İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden (HRW) bugün yapılan açıklamada, Aralık ayındaki Avrupa Birliği (AB) zirvesinde, Türkiye'ye üyelik görüşmelerine başlamak için tarih verip vermeme konusunun gündeme geleceği hatırlatıldı.
"Dört alanda ciddi insan hakları sorunları olduğunu" bildiren HRW Avrupa ve Orta Asya Bölgesi'nin Türkiye konusundaki Araştırmacısı Jonathan Sugden, "Türkiye, AB takviminin ne denli sıkışık olduğu dikkate almalı ve bakanlıklar bu yaz içinde kararlı biçimde harekete geçmeli; tabii zirvede başarıyı garanti etmek istiyorlarsa.." dedi.
HRW basın açıklamasında, ifade özgürlüğü, işkence ve kötü muamele, toplanma ve gösteri yapma özgürlüğü ve iç göç konularında gözle görülür ilerleme kaydedildiği, buna rağmen olumlu değişikliklerin devamını sergileyebilmek açısından, birtakım belirgin ve ek çabalara hala ihtiyaç duyulduğu ifade edildi.
HRW, toplanma özgürlüğü açısından, "28 - 29 Haziran'da İstanbul'da yapılacak NATO zirvesi Türk polisinin, insan haklarına tam anlamıyla saygı göstererek güvenliği sağlama konusundaki yeteneğini ölçmek için zor bir sınav olacaktır" dedi.
Anadilde yayın ve DEP'liler konusunda övgü
"AB'nin Türkiye'nin üyeliği konusunda karar vereceği tarihten altı ay önce Türkiye iki konuda tarihsel bir ilerleme kaydetti" diyen HRW açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Geçen hafta Kürtçe'nin de içinde olduğu azınlık dillerinde televizyon yayınları başladı ve 1994'den bu yana şiddet içermeyen görüşlerinden dolayı hapsedilmiş olan dört Kürt parlamenter serbest bırakıldı.
Son iki yıl içinde ölüm cezasının kalkması, işkencenin yaygınlığında ve şiddetinde gözle görülür bir azalma olması ve ifade özgürlüğünün daha iyi korunması gibi çok temel konularda ilerleme kaydedildi".
Bu başarılardan dolayı gerek hükümetin gerekse yargı sisteminin her türlü övgüyü hakettiğini ifade eden Jonathan Sugden, "Eğer Türkiye bu momentumu sürdürür ve yeni bir atağa geçerse, 2004 Haziran'ı Türkiye'deki insan hakları açısından önemli bir dönüm noktası olur" dedi.
Geriye kalan insan hakları reformları
Aralarında İnsan Hakları İzleme Örgütü ile Uluslararası Af Örgütü gibi uluslararası kuruluşlarla, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD), İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) gibi ulusal insan hakları kuruluşu yönetici ve temsilcileri, şu anda insan hakları alanında eksik gördükleri noktaları geçtiğimiz hafta ilgili bakanlara ileterek,dört alanda ilerleme kaydedilmesini istemişti.
"Geride kalan insan hakları problemleri ciddi" diyen Sugden, AB zirvesinde Türkiye'nin başarı göstermesi için bu yaz içinde çok kararlı biçimde eksik kalan insan hakları ihlallerinin giderilmesi gerektiğini belirtti.
AB'nin Eylül ayında yeni İlerleme Raporunu hazırlayacağına dikkat çekilen açıklamada, sorunlu insan hakları alanları şöyle ifade edildi:
İfade özgürlüğü
* Türk vatandaşlarının şiddet içermeyen düşünceleri dolayısıyla hapsedilmeleri veya hapsedilme tehdidi altında olmaları sürdüğü sürece fikir özgürlüğü alanında olumlu bir değerlendirme yapmak olanaksız.
Şu anda gazeteci Hakan Albayrak Milliyet Gazetesi'nde 2000 yılında yazdığı bir makaleden dolayı Atatürk'ü Koruma Yasası'na bağlı olarak 15 ay hapis cezası çekmektedir.
HRW'nin görüşüne göre hapis cezası Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin fikir özgürlüğüne ilişkin maddeleriyle açıkça çelişmektedir. Sözleşmenin resmi olarak Türk yasaları içine alınmasından dolayı Albayrak'ın derhal serbest bırakılması gerekmektedir.
