Raporda siyasi ve insan hakları kriterlerinin yerine getirilmesi için Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye yönelik baskısının Şubat ve Ağustos aylarında, Uyum Yasaları'nın yürürlüğe girmesiyle somutlaştığı belirtiliyor.
Reformlara MHP karşı çıktı
HRW, ifade özgürlüğü önündeki engeller, Olağanüstü Hal uygulamalarının kaldırılması, ölüm cezasının kaldırılması, Kürtçe yayın ve eğitime ilişkin durum, F Tipi cezaevleri, mülteciler, işkence, namus cinayetleri ve insan hakları savunucularına yönelik baskılara da raporunda yer verdi.
HRW, Ağustos'ta kabul edilen düzenlemelere Demokratik Sol Parti (DSP) ve Anavatan Partisi (ANAP) sıcak bakarken Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) AB'nin bazı taleplerine karşı çıktığına da dikkat çekti.
Raporda ele alınan konulardan bazıları şunlar:
* Kasım'da genel seçimleri kazanan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimlere katılamadı. 1997'de şiddet içermeyen sözleri nedeniyle 10 ay hapis cezasına mahkum olan Erdoğan, siyasi haklarından yoksun olduğu için Başbakan seçilemedi.
* Olağanüstü Hal Bölge (OHAL) uygulamalarına Temmuz'da Tunceli ve Hakkari'de, Kasım'da ise Diyarbakır ve Şırnak'ta son verildi. Çoğu Kürt nüfuslu bölge 1987'den beri Sıkıyönetim ve OHAL yasalarınca idare ediliyordu.
87 idam müebbet hapse çevrildi
* Ölüm cezasının kaldırılmasıyla ölüm cezasına mahkum edilen 87 kişinin cezaları müebbet ağır hapse dönüştürüldü. Türkiye 1984'ten bu yana ölüm cezasını uygulamıyordu.
* Meclis ifade özgürlüğü alanında reforma gitmesine rağmen, mahkemeler, devlet kurumlarının eleştirenleri, Kürt azınlığın hakları konusunu tartışmaya açanları, ordunun rolünü sorgulayanları veya siyasette dinin yerini tartışanları hapisle cezalandırmayı sürdürüyor.
* Ocak'ta Ahmet Ünlü, 1999 depremini "ilahi ikaz" olarak değerlendirdiği için erek "din temelinde tahrik" iddiasıyla 2,5 yıl hapse mahkum edilerek hapse gönderildi.
Kürtçe eğitim ve yayın
Kürt köylü Tayyar Taş'ın tutuklanması, Kürtçe eğitim için dilekçe veren bin kadar üniversite ve diğer okul öğrencilerinin durumunun da yer aldığı raporda, savcıların yüzlerce öğrenci hakkında "silahlı örgütlere yardım ve yataklık" iddiasından iddianame düzenlediği dikkat çekildi.
Raporda, Kürtçe müzik dinleyen minibüs şoförü Selahattin Önen, radyo ve televizyonlarının Kürtçe yayını yapamamaları, valilerin "bölücülük" gibi iddialar nedeniyle gazete, oyun, film, sergilerin yasaklanması, başörtüsü nedeniyle genç kızların eğitim görmelerine izin verilmemesi gibi uygulamalara da yer verildi.
İşkence ile mücadele yetersiz
İşkenceye örneklerin de sayıldığı raporda, işkence kurbanlarının tedavi sürecine dahil olmalarına da engel çıkarıldığı, öte yandan yetkililerin işkence sorumlularını yargılarken en düşük cezadan işlem yaptıklarına işaret edildi.
F Tipi cezaevlerine yönelik operasyonlara da değinen rapor, bu cezaevlerindeki yaşam koşullarıyla şikayetlere yer verildi. Raporda şu tespitler yer aldı :
* F Tipi cezaevlerinde tutukluların haftalık bir araya gelme süreleri dört saati geçmiyor.
* Muharrem Hız, Tokat'ın Sırçalı Köyü'nde silahlı TİKKO örgütünce kaçırılarak öldürüldü.
Sığınmacılar sor durumda
Sığınmacılara yardımın yetersizliğinden söz eden rapor, Türkiye'nin coğrafi bir tutukluk göstererek 1951 tarihli Sığınmacı Sözleşmesi uyarınca yalnızca Avrupa'dan gelen sığınmacıları kabul etmeyi sürdürüyor.
Yalnızca polis değerlendirmesinden geçenlerin Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne (UNHCR) başvurabildiğine yer veren raporda, başvuruyu yapabilenlerin ise, bazen de çok uzun süreler beklemek zorunda kaldığı vurgulandı.
Namus cinayetleri, mayınlar
Namus adına işlenen cinayetlere yer veren rapor, 1998'de çıkarılan bir yasaya rağmen sürdüğüne dikkat çekti. Raporda şu tespitler yer verildi :
* Mart'ta, 20 yaşındaki Pınar Kaçmaz, babası ve ağabeyi tarafından öldürüldü. Haberlere göre, Kaçmaz'ın tehdit edildiğini açıklamasından sonra gözaltına alınan babası daha sonra serbest bırakıldı.
* PKK ile savaş sırasında sınırda döşenen mayınlar 4'ü çocuk 11 kişinin ölüme yol açtı.
İnsan hakları savunucularına baskılar
* Türkiye'de insan hakları savunucularına yönelik çok sayıda yıldırma girişimde bulunuldu. Bu uygulamalar, Terörle Mücadele Yasası (TMY), Toplu ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) çeşitli yasalara dayandırıldı.
* İnsan Hakları Derneği (İHD) temsilcileri, çoğu ihlallere karşılık yaptıkları açıklamalar nedeniyle 88 dava çerçevesine yargılandı.
* İHD Diyarbakır Temsilcisi avukat Osman Baydemir'in, yargılandığı toplam 31 dava çerçevesinde 90 yıla kadar hapsi isteniyor.
Savunuculara baskılara, İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir Tedavi Merkezi'nden Doktor Alp Ayan ve Mehmet Barındık'a verilen hapis cezaları da örnek olarak gösterildi. (EÖ/BB)