İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Erdoğan hükümetinin demokratik yollarla seçilmiş belediye başkanlarını görevden alarak yerine kayyum atamasını eleştirdi.
HRW Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “yüz binlerce insanın, yerel yönetimlerde kendilerini temsil etsinler diye seçtikleri temsilcilerinin hükümet tarafından görevden alınması, özgür ve adil seçim hakkını ihlal ediyor” şeklinde açıklamada bulundu. Williamson ayrıca hükümetin, geçmişte de Kürt bölgelerinde ve muhalefet belediyelerinde aynı yöntemi kullanarak demokrasiye müdahale ettiğini vurguladı.
"Suçtan hüküm giymediler"
Açıklamada şöyle denildi:
İstanbul'un en büyük nüfuslu ilçesi olan Esenyurt'un ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) seçilmiş Belediye Başkanı Ahmet Özer, 30 Ekim günü polis tarafından gözaltına alındı. Mahkeme, Özer'in “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla tutuklanmasına karar verdi. Kürt bir profesör olan Özer'e karşı gösterilen deliller arasında, savcılık makamı tarafından silahlı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle haklarında cezai soruşturma açıldığı iddia edilen kişilerle yıllar önce yaptığı telefon görüşmeleri de bulunuyor, ancak Özer'in gerçek bir suç işlediğine ilişkin herhangi bir iddia yer almıyor.
Soruşturma dosyası hakkında gizlilik kararı bulunduğundan Özer aleyhindeki delillerin tüm ayrıntıları açıklanmadı. 31 Ekim'de İçişleri Bakanlığı Özer'in yerine İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy'un kayyum olarak atandığını açıkladı. Atanan vali yardımcısı 4 Kasım günü belediye meclisini feshederek, meclisin görevlerini seçilmemiş devlet memurlarına devretti. Bu, Cumhuriyet Halk Partisi'nden seçilmiş bir belediye başkanının bu şekilde gözaltına alınarak, görevden uzaklaştırıldığı ilk vaka.
İçişleri Bakanlığı 4 Kasım'da, Türkiye'nin güneydoğusundaki Mardin, Batman ve Halfeti'nin Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nden (DEM Partisi) seçilmiş belediye başkanlarının görevden alındığını duyurdu, gerekçe olarak da haklarında terör suçlamasıyla açılmış ve temyiz aşamasında olan ceza davaları ile sürmekte olan kovuşturma ve soruşturmaları gösterdi. Bu deneyimli bir Kürt siyasetçi olan Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün belediye başkanlığı görevinden alınarak yerine kayyım atandığı üçüncü vaka. Daha önce iki kez görevden alınan Türk, bir sonraki yerel seçimlerde tekrar aday olmuş ve yeniden seçilmişti. Diğer iki belediye başkanı ise Batman'da yüzde 64 oyla seçilen Gülistan Sönük ile Şanlıurfa ilinin Halfeti ilçesinde seçilen Mehmet Karayılandı.
Daha önceki bir vakada da, Hakkari Belediye Başkanı Sıddık Akış'ı polis tarafından 2 Haziran'da gözaltına almış, İçişleri Bakanlığı da Akış'ın yerine Hakkari Valisi'ni görevlendirmişti. 5 Haziran'da bir mahkeme Akış 'ı “terör örgütü yöneticisi” olmaktan suçlu buldu ve 19 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum etti. Akış mahkumiyet kararını temyize götürdü.
Yüksek Seçim Kurulu, beş vakanın hiçbirinde söz konusu kişilerin belediye başkanlığına aday olmalarında veya seçildikten sonra göreve başlamalarında yasal bir engel görmemişti.
Birçok şehirde belediye başkanlarının görevden alınmasına karşı protestolar düzenlendi, polis şiddet kullanarak göstericileri dağıttı, çok sayıda kişi gözaltına alındı. Batman'da polis memurlarının yakaladıkları göstericileri darp ettikleri ve kötü muamelede bulundukları video görüntülerine yansıdı.
5393 sayılı Belediyeler Kanunu'nun 45 ve 57. maddelerinde yapılan değişiklikle belediye başkanları, başkan yardımcıları ve meclis üyelerinin terörle bağlantılı oldukları iddiasıyla görevden alınmasına izin veren sorunlu düzenleme, ilk olarak Erdoğan hükümetinin Temmuz 2016'daki askeri darbe girişiminin ardından ilan ettiği olağanüstü hal kapsamında bir kanun hükmünde kararname ile getirilmiş, daha sonra da kanunlaştırılmıştı.
Kanun, geçici bir tedbir olarak görevden alınan belediye başkanlarının yerine belediye meclisi üyelerinden birinin seçilmesini öngörüyor. Ancak geçmişte hükümet il veya ilçelerdeki vali, vali yardımcısı veya kaymakam gibi en kıdemli kamu görevlisini belediye başkanının yerine süresiz bir biçimde "kayyum" olarak atamıştı.
Bu vakalarda kayyum olarak atanan vali ya da kaymakam belediye meclisini kanun hükümlerinin hilafına ya feshetmiş ya da toplanmasına hiç izin vermemiş ve seçilmiş tüm temsilcileri görevden alarak, belediyenin yönetimine tamamen ele koymuştu.
Önceki Erdoğan hükümetleri 2016 ve 2019 yıllarında Kürtlerin yaşadığı Güneydoğu'da seçilmiş belediye başkanlarını görevden alarak belediyelere el koymuştu.
Kürt muhalif siyasetçilere yönelik en büyük baskının uygulandığı 2016-17 yıllarında hükümet, aralarında Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün de bulunduğu belediye başkanlarını görevden alarak hapse atmış ve 94 belediyenin yönetimine kayyum atamıştı. Dönemin Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kışanak, yedi yıldan fazla bir süre cezaevinde kalmış, Mayıs 2024'te serbest bırakılmıştı.
Belediye başkanlarının gözaltına alınarak görevden uzaklaştırılmalarının yanı sıra, aralarında Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu seçilmiş milletvekilleri de 4 Kasım 2016'dan itibaren tutuklanarak hapse atılmışlardı. Demirtaş ve Yüksekdağ, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) derhal serbest bırakılmaları yönünde almış olduğu kararlara rağmen sekiz yıldır hapiste tutuluyorlar. AİHM, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının hukuka aykırı olduğunu ve makul bir şüphe olmaksızın, siyasi saiklerle hapiste tutulduklarını tespit etmişti.
31 Mart 2019 yerel seçimlerinin ardından, hükümet Kürt belediyelerine el koyma stratejisini aynı yılın Ağustos ayında bir kez daha uygulamaya koymuş ve Diyarbakır, Van ve Mardin'in seçilmiş belediye başkanlarını görevden alarak, yerlerine kayyum atadıktan sonra, Güneydoğu'daki diğer seçilmiş belediye başkanlarını değiştirmeye devam etmiş ve Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) kazandığı 65 belediyeden 48'ine kayyum atamıştı.
Williamson, “belediye başkanlarının görevden alınması ve belediye meclislerinin feshedilerek yerlerine Ankara tarafından atanan ‘kayyumların’ getirilmesi uygulamasından derhal geri dönülmeli; seçilmiş başkanlar ile meclis üyeleri, bağımsız bir mahkeme tarafından uluslararası kabul görmüş bir suçtan hüküm giymedikleri sürece görevlerine iade edilmelidir" dedi.
HRW, seçilmiş temsilcilerin görevden alınarak yerlerine atanmış kayyumların geçmesi uygulamasının, Türkiye’nin demokratik yapısını zedelediğini belirterek bu uygulamadan derhal geri dönülmesi çağrısı yaptı.
Ahmet Özer’in tutukluluğuna itirazın reddedilme gerekçesi: Gizli tanık
Ahmet Özer’in kitap taslağı da suç delili sayıldı
(EMK)