Birçok başka davada da yazar ve politikacıların 3 yıla kadar hapis cezası öngören Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 159. maddesinden dolayı devlet kurumlarına hakaretten yargılandığı görülmektedir.
HRW, hükümete TCK 159. maddeyi kaldırması çağrısı yapmıştır. Ayrıca anayasal gücünü savcılara yol gösterici bağlamda kullanması, bu yaz ve ondan sonra, hiç kimsenin fikir özgürlüğünün ihlali davasının açılamamsı gerekmektedir.
İşkence ve kötü muamele
* Türkiye'de tutuklu ve hükümlülerin korunmasına ilişkin yasal düzenleme birçok AB ülkesinden daha iyi olmasına karşın, geçen yıl Türkiye İnsan Hakları Vakfı'na (TİHV) 2003 yılında işkence ve kötü muameleye uğramaları sonucu tedavi için başvuran 340 kişi vardır.
HRW, üç düzeyde aktif bir denetim programı olmadan uygulamanın düzeltilmesinin mümkün olmayacağı görüşündedir:
** Polis istasyonları ve jandarma karakollarının vali ve savcılar tarafından sık sık gözlemlenmesi ve bulgulara ilişkin kamuya açık rapor tutulması,
** İşkence ve kötü muamele iddialarının kamuya açıklanmasından itibaren kararlı ve çabuk şekilde harekete geçilmesi, polis istasyonlarında neden ve nasıl yasaya aykırı uygulama yapıldığının idari araştırmalarla saptanması ve tek tek memurlar hakkında kişisel dava açılması,
** Baro ve Tabipler Birliği gibi meslek odalarına gözaltı yerlerini koşulsuz biçimde ziyaret etmeleri ve bulgularını rapor etmeleri olanağı sağlanması.
Toplanma özgürlüğü ve göstericilere polisle denetimi
* Geçen hafta İçişleri Bakanı Abdullah Aksu, HRW'a memnun edici bir haber vererek, kamuya açık alanlarda basın açıklamaları yapma, bilgilendirme masası kurma veya bildiri dağıtma gibi olaylarda önceden haber verme veya izin alma koşulunun, hazırlanan yeni bir yönetmelikle kaldırılacağını bildirdi. Bu yönetmelik toplanma özgürlüğüne ilişkin durumu görece iyileştirecektir ve geciktirilmeden çıkarılmalıdır.
28 - 29 Haziran'da İstanbul'da yapılacak NATO zirvesi Türk polisinin, insan haklarına tam anlamıyla saygı göstererek güvenliği sağlama konusundaki yeteneğini ölçmek için zor bir sınav olacaktır.
Şehirde görev alacak polis birimlerinin toplanma özgürlüğü konusundaki uluslararası standartlar ve polisin zor kullanması gereken durumları düzenleyen Birleşmiş Milletler kuralları konusunda tam olarak bilgilendirilmesi, ve kent valisinin zirve sırasında protesto gösterisi yapmak isteyen gruplarla yakın biçimde görüş alışverişi yapması gibi konuların önemini bir kez daha vurguluyoruz.
İç göç
* 10 yıl önce silahlı, yasa dışı Kürdistan İşçi Partisi(PKK ) ile çatışma sırasında, Türk güvenlik güçleri Güneydoğudaki 250 binden fazla Kürt'ü köylerini boşaltarak, genellikle köyleri yakarak, zorla sürgün etti.
AB Türkiye'den bu durumun çözülmesi için defalarca talepte bulunmasına karşın, Türkiye bugüne dek bu insanların güvenlik ve insani biçimde geriye dönmelerini sağlayacak şeffaf ve güvenilir bir plan sergilemedi.
Hükümetin zorunlu göçe maruz bırakılmış binlerce insanın geriye dönüşünü sağlayacak gerçekçi bir planı olmamasına karşın, HRW, resmi bir kurumun Birleşmiş Milletler ile işbirliği içinde geriye dönüşü güvenli bir biçimde sağlayacak bir yöntem bulunması gerektiği görüşündedir.(YS/EÜ)
* Bu yazıyı Yıldız Samer, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün web sitesinden derleyerek Türkçeleştirdi.