American Journal of Bioethics'in (Amerikan Biyoetik Dergisi) editörlerinden Sean Philpott, çok uluslu şirketlerin tavrını "altına hücum"a benzetiyor. "Yüz doların kandırmak için fazlasıyla yeterli olduğu eğitimsiz yoksulların, aslında zorlamayla karşı karşıya olduklarının farkında olmadıklarını" söylüyor.
Ülkenin mart ayında Dünya Ticaret Örgütü'nün ilaç patentleriyle ilgili düzenlemesini uygulamaya koymasının ardından, Hindistan'da jenerik ilaç üretimi yasadışı hale geldi.
İlaç şirketlerinin ülkede yürüttüğü testlerin sayısında mart ayından bu yana büyük oranda artış var. Çünkü, hem hükümet denetimi gelişmiş ülkelere oranla çok daha gevşek hem de testlerin maliyetleri, yoksullar ve yetişmiş elemanlar sayesinde çok daha düşük.
Rabo India Finance'in araştırmasına göre, ilaç araştırmalarının maliyetinin yüzde 40'ını testler oluşturuyor. Testleri Hindistan'da gerçekleştirmekse maliyeti yüzde 60 düşürüyor.
Sağlık hizmetleri danışmanlığı şirketi Bain & Co'dan Ashish Singh, çok uluslu şirketlerin Hindistan'da gerçekleştirdiği klinik deneylerin toplam hacminin 2010 yılında 2 milyar doları bulacağını öngörüyor.
Şirketlerin Hindistan'ı deney bölgesi olarak seçmesinin bir başka nedeni de, "tedavi saflığı"; yani, Batı'da yaşayanlar gibi türlü türlü ilaçlara maruz kalmamış olmaları.
Hindistan'da antidepresanların nasıl pazarlandığı üzerine bir çalışması bulunan, Edinburgh Toplumsal ve Siyasal Çalışmalar Okulu'ndan Stefan Ecks, bu deneylerde "Doktorları işe almak daha kolay, çünkü Batı'daki meslektaşlarının geçmek zorunda olduğu etik prosedürler burada yok" diyor; "Hastalarsa, ne olup bittiğine dair çok daha az soru soruyor."
Yoksul deneklerin üretimine katkıda bulundukları ilaçlardan yararlanma şansı da yok denecek kadar az. Zira bu ilaçlar Batı'daki gelişmiş ülkelerin pazarları için üretiliyor.
İlaç deneyleri, Hindistan'da da tartışılır durumda.
2004'te iki ilaç şirketi, Hayderabad merkezli Shantha Biotech ve Bangalor merkezli Biocon, sekiz ölümle sonuçlanan yasadışı deneyler nedeniyle gündeme geldi.
Shanta Biotech, kalp hastalığı için ürettiğini açıkladığı bir ilacın deneyleri için, deneklerin rızasını gerektiği gibi almamıştı. Biocon'sa, ilaçlarla ilgili izinleri düzenleyen idari birimden gereken izni almaksızın, genetik olara değiştirilmiş ensülin deneyleri yapmıştı.
Sun Pharmaceuticals, doktorların bir meme kanseri ilacı olan Letrozole'ü, reçetelerinde 400'den fazla kadına üreme tedavisi kapsamındaymış gibi yazlamalarını sağladı; böylece gizli bir klinik deney yürütmüş oldu. Sonuçları da ilacın pazarlamasında kullandı.
Çok uluslu ilaç şirketleri, Pfizer ve Eli Lilly yıllardır ilaç teslerini Hindistan'da yürütüyorlar; Novo Nordisk ve GlaxoSmithKline'sa son iki yılda davalarla karşılaştı.
Bu şirketlerin hiçbiri, bu haberle ilgili yorum istendiğinde, yanıt vermedi.
Wisconsin-Madison Üniversitesi'nden tıp ve biyoetik tarihi uzmanı Srirupa Prasad, "Üçüncü Dünya'daki hayatlar, Avrupa'dakinden çok daha değersiz. Zaten sömürgecilik de böyle bir şey" diyor. (SC/TK)
* bianet, Scott Carney'nin haberini, özetleyerek yayınladı.