"H"si yoksa gündöndüsü var Trakya'nın, demeyi neden akıl edemedim acaba o zamanlar, diye düşündüm...
Gündöndü rengiydi Trakya.
Güneş tarlası gibiydi gündöndü tarlaları.
Karadeniz yeşil, Ege maviyse, güneş rengiydi Trakya.
Çok güzeldi.
Tarlaların arasında çamur lekesi gibi duran fabrika binalarını görmezden gelmeyi başardığım sürece güzeldi tabii; zaman zaman o lekeler o kadar büyüyordu ki görmezden gelmeyi başaramıyordum.
Çocukluğumun tüm tatillerini geçirdiğim köydeki derenin balıklarını öldüren, dereyi bataklığa çeviren hep o kara lekelerin marifetiydi.
Yaşlıların beddua ettiği fabrikalar, kendilerine iş olanağı sağladığı için memnun ediyordu gençleri.
Ben koysaydım adını "güneş çiçeği" koyardım diye düşündüm güneşe benzeyen çiçeklerine bakarak gündöndülerin; kimi "günebakan", kimi "ayçiçeği" demiş...
Şimdi sadece bakmaktan bile mutlu olduğum gündöndüler çocukken sopasıyla, kurusuyla herşeyiyle mutlu ederdi bizi; oyuncaklarımızın bile hammaddesiydi.
Kızlar bebeklerini, erkekler arabalarını gündöndünün kafasını ve sopasını kullanarak yaparlardı. Arabayla oynayan kızlar olurdu ama bebekle oynayan erkek olmazdı o zamanlarda.
Erkekler eskiden de bugün olduğu gibi daha muhafazakardı yani...
Sadece kadınlar gittiği için bana çok eğlenceli gelirdi gündöndü dövmeye gitmek. Sohbetlerinin eğlenceli olmasının yanısıra, kazançlı bir işti aynı zamanda gündöndü dövmek; çocuklara dövdüğü kafalar verilir, büyükler de "gündelik" alırdı.
Kadınların hepsi değilse bile, "iyi koca"ya sahip olanlar harçlık sahibi olurdu böylece.
Dövülmüş kafalar, sopalarının tutuşturduğu sobalarda tezeklerin eşliğinde çıtır çıtır yanarken, taneler de çıt çıt yenirdi.
Rastladığım ilk biçerdövere nefretle baktım.
Özellikle kadınların işini azalttığını düşünerek nefretimden arınmaya çalışıyorum, az sonra da... Çünkü gündöndüler ekildikten sonra önce teklemeye gidilir; kadınlar gider.
Bir süre sonra çapalanır; kadınlar çapalar.
Sonra kesilir. Sonra dövülür.
Her işi kadınlar yapardı eskiden. Şimdi hiç değilse kesme ve dövme işini yapıyor o sevimsiz makine. Belki o yüzden, belki bilinçlendiğinden artık tarlada çocuk doğurmuyor Trakya'da kadınlar.
Trakya köylüsünün en önemli geçim kaynağı olan gündöndülerden elde edilen yağ ile kızartmaları yaptığını bilmeyen şehirlilere rastlamak artık şaşırtmıyor beni.
Köyde tavuğun altından yumurtayı almak eskiden doğal gelirken, şimdi hayvanın yavrusunu alıyormuşum elinden gibi geliyor. Tavuktan özür dileyerek aldığım yumurtayı yerken, yumurtanın lezzeti duyduğum suçluluk duygusunu bastırınca şaşırıyorum.
Köyde kimsenin tereyağ sevmeyip margarini sevmesini anlamıyorum bir türlü. Sabah inek, koyun sesleriyle uyanıp, mutlu mesut oturduğum kahvaltıda margarin görmek iştahımı kaçırıyor.
Neyse ki bahçeden koparılan domates, biber, salatalıklar var.
Trakya'da köye düğüne gideceğimi öğrenen arkadaşımın biri, "Araştır bakalım 'H' harfini söyleyemedikleri halde neden en çok 'H' ile başlayan isimler koyuyor Trakyalılar çocuklarına?" dediğinde onun gülüşüne karşılık verememiştim.
Sahiden de Hasan, Hüseyin, Hamdiye, Hüsniye, Hasibe gibi isimler çoktu. Ama ne kafa yordum bu konuda, ne de soruşturdum.
Gündöndü taban fiyatlarının düşüklüğünden dolayı borç içinde yüzen insanlara, "H" harfi takıntılı arkadaşlarımın meraklarını giderecek sorular soramazdım.
Bu yıl geçen yıl verilenden bile daha düşük fiyat verilmesine çok öfkelenmiş köylüler. Tohuma, gübreye, benzine yapılan zamlar onların üretim giderlerini arttırırken, ürünün fiyatının artması bir yana daha da azalması karşısında ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.
"Birşeyler yapmak lazım ama birlik yok bizde!" diyor yaşlı bir köylü.
Hak aramak için birlik gerektiğinin herkes farkında ama birlik olacak gücü yok nedense bu toplumun her kesiminin.
Trakyalılarla ilgili çok söylenen, "Trakyalılar tembeldir!" lafı bence her bölge ve toplumun her kesimi için geçerli söz konusu birlik olup örgütlenme olunca...
Çoğunlukla, taban fiyatlarının düşüklüğüne duydukları tepkilerini kadehleri daha hızlı tokuşturarak dile getiren köylüler, Trakyalıların alkol tüketimiyle ilgili söylentileri doğruluyor.
"Trakya'da kurbağalar bile sarhoş gezer!"
Trakya'da kurbağaların sarhoş gezmesinin nedeni gündöndü taban fiyatları değil de, rakı ve şarap fabrikalarının atıklarının derelere boşaltılması olamaz mı acaba? (NG/BB)