğrenmesine ya da kendisini geliştirmesine imkan veren çok yönlü eğitim kurumları olarak yaygınlaştırılacaktır.
Mevcut sağlık sistemimiz, kurumsal yapı, işleyiş, personel yapısı ve dağılımı itibariyle ihtiyaca cevap veremeyecek hale gelmiştir. Hükümetimiz, köklü değişiklikler yaparak herkesin ulaşabileceği nitelikli ve etkin çalışan bir sağlık sistemini oluşturmakta kararlıdır.
Maalesef ülkemizde toplam nüfusumuzun ancak yüzde 81'i sağlık sigortası kapsamına alınabilmiş olup, geri kalan yüzd