Örgüt, yürürlüğe girmesi halinde, önlemlerin geçerli muhalefet etme yollarını suç haline getireceğini, din özgürlüğünü de baltalayacağını söylüyor.
Britanya parlamentosunda eylül ayında oylanacak olan önlemler arasında şunlar var:
* "Aşırılıkçılık" yapan yabancıların işkence görme ihtimalinin bulunduğu ülkelere sınır dışı edilmesi
* Terörizmi haklı çıkaran ya da öven konuşmalar da dahil olmak üzere, "dolaylı tahrik"e varan sözlerin suç kabul edilmesi
* Gözaltı sürelerinin suçlama olmaksızın ve mahkemeye çıkarılmaksızın uzatılması
* "Aşırılıkçılığın kışkırtıldığı" ibadet yerlerinin kapatılması
* Özel anti-terörizm mahkemelerinin kurulması. Bu mahkemelerin oturumlarını gizli olarak yapması, sanık avukatlarının mahkemece belirlenmesi ve zanlının kanıtlara erişememesi öneriliyor.
HRW'nun Avrupa ve Orta Asya bölümü yetkilisi Holly Cartner, "Britanya hükümeti halkı terörist eylemlerden korumak zorunda" diyor.
"Ama hükümet halkın ve mahkemelerin, Britanya'yı işkenceye, keyfi gözaltılara, adil olmayan yargılamalara, insanların muhalif düşüncelerini dile getirmekten ve dinlerini yaşamaktan alıkoymalara bulaştıran bu önlemleri sorgusuz sualsiz kabul edeceğini varsayıyor.
Yetkililer, hem güvenliği sağlayacak hem de hakları koruyacak akılcı yollar izlemek yerine, çerçöple uğraşıyor."
İşkence riski
HRW, bir kişiyi işkence görme tehlikesinin bulunduğu bir ülkeye sınır dışı etmenin hem Britanya hukukuna hem de uluslararası hukuka aykırı olduğuna dikkat çekiyor. Örgüt, daha önce de, birçok Avrupa ülkesinin ve ABD'nin "diplomatik güvenceleri" öne sürerek bu uygulamayı yaygın şekilde sürdürdüğünü ortaya koymuştu.
Örgüt, Britanya Başbakanı Blair'in, "yasal engellerin belirmesi halinde" ülkenin İnsan Hakları Yasası'nı bu tür transferlere olanak sağlayacak şekilde ekler getirmeye çalışacaklarını söylediğini anımsattı.
İfadenin suç haline getirilmesi
Önerilen önlemlerden biri de, "terörizmi öven ya da haklı çıkaran konuşmalar" da dahil olmak üzere, "Britanya'nın hoşgörü kültürüyle çatışan aşırı görüşlerin" dile getirilmesinin suç sayılması. Üstelik, bunların, ister Britanya içinde, ister yurtdışında söylenmiş ya da yazılmış olsun, suç sayılması öneriliyor.
Hükümet, saldırgan konuşma yapanların sınır dışı edilmesini, yurtdışındakilerin de, sözleriyle ulusal güvenliğe, kamu düzenine veya Britanya'nın başka bir ülkeyle ilişkilerine tehdit oluşturduğu düşünülenlerin ülkeye alınmamasını öneriyor.
HRW, bu tür muğlak tanımların meşru muhalefeti suçlaştırmasından kaygılı.
Anti-terörizm mahkemeleri
HRW, özel anti-terörizm mahkemelerinin de adil yargılanma hakkının ihlali anlamına geleceğini, avukata ve kanıtlara erişimin engellenmesinin yanı sıra, keyfi gözaltıların da önünü açtığını söylüyor.
Hükümetin önerilerine göre, güvenlik sicili temiz "özel avukatlar", kapalı oturumlarda kanıtlardan haberdar olabilecek, ancak bunları zanlıyla ya da zanlının mahkemece atanmış avukatıyla paylaşamayacaklar. Tek bir yargıcın kararıyla, zanlıların -suçlama ya da kanıta dayanan bir mahkemeye gerek olmaksızın- ne kadar süreyle tutuklu kalacağı belirlenebilecek.
Din özgürlüğünün ihlali
Hükümetin bir başka önerisi de, "aşırılıkçılığı kışkırtan bir merkez" olarak kullanılan ibadet yerlerini kapatma yetkisinin getirilmesi. Aynı zamanda, "vaaz vermeye uygun olmadığı" düşünülen Müslüman din adamlarının ülkeye alınmaması veya sınır dışı edilmesi de önerilenler arasında.
HRW, bu önerilerin din özgürlüğünü zedelediğini, hükümetin uluslararası hukuk uyarınca, bu özgürlüğe ancak çok dar alanlarda müdahale edebileceğini söylüyor. Aynı zamanda, bu tür bir "toplu cezalandırmanın" yine uluslararası hukuka aykırılığına dikkat çekiyor. (TK